“Bugün gemilerimizde bir sorun var gibi görünüyor.”
İngiliz Koramiral Sir David Beatty, Savaş Kruvazörü Filosu Komutanı, 31 Mayıs 1916[1]
Birinci Dünya Savaşı, Büyük Savaş olarak da bilinir, 1914 yılında Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand’ın suikastının ardından başladı. Cinayeti, 1918’e kadar süren Avrupa çapında bir savaşa dönüştü. Dört yıllık çatışma sırasında Almanya, Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu (Merkezi Güçler) Büyük Britanya, Fransa, Rusya, İtalya, Romanya, Kanada, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri’ne (Müttefik Güçler) karşı savaştı. Yeni askeri teknolojiler ve siper savaşının dehşetleri sayesinde, Birinci Dünya Savaşı eşi benzeri görülmemiş düzeyde katliam ve yıkıma yol açtı. Savaş sona erdiğinde ve Müttefik Güçler kazandığında, 16 milyondan fazla insan—hem asker hem de sivil—ölmüştü. I. Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda, Britanya’nın Kraliyet Donanması’nın üstünlüğü başka hiçbir ülkenin filosu tarafından sorgulanmamıştı, ancak İmparatorluk Alman Donanması, iki deniz gücü arasındaki uçurumu kapatmada önemli ilerlemeler kaydetmişti. Almanya’nın açık denizlerdeki gücü, ölümcül U-bot denizaltı filosuyla da desteklendi. Ocak 1915’teki Dogger Bank Muharebesi’nden sonra, İngilizler Kuzey Denizi’nde Alman gemilerine sürpriz bir saldırı düzenledikten sonra, Alman donanması bir yıldan fazla bir süre boyunca Britanya’nın güçlü Kraliyet Donanması ile büyük bir çatışmada karşılaşmamayı tercih etti ve deniz stratejisinin büyük kısmını U-botlarına dayanmayı tercih etti. I. Dünya Savaşı’nın en büyük deniz çatışması olan Jutland Muharebesi (Mayıs 1916), Kuzey Denizi’nde İngiliz deniz üstünlüğünü sağladı ve Almanya, savaşın geri kalanında Müttefik deniz ablukasını kırmak için başka bir girişimde bulunmadı.[2] Hatırlanacağı üzere, Birinci Dünya Savaşı büyük ölçüde Avrupa kıtasında yer alan tarım muharebeleri ile tanımlanan bir savaştır bu savaşta gerçekleşen deniz muharebelerinin sayısı nispeten azdır ancak bunlar önemsiz değildi. Özellikle, Birleşik Krallık donanmasının başarısıyla Alman İmparatorluk Donanmasının Kuzey Denizi’ndeki limanlarına hapsedilmesi önemlidir. Atlantik’te gerçekleşen Deniz Muharebelerinin savaşın genel seyrini belirleyici bir etkisi olmasa da denizlerin kontrolü savaşın kazanılması açısından önemliydi. İtilaf devletlerinin stratejisinin ana unsurlarından biri Almanya’ya karşı uyguladıkları deniz fabrikasıydı. Esasen bu deniz ablukası Almanya’nın savaş için gerektiği gıda ve ham maddeleri erişimini kısıtlamayı hedefliyordu. Diğer yandan, İttifak devletlerinin savaş amaçlarına kilit olan unsur ise İtilaf devletlerinin gemilerine karşı yürütülen denizaltı savaşıydı.[3] 1916 yılının başlarında, 1915’teki başarılarının sonucu olarak, Merkezi Güçler başka taarruzlar girişiminde bulunmak için yeterli rezervlere sahipti. Almanlar Verdun’a güçlü bir saldırı hazırlarken; Avusturyalılar Trentino’da bir saldırı için hazırlık yaptı; Türkler Kut-el-Amara kuşatmasını ilerletti ve takviye ordularını püskürtmek için savunma mevzileri hazırladı. Bu üç saldırının da aynı şekilde ilerlemesi, her birinin çarpıcı başarılarla başlaması ve her birinin neredeyse başarısızlıkla sonuçlanması oldukça dikkat çekici bir tesadüf. [4]
Askeri strateji açısından bakıldığında, Birinci Dünya Savaşı, deniz gücünde yeni bir çağın, sanayi çağının habercisi olmuştur. Jutland Muharebesi (31 Mayıs- 1 Haziran 1916), Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük deniz muharebesiydi. İngiliz ve Alman ” dreadnought ” savaş gemilerinin filolarının fiilen karşı karşıya geldiği tek savaştı. [5] Alman İmparatorluğu’nun Atlantik Okyanusu’na Baltık Denizi ile kapanan çıkış kapısında, deniz gücü emellerinin önündeki engellerden biri coğrafiydi: Alman savaş gemileri, Kuzey Denizi’ne ve Atlantik’e ulaşabilmeleri için önce Danimarka’yı dolaşmak zorundaydılar. Bu sorunu çözmek için 1887’de Danimarka’nın tamamını boydan boya geçecek yeni bir kanal inşaatına başlandı.Eskiden Kaiser Wilhelm Kanalı (şimdiki adıyla Kiel Kanalı) olarak bilinen bu kanal, Alman Baltık Filosu’nun Danimarka’yı dolanma zahmetinden kurtularak üslerinden Kuzey Denizi’ne daha hızlı ulaşmasını sağladı. Britanya, kanalın inşasını doğrudan bir tehdit olarak gördü ve hükümet buna karşılık olarak İngiliz filosunu modernize edecek reformlar uygulamaya karar verdi. [6]

Alman savaş gemisi SMS Yorck, Kaiser Wilhelm Kanalı’nda seyrediyor.
1916, Birinci Dünya Savaşı’nda dönüm noktası niteliğinde bir yıl olmuştur. Şubat ayında Alman kuvvetleri Verdun’da Fransızlara saldırdı, 1 Temmuz ise İngiliz-Fransız Somme taarruzunun yıldönümü olacak. Ancak bu önemli olaylar arasında, savaşın en büyük deniz savaşı ve bazı ölçütlere göre tarihin en büyük deniz savaşı yaşandı. 31 Mayıs 1916 öğleden sonra, İngiltere ve Almanya’nın tam savaş filoları, Danimarka’nın Jutland yarımadası açıklarında, Kuzey Denizi’nde ilk ve tek kez karşı karşıya geldi. Jutland Savaşı, Ancak bu savaş, Britanya’nın dünyanın en baskın deniz gücü olarak kalmasını sağladı ve bu da Avustralya’nın tüm savaş boyunca birincil stratejik hedefiydi. [7] Jutland Muharebesi (Almanca: Skagerrakschlacht, kelime anlamı: ‘Skagerrak Muharebesi ‘), Birinci Dünya Savaşı sırasında Amiral Sir John Jellicoe komutasındaki İngiliz Kraliyet Donanması Büyük Filosu ile Koramiral Reinhard Scheer komutasındaki Alman İmparatorluk Donanması Açık Deniz Filosu arasında gerçekleşen bir deniz muharebesidir. Muharebe, 31 Mayıs- 1 Haziran 1916 tarihleri arasında, Danimarka’nın Jutland Yarımadası’nın Kuzey Denizi kıyılarında, kapsamlı manevralar ve üç ana çatışmayla gelişti. Savaşın en büyük deniz muharebesi ve tek tam ölçekli zırhlı gemi çatışmasıydı ve sonuç, Kraliyet Donanması’nın Alman su üstü filosunun savaşın geri kalanında Kuzey Denizi ve Atlantik’e erişimini engellemesini sağlamıştır. Almanya bundan sonra tüm filo-filo temaslarından kaçındı. Jutland ayrıca, herhangi bir savaşta esas olarak zırhlı gemiler tarafından yapılan son büyük deniz muharebesiydi. [8] Britanya Kraliyet Büyük Filosu ile İmparatorluk Almanyası’nın Açık Deniz Filosu arasında yapılan, I. Dünya Savaşı’nın en büyük deniz muharebesi ve kayıtlı tarihin en büyük muharebelerinden biriydi; yaklaşık 250 savaş gemisi ve on binlerce denizci bu muharebede yer aldı. Ayrıca, II. Dünya Savaşı’nın son aşamalarına kadar modern zırhlılar (dreadnoughtlar) arasında yapılan tek filo muharebesiydi.

Mayıs 1916’daki Jutland Muharebesi’nde İngiliz Büyük Filosu, ağır birliklerde Alman Açık Deniz Filosu’na karşı 37:27, hafif destek gemilerinde ise 113:72’lik sayısal üstünlüğe sahipti.
Birinci Dünya Savaşında, savaşan devletlerin ordularında icra edilen kara savaşları kadar ölümcül olmasa da Jutland Savaşı, bu küresel savaşın en kanlı deniz savaşıydı. Büyük Filo 14 gemi ve 6.000 denizci kaybetti; bunların çoğu, az sayıda kurtulanla birlikte imha edilen üç büyük savaş kruvazöründeydi. Açık Deniz Filosu ise 2.500 denizci ve bir savaş kruvazörü ve bir ön-dreadnought savaş gemisi de dahil olmak üzere 11 gemi kaybetti. Daha büyük İngiliz filosuna verilen kayıplara dayanarak, Alman Donanması zafer ilan etti. Ancak savaş, İngiltere için stratejik bir başarıydı: Açık Deniz Filosu Kuzey Denizi’nde kaldı ve savaşın geri kalanında İngiliz deniz üstünlüğünü korudu.[9] 31 Mayıs 1916’dan itibaren iki gün süren Jutland Muharebesi, Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük deniz muharebesiydi. 151 İngiliz savaş gemisi ile 99 Alman gemisi karşı karşıya geldi ve iki savaş filosunun ilk ve tek karşılaşması oldu. Muharebede çok çeşitli savaş gemisi tipleri yer aldı ve her biri farklı bir taktik rol oynadı. Savaş gemileri en ağır topları ve en kalın zırhı taşıyordu. Top atışlarına karşı iyi korunmuş olsalar da, boyutları ve nispeten düşük hızları onları daha küçük gemilerden gelen torpido saldırılarına karşı savunmasız hale getiriyordu.[10] Almanlar, İngilizlerin mayın ve denizaltılardan kaçınmak için Avrupa kıyı şeridini doğrudan abluka altına almak yerine “uzak bir abluka ” kuracaklarını fark ettikten sonra, İmparatorluk Donanması Büyük Filo’nun bazı kısımlarını savaşa çekmenin yollarını aramaya başladı. Almanya’nın savaş kruvazörlerinden oluşan Birinci Keşif Grubu, bu girişimlerde denizaltılarla birlikte kullanıldı. [11]
Amiral Beatty ana Alman kuvvetleri ile karşılaştığında ters yönde dönerek kaçış manevrası yaptığı Alman İmparatorluk Filosu, Beatty‘nin kuvvetlerini takip etti ve iki tarafın gemi hatları birbirlerine ateş açmayı sürdürdü. Alman donanmasının ana filosu çatışmayı kuzeye doğru takip etti. Almanlar, Amiral John Jellicoe komutasındaki Britanya dreadnought’larının ana gücüne doğrudan temas sağladığı iki donanma T’yi geçme olarak bilinen bir deniz durumunda karşılaştı. İngiliz gemileri, T’nin üstü olarak dizilmiş ve topları, Alman filosuna doğru yönlendirilmişti. Alman filosundaki gemiler, pruvaları ileriye doğru sıralanmış ve T’nin ayağını oluşturmuştu. Birleşik Krallık’ın en güçlü gemileri ateş açtı. Bu ateşe, Alman gemilerinin sadece en önündekiler karşılık verebildi. On dakika içinde Alman filosu ağır ateş altında kaldı ve kısa bir süre içinde 27 isabet aldı. Buna karşılık, İngiliz Filosu, bu süre zarfında yalnızca iki isabet aldı. Almanlar, muharebede an karaya geri dönmek ve kaçmak zorunda kaldı. Amiral Scheer, Alman Donanması’nın geri çekilmesini kapatmak için destek gemilerini bıraktı ve bu gemiler ağır kayıplar aldı. Gece boyunca çatışma devam etti. Ancak, Alman filosunun çoğu karanlığın altında ana üssüne geri kaçmıştır.[12]
İngiliz ve Alman filolarının büyük bir kısmının karşı karşıya geldiği tek savaş olan bu muharebe, Norveç’in güneyindeki Kuzey Denizi’nde gerçekleşti. Sadece su üstü gemilerinin yer aldığı tarihteki son büyük deniz muharebesi olan Jutland Muharebesi’nde yaklaşık 250 gemi yer aldı. Bir bakıma bu büyük deniz savaşı berabere sonuçlandı, ancak Almanya daha az gemi ve insan kaybettiği için zafer ilan etti. Buna karşılık, İngiltere stratejik bir zafer kazandığını iddia etti, çünkü Alman Açık Deniz Filosu Birinci Dünya Savaşı boyunca İngiliz suları için bir daha asla ciddi bir tehdit oluşturmadı. Jutland Muharebesi’nde her iki taraf da çeşitli gemi türleri kullandı. Savaş gemileri en büyük toplara ve en kalın zırh plakalarına sahipti. Savaş kruvazörleri, savaş gemileri kadar iyi silahlanmıştı ancak daha az zırh plakası taşıdıkları için daha hızlıydılar. Hafif kruvazörler genellikle daha yavaş savaş gemileri için koruyucu refakatçi olarak kullanılıyordu. Muhripler en az silahlanmış gemilerdi ve çok az zırhları vardı veya hiç yoktu, ancak torpido atabiliyor ve diğer tüm gemi kategorilerinden daha hızlı hareket edebiliyorlardı; bu avantajlar onları savaş gemileri için ciddi bir tehdit haline getiriyordu.[13]
Birinci Dünya Savaşı’na dair modern anlayış, siperler, topçu birlikleri ve makineli tüfeklerle dolu kara savaşının muazzam insan kaybına odaklanmıştır; ancak savaş deniz gücüyle kazanılmıştır. Ağustos 1914’te, çağın en büyük deniz gücü olan Britanya, Okyanusları kontrol altına alarak Almanya’yı küresel kaynaklardan mahrum bıraktı. İthal edilen ham maddeler ve gıda olmadan Almanya, açlık ve endüstriyel çöküşle karşı karşıya kalmadan önce ancak bir veya iki yıl savaşabilirdi. Ağır abluka uygulamasını kırmak için, İmparatorluk Almanyası’nın Açık Deniz Filosu, Orkney Adaları’ndaki Scapa Flow’da konuşlanmış ve Kuzey Denizi’ni Alman gemilerine kapatmış olan İngiliz Büyük Filosu’nu yenmek zorundaydı. Sayıca ve silah bakımından üstün olan İngiliz Büyük Filosu, savaşın başlamasından neredeyse iki yıl sonra, 31 Mayıs 1916’da tarihin en büyük deniz savaşı olan Jutland Savaşı’nda karşı karşıya gelmiştir. Alman Donanması, Büyük Filo’nun bir kısmını kuşatıp yok etmeyi planlayarak kuzeye doğru yelken açmıştı. Radyo istihbaratıyla önceden uyarılan İngilizler ise, tüm Açık Deniz Filosu’nu ele geçirmeyi planlayarak güneye doğru yol almıştı.[14] 1916, Batı Müttefiklerinin kaba endüstriyel gücünün, ilhamdan yoksun askeri liderliğinin başaramadığı bir şekilde Almanya’yı yıpratmaya başladığı büyük malzeme savaşlarının -Verdun ve Somme’un yanı sıra Jutland- yılıydı. Jutland, çağlarının teknolojik harikaları olan zırhlıların ilk ve aynı zamanda son büyük çatışmasıydı. Her iki deniz gücünün; Mürettebatlarına ve savaş gemilerine verilen mekanize tahribat dehşet vericiydi. Tüm çatışma sadece 12 saat sürse de binlerce kişi için kâbus gibi bir deneyimdi. Gemi ve insan kayıpları açısından bakıldığında, Alman Açık Deniz Filosu az farkla galip geldi. Ancak bazen sonuçsuz savaşlar bile belirleyici olabilir ve bu durumda, daha da kötü olan “belirleyici” kelimesi uygun olabilir. Açık Deniz Filosu neden bir daha asla savaşmadı?[15]
Bu kısa askeri harp tarihi makalesi, stratejik olarak günümüz ve yarının deniz savaşlarına örnek teşkil edebilecek taktiksel hatalar ile komutanlık kararlarındaki tarihi sorumluluk hallerini, büyük filoların açık deniz savaşlarını, denizaltı ve torpido botların manevra yeteneğini, deniz ambargosunun ekonomik ve askeri sonuçlarını, mayın harbi, aldatma, kaçınma ve gizlenme, meteorolojik koşullar, hava keşif istihbaratı, gemiler arasında muhabere teknikleri, deniz ikmal ve seyrüsefer serbestliği, uluslararası savaş hukukunda sivil gemilerin dokunulmazlıklarının ihlalinin savaş suçu teşkil etmesi dikkatle analiz edilmiştir. Günümüzde, denizaltı ve savaş gemilerinin ufuk ötesi balistik füze saldırı taktikleri, uçak gemileri, uydu muharebesi ve insansız deniz araçlarının yarattıkları tehlike ve sürpriz taarruz taktiklerinin Karadeniz’de Rusya-Ukrayna Savaşında olduğu kadar, gelecekte NATO’nun savaş stratejilerine de etki edecek dersleri barındıran bu makalenin Türk Kuvvetleri ve deniz ticaret uzmanlarının dikkate alması gerektiği varsayılmaktadır. Karadeniz’de Türk deniz ticaret gemilerine yapılan saldırıları, Türkiye bu bakımdan dikkatle takip etmekte ve gerekli mukabil tedbirleri şimdilik bekletmektedir. İkinci önemli ders ise, Akdeniz’de ‘’İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ‘’, üçlüsünün Akdeniz’de Türkiye’ye karşı başlattıkları tehlikeli ittifak girişiminin; provokasyon olarak Ankara-Batı eksenini zayıflatmak çabası olduğu endişe ile izlenmektedir. Ege ve Akdeniz arasında, Türk denizlerine karşı abluka planları, yükselen Türk Deniz Gücü’ne yetersiz kalabileceği bibi, deniz hukuku bağlamında, Türk deniz ticaret filosunun korunmasının ve su yollarımızın açık tutulmasının XXI. yüzyılda Türkiye için çok büyük stratejik önem arz ettiği bu makalenin ana fikridir. Üçüncü ve en önemli mesajın ‘’Hibrit Savaş Taktiği’’ olarak, medyanın askeri personel ve sivil halkın savaşma azmini olumsuz yıkıcı etkisi mutlaka göz önünde tutulmalıdır. Halen, Yapay Zeka-AI ve ‘’Fake News’’ yayınları, sosyal medya yolu ile denizlerde muharebe gemilerinin battığı, savaşın kaybedildiği yalan haberleri ile halkı kaos ve isyana sürüklemeyi amaç edinen saldırı taktikleri uygulayacaktır. Nitekim, İngiliz basını, Jutland Deniz muharebelerinde bu hayata düşerek, günümüzde dahi devam eden toplumsal kırılmalara sebebiyet vermiştir.
Savaş Öncesi Siyasal ve Askeri Gelişmeler
Teknolojik bir silahlanma yarışında, genellikle en gelişmiş ve en yüksek kalitede silah sistemleri inşa etmek tercih edilir. Britanya, XX. yüzyılın başında tam da böyle bir kararla karşı karşıya kaldı. Denizcilik teknolojisindeki 50 yıllık evrimin ardından, 1906’da Britanya, en büyük topları, en sağlam zırhı ve yeni bir buhar türbin motorunu tek bir savaş gemisinde birleştiren devrim niteliğinde bir gemi olan HMS Dreadnought’u denize indirdi. Önceki tüm savaş gemileri eskimiş hale geldi ve yeni bir deniz silahlanma yarışı başladı.[16] 1906’da İngilizler şunu başlattı: HMS Zırhlısı dönem itibariyle, dünyanın en hızlı savaş gemisiydi ve uzun menzile ateş edebilen on adet devasa topa sahipti. Bu gemi sınıfı yaygın olarak ‘ dreadnought ‘ olarak bilinmeye başlandı ve bu durum, İngiltere ve Almanya arasında daha büyük ve daha iyi savaş gemileri geliştirmek için bir deniz silahlanma yarışına yol açtı. 1907’de Alman Donanması Britanya’ya karşılık verdi ve kendi zırhlı savaş gemisi versiyonunu, SMS Nassau’yu denize indirdi. Her yıl iki ülke de diğerinden daha fazla savaş gemisi üretmeye çalıştı ve 1914’e gelindiğinde Britanya’nın 22, Almanya’nın ise Nassau ile aynı tipte 15 zırhlısı vardı. Savaşın patlak vermesiyle birlikte, bu iki dev donanma denizlerin kontrolü için kıyasıya mücadele edecekti.[17] 1915 yılında, Almanlar doğu cephesinde taarruza geçerken, aynı zamanda Almanya, Belçika, Avusturya ve Türkiye’deki üslerden işletilen denizaltılar aracılığıyla açık denizlerde de taarruza geçtiler. Alman Amirali Von Tirpitz’in de kabul ettiği gibi, bu taarruz biraz erken yapılmıştı, çünkü Almanlar Şubat 1915’te bunu uygulamaya gerçekten hazır değillerdi. Bu nedenle, harekatın ilk aylarında Müttefik ve tarafsız gemilere verilen hasar nispeten azdı. Denizaltıların sayısı arttıkça ve mürettebatları daha yetenekli hale geldikçe, batırdıkları gemi sayısı da arttı; bu durum 1915’in üçüncü çeyreğine ait rakamlarda da görülmektedir. Ancak, tarafsız ülkelerin güçlü protestoları sonucunda Alman Hükümeti tarafından denizaltı komutanlarına getirilen kısıtlamalar nedeniyle, 1915’in son iki çeyreği ve 1916’nın ilk iki çeyreğinde gemilere verilen hasar yaklaşık olarak sabit bir seviyede kaldı. Bu protestolar, Mart 1916’daki Sussex olayından sonra Almanların denizaltılarıyla kruvazör savaşı yapma sözü vermesiyle doruk noktasına ulaştı. Bu nedenle, denizaltılar Jutland Savaşı’ndan önce savaşın gidişatını önemli ölçüde etkilemedi. [18]

1916 yılının geç baharında, Dogger Bank’taki deniz harekatının ardından Kuzey Denizi’nde aylarca süren sakinliğin ardından, İngiliz ve Alman ana filoları ilk kez karşı karşıya geldi. Paradoksal görünse de donanmaların o zamana kadar doğrudan bir çatışmadan kaçınmasının tesadüf olmadığı açıktı. Kraliyet Donanması için denizlerin hakimiyeti son derece önemliydi. Yüzyıllarca süren gelenekle şekillenen tüm bakış açısı, deniz yolları ticarete açık olduğu sürece Britanya ve imparatorluğunun geleceğinin güvende olduğu varsayımına dayanıyordu. Alman ana filosu Alman limanlarında hapsedilmişken, bu koşul fazlasıyla yerine getirilmişti. Sadece Almanlar Denizaltılar (U-botlar), İngiliz ticaret filosunun güvenliğini tehlikeye atabilecek kapasitedeydi ve savaşın bu aşamasında başarıları sınırlıydı. İngilizler Alman rakipleriyle çatışmaya karşı değillerdi. Aslında, İngilizler açık denizlerde bir çatışmayı memnuniyetle karşılıyorlardı, çünkü sayıca üstün olmalarının ve ateş gücünün açık sularda kendilerine büyük avantaj sağlayacağına inanıyorlardı. Ancak, Alman ana sularının denizaltı ve torpido botu tuzağına girmek elbette tavsiye edilmezdi. Bu bağlamda, Alman Açık Deniz Filosu doğrudan bir zarar vermediği sürece, İngilizler onu kendi haline bırakmanın en iyisi olduğunu düşünüyorlardı.[19] 31 Mayıs-1 Haziran 1916 tarihleri arasında gerçekleşen Jutland Muharebesi, Britanya’nın İmparatorluk sadakatini bir kenara bırakırsak, Avustralyalılar 1914’te savaşa mantıklı stratejik nedenlerle girdiler. Yükselen Japonya gücüne karşı güvenlik için İngiliz donanmasına bağımlıydılar ve müttefikler Almanya tarafından yenilgiye uğratılmış olsaydı bu güvenlik kaybedilmiş olacaktı. Avustralya İmparatorluk Kuvvetleri (AIF) Batı Cephesi’nde bunu önlemeye yardımcı olmak için savaştı, ancak Almanya denizdeki İngiliz gücünü yok etmeyi başarsaydı, karada yenilgiden kaçınmak boşuna olurdu. Bu güç, İskoçya’da konuşlanmış olan Kraliyet Donanması’nın Büyük Filosu’nda somutlaşmıştı.
28 zırhlı ve 9 kruvazörden oluşan bu filo, sadece Avustralya’nın güvenliğinin nihai garantörü değildi. Sadece orada bulunmalarıyla bile, Britanya’ya yönelik herhangi bir doğrudan saldırıyı önlüyor ve Almanya’nın Kuzey Denizi ve Baltık limanlarını abluka altına alarak savaş çabalarını sekteye uğratıyordu. Dolayısıyla, Büyük Filo’nun sağlam kalması, müttefiklerin Avrupa’daki zafer umutları ve Avustralya’nın Japonya’dan korunması için hayati önem taşıyordu. Öte yandan, 1916’da karada kesin bir atılım giderek daha uzak bir ihtimal haline gelirken, Almanya’nın savaşı kazanma umutları, Büyük Filo’ya ezici bir yenilgi yaşatma şansına bağlı hale geldi. Bu nedenle Almanya’nın büyük bir deniz savaşı vermesi ve kazanması gerekiyordu. Öte yandan Britanya’nın bir savaş kazanmasına gerek yoktu: stratejik olarak sadece Büyük Filo’yu yenilgiden kaçınarak sağlam tutması yeterliydi. Churchill’in savaştan sonra Büyük Filo komutanı Amiral Sir John Jellicoe için söylediği şu sözler de bunu kastediyordu: “Her iki tarafta da savaşı bir öğleden sonra kaybedebilecek tek adam.” Tam ölçekli bir çatışmanın, Japonya’nın on yıllar önce Tsushima’da Rus donanmasına yaşattığı türden felaket bir yenilgiye yol açabileceğinden endişelenmişti. Ancak savaştan kaçınmak Kraliyet Donanması’nın tarzı değildi. Savaş gelenekleri onları, Amiral Nelson’ın denizci halefleri olduklarını göstermek için bile olsa, Trafalgar gibi ezici bir zafer aramaya itiyordu. Ve kendilerine güvenmek için sebepleri vardı. Büyük Filo, Alman Açık Deniz Filosu’nun 16 modern zırhlısı ve 5 kruvazöründen çok daha fazla sayıdaydı.
Alman İmparatorluk Donanması
İmparatorluk Alman Donanması ( Kaiserliche Marine ), Almanya’nın 1871’de birçok krallık ve prenslikten birleşerek Prusya egemenliğindeki tek bir devlet haline gelmesinden beri varlığını sürdürüyordu. Alman imparatoru II. Wilhelm, Almanya’yı bir dünya gücü yapmaya kararlıydı ve 1897’de Tuğamiral (daha sonra Büyük) Amiral Alfred von Tirpitz’i İmparatorluk Donanma Dairesi ( Reichsmarineamt ) müsteşarı olarak atadı . Tirpitz, daha büyük bir donanmaya duyulan ihtiyacın güçlü bir savunucusuydu ve bir yıl içinde Alman parlamentosunu, 19 zırhlı ve 50 kruvazörün inşasını öngören bir dizi denizcilik yasasının ilkini geçirmeye ikna etti. İngilizler de aynı şekilde karşılık verdi ve iki güç arasında, Kuzey Denizi’nin her iki yakasında da popüler milliyetçi lobicilik tarafından şiddetle desteklenen pahalı bir silahlanma yarışı başladı.[20] Deniz gücünün önemini kavrayan Almanya’yı dünya çapında güçlü bir ülke durumuna getirmek isteyen Kayzer Wilhelm ve danışmanları bir sorunla karşı karşıyaydı. Ya Almanya, Britanya‘nın üstünlüğünü peşin olarak kabullenip bu çerçeve içindeki gücünü arttıracaktı ya da Britanya‘nın üstünlüğüne meydan okuyarak onun deniz gücünü alt edebilecek bir donanım hazırlayacaktı. Deneyimler ilk seçeneğe ağırlık veriyordu 1880’lerde Almanya Avrupa’daki Anavatan topraklarının beş katı sömürge edinmişti bu da Britanya‘nın desteklenmesi ve yardımıyla gerçekleşmişti dünyada ikinci büyük ticaret videosu olan alman ticaret videosu Britanya limanlarından yararlanıyor dünya çapında ticaretini Britanya savaş gemilerinin korumasında sürdürüyor. Alman deniz subayları Britanya yapısı gemilerde yetişiyor, Britanya kömür yakıp Britanya tekniği ve taktığını kullanıyorlardı Britanya ve Almanya deniz subayları bir kardeş gibi birbirine benziyordu.
Onun için bir seçenek aradaki ilişkileri daha da geliştirmek güçlendirmek bir Tania ile Almanya’nın ortaklaşa belki de müttefik olarak birlikte denizlere Egemen’le olacakları günleri hedef almakta Amiral Tirpitz’in atanması ise ikinci seçeneğin kabul edildiğini gösteriyordu Alman Kayzeri ve milyonlarca almanın kafasında şu soru vardı bir ada olması ve bir imparatorluğu bulunması birlikten neden denizlere egemen olma hakkı versin her an Britanya deniz kuvvetleri Alman kıyılarına ablukaya alabilir alman gemilerini limanları tıkayabilir , Alman sömürgelerde ele geçirebilir; Alman imparatorluğu neden İngilizlerin müsamahasına sığınacaktı başka ülkelerin armağan edeceği büyüklüğün Almanya’ya ne yarari olurdu coğrafi koşullar da çatışmaya yol açıyordu Hamburg Bremen gibi Baltık ya da kuzey Denizi’ndeki Alman limanlarından kalkan alman ticaret gemileri Atlas Okyanusu’na ya da başka okyanuslara gitmek için maaş denizinden ya da İskoçya’nın kuzeyinden dolaşmak zorundaydı bu sulardan geçecek alman ticaret gemilerini korumak için alman savaş gemileri filosunun en azından Britanya donanması kadar güçlü olması gerekirdi büyük Britanya da buna izin vermezdi çünkü bu alman donanmasının Britanya’ya çıkarma yapabilecek alman bildiklerini aktarabilecek kadar güçlü olması anlamına geliyor bu denli güçlü bir donanma da Britanya‘nın denizlerdeki üstünlüğün ortadan kaldırır sömürgelerin varlığı tehlikeye düşerdi bu nedenle alman deniz kuvvetlerinin alman ticaret videosunu açık denizlerde korumak hedefi Britanya‘nın çıkarları ile çelişiyor bir gücün talep ettiğinin ötekinin vermesine olanak yoktur Britanya diplomatları alman güvenliğine Britanya donanmasının büyük bir tehdit farkı olmasını çok zayıf bir olasılık olarak nitelendiriyorlardı. [21]
Almanya’nın ana deniz filosu olan Alman Açık Deniz Filosu Wilhelmshaven’da konuşlanmıştı. Alman İmparatorluk Donanması, Kraliyet Donanması’ndan sonra dünyanın en büyük ikinci donanmasıydı ve 1916’da Açık Deniz Filosu yaklaşık 100 gemiden oluşuyordu ve bunların 22’si savaş gemisiydi (bunlardan 16’sı dreadnought). Ocak 1916’dan itibaren genel komuta Amiral Reinhard Scheer’in (1863-1928) elindeydi. Amiralin amiral gemisi Friedrich der Grosse zırhlısıydı. İmparator Wilhelm’in donanmasını sağlam tutma arzusuna rağmen, Scheer, İngiliz Büyük Filosunu güvenli ana üssünden çıkarıp açık sulara çekmeye kararlıydı; böylece düşmanın Almanya’ya uyguladığı uzak ama son derece etkili ablukanın devam etmesini engelleyecek bir darbe indirebileceğine inanıyordu. Bu plandaki en büyük tehlike, İngiliz filosunun daha fazla sayıda zırhlıya sahip olması nedeniyle iki filodan daha güçlü olmasıydı.[22]
1916 baharında, yoğun uluslararası baskı sonucu, Almanya’nın transatlantik ticaret gemilerine yönelik sınırsız denizaltı saldırılarına son verdiğini açıklamasının ardından Koramiral Reinhard Scheer tüm denizaltılarını göreve çağırdı. Bilindiği üzere, Sınırsız Denizaltı Savaşı, Birinci Dünya Savaşı sırasında iki farklı dönemde Almanya tarafından uygulanmıştır. Sınırsız Denizaltı Savaşı Almanya’nın herhangi bir uyarı vermeden ticaret ve yolcu gemilerine hedef alarak deniz ticaretinin engellemesi stratejisi olarak öne çıkmıştır ilk olarak 4 Şubat 1915’te başlamış ancak uluslararası tepkiler ve özellikle Amerika’nın savaşa girmesi ile ilgili endişeler nedeniyle Almanya tarafından 1915’in sonlarına doğru sınırlandırılmıştır ancak Almanya nüfus Strateji 1 Şubat 1917’de tekrar başlatmıştır.
1916 baharında, yoğun uluslararası baskı sonucu, Almanya’nın transatlantik ticaret gemilerine yönelik sınırsız denizaltı saldırılarına son verdiğini açıklamasının ardından Koramiral Reinhard Scheer tüm denizaltılarını göreve çağırdı. Bilindiği üzere, Sınırsız Denizaltı Savaşı, Birinci Dünya Savaşı sırasında iki farklı dönemde Almanya tarafından uygulanmıştır. Sınırsız Denizaltı Savaşı Almanya’nın herhangi bir uyarı vermeden ticaret ve yolcu gemilerine hedef alarak deniz ticaretinin engellemesi stratejisi olarak öne çıkmıştır ilk olarak 4 Şubat 1915’te başlamış ancak uluslararası tepkiler ve özellikle Amerika’nın savaşa girmesi ile ilgili endişeler nedeniyle Almanya tarafından 1915’in sonlarına doğru sınırlandırılmıştır ancak Almanya nüfus Strateji 1 Şubat 1917’de tekrar başlatmıştır.
Esasen, 1917 Sınırsız denizaltı Savaşı’nın yeniden başlamasından üç gün sonra Amerika Almanya ile diplomatik ilişkilerini kesmiştir. 7 Mayıs 1915’te, Alman denizaltısı U-20, İrlanda kıyılarında Cunard yolcu gemisi Lusitania’yı torpidoladı. Yaklaşık 1.200 erkek, kadın ve çocuk, bunların arasında 128 Amerikalı hayatını kaybetti. Müttefikler ve Amerikalılar, batırılmayı ayrım gözetmeyen bir savaş eylemi olarak gördüler. Almanlar, Lusitania’nın savaş malzemesi taşıdığını ve bu nedenle meşru bir hedef olduğunu iddia etti.

Alman açık deniz filosu Kiel limanında
ABD’nin olay yüzünden savaşa girme ihtimaliyle karşı karşıya kalan Almanya, geri adım attı ve U-bot filosuna yolcu gemilerini bağışlamasını emretti. Ancak emir geçiciydi. Almanya, İngiliz ablukasını delik açmak için yeni ve daha büyük U-botlar inşa etti; bu abluka Almanya’yı savaştan aç bırakma tehdidinde bulunuyordu. 1914’te Almanya’nın sadece 20 U-botu vardı. 1917’ye gelindiğinde 140 gemi vardı ve U-botlar dünyadaki ticaret gemilerinin yaklaşık % 30’unu yok etmişti. 1917’nin şafağında, Alman yüksek komutanlığı sınırsız denizaltı savaşı politikasına geri dönmeyi zorladı ve ayda 600.000 tondan fazla gemiyi batırmayı amaçlayan bu politikaya karşı olanların görevden alınmasını sağladı. Almanya zaten gıda kıtlığı yaşıyordu ve silahlı kuvvetlerde ya da savaş endüstrilerinde popüler olmayan zorunlu hizmet uygulamıştı. İngilizlerin önemli Alman ikmal limanlarındaki boğulma ablukasını kırmayı ve Britanya’yı bir yıl içinde savaştan çıkarmayı umuyorlardı. U-botlar, sivil yolcu gemileri dahil olmak üzere Atlantik’teki tüm gemilere karşı sınırsız saldırılara yeniden başladı. ABD’nin müdahaleyle tepki verebileceğinden endişe etseler de Alman askeri liderler, ABD seferber olup Avrupa’ya asker göndermeden önce müttefikleri yenebileceklerini hesapladılar. Başkan Wilson, sınırsız denizaltı savaşı yeniden başladığında Şubat 1917’de diplomatik ilişkileri resmen koparmış olsa da, kamu desteğinin ne kadar ilerlediğinden hâlâ emin değildi. O dönemde Kongre’den savaş ilanı talep etmeyi reddetti ve Almanya’nın hâlâ askeri bir yanıt gerektirecek “gerçek açık eylemler” yapmadığını savundu.[23]
1916’daki Jutland Muharebesi’nde İngilizlerden denizin kontrolünü ele geçiremeyen Almanya, 1 Şubat 1917’de sınırsız denizaltı savaşına yeniden başladı. Bu durum ve Zimmermann telgrafı Amerika Birleşik Devletleri’ni 6 Nisan’da savaşa dahil etti. Ancak yeni U-bot ablukası neredeyse başarılı oldu ve Şubat-Nisan 1917 arasında U-botlar 500’den fazla ticaret gemisini batırdı. Nisan ayının ikinci yarısında her gün ortalama 13 gemi batırıldı.[24]
1917’nin başlarında, Almanya Amerikan gemilerine saldırmaya başlayınca bu politika uygulanmaz hale geldi, ancak barış platformunda kampanya yürüten Başkan Wilson mücadeleye katılmakta tereddüt etti. Son damla, İngiltere’nin ele geçirilen Zimmermann telgrafını Amerika Birleşik Devletleri ile paylaşmasıyla geldi; bu telgraf, Almanya’nın savaşa girerse Meksika’ya saldırı karşılığında Amerikan toprakları vaat ettiğini ortaya çıkardı.2 Nisan 1917’de Başkan Woodrow Wilson, Kongre’nin ortak oturumunda Almanya’ya savaş ilanı talep eden özel bir konuşma yaptı. Hem Senato hem de Temsilciler Meclisi ezici bir çoğunlukla savaşa gitmekten oy aldı ve 6 Nisan’da Başkan Wilson, “İmparatorluk Alman Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri halkı ve hükümeti arasında bir savaş halinin var” olduğunu belirten bu resmi savaş bildirgesini imzaladı.[25]
Denizaltıları atıl durumda kalan Scheer, İmparator II. Wilhelm’in Açık Deniz Filosu’nun yeni komutanı olarak, bunların kullanımı için başka bir plan geliştirmek zorunda kaldı. Filosunun bir kısmını bir İngiliz limanına saldırmak üzere göndererek Büyük Filo’nun bir bölümünü dışarı çekmeyi hedefledi. Bu sırada denizaltılar, İngiliz gemileri ana karayı korumak için hızla dışarı çıkarken saldırmak üzere Forth Körfezi, Moray Körfezi, Scapa Flow ve diğer düşman deniz üslerinin ağzında bekleyecekti. Alman yüzey gemileri daha sonra düşman filosunu İngiliz ana karasından daha da uzaklaştırarak Alman filosunun bekleme menziline çekecekti. Doğru bir şekilde uygulanırsa, Scheer’in cüretkâr planı, Almanya’yı yavaş ama emin adımlarla boğan İngiliz Kuzey Denizi ablukasını kırabilirdi.[26] Almanlar da İngilizlerle yapılacak bir savaşın doğasında var olan tehlikelerin farkındaydılar. Büyük Filo’yu korudular ve gemilerini bu şekilde tehlikeye atmaya hiç niyetleri yoktu. Bunun yerine, politikaları Açık Deniz Filosu’nu geride tutmak ve denizaltıların Büyük Filo’yu parça parça küçültme gizli görevini üstlenmesine izin vermekti; böylece Almanlar, filoya karşı bir miktar başarı umuduyla savaşabilecek kadar küçük bir hale geldi. Sonuç olarak, denizaltılar bu görevde başarısız oldu ve politika, Büyük Filo’ya ayrı ayrı parçalar halinde saldırma olasılığını hesaba katacak şekilde değiştirildi. 1914 Nisanı’na gelindiğinde İngiliz-Alman ilişkileri üzerine ciddi bir gölge düşmüş durumdaydı. “Kuşatılma” endişesi taşıyan Alman devleti, özellikle 1908’den itibaren İngiltere’nin Fransa ve Rusya ile mevcut paktlarını tam teşekküllü bir askerî ittifaka dönüştüreceği konusunda giderek artan bir kaygı içindeydi.[27]

Alman açık deniz filosu
Ocak 1916 ortalarında Koramiral…Reinhard Scheer, ihtiyatlı Amiral Hugo von Pohl’un yerine Açık Deniz Filosu başkomutanı olarak atandı. Scheer, daha agresif bir savaş politikasının verimli olabileceğine inanıyordu ve kısa süre içinde bu inancına uygun bir plan hazırladı.25 Nisan’da Alman kruvazörlerinin İngiltere’deki Lowestoft ve Great Yarmouth’u bombalaması, İngiliz filosunun bir bölümünü güneye, Açık Deniz Filosu’nun saldırabileceği bir konuma çekmeyi amaçlıyordu. Plan işe yaradı: Amiral…Büyük Filo’nun başkomutanı Sir John Jellicoe, Koramiral’in emrini güçlendirmek amacıyla 5. Muharebe Filosunu İskoçya’daki Scapa Flow’daki ana İngiliz üssünden güneye gönderdi. Sir David Beatty’nin 1. ve 2. Savaş Kruvazörü Filoları Rosyth’teydi. Scheer’in şimdi ele geçirmeyi ve yok etmeyi amaçladığı filo, Büyük Filo’nun geri kalanının Scapa’dan güneye doğru ilerleyip kurtarmaya gelmesinden önce bu takviye edilmiş filoydu. Almanların planı basitti.


Muharebe öncesi askerler ve İngiliz Donanmasında: HMS Tiger gemisinden HMS Plassy gemisine binen yaralı askerler.[28]
KoramiralFranz von Hipper , Lützow , Derfflinger , Seydlitz , Moltke ve Von der Tann savaş kruvazörlerinden oluşan ve dört hafif kruvazör eşliğinde bir keşif grubuna komuta edecekti . Hipper’in filosu, Wilhelmshaven’den kuzeye, Norveç kıyı şeridinin açıklarında bir noktaya doğru ilerleyecekti. Bu kuvvet, yaklaşık 80 km aralıklarla savaş filoları tarafından takip edilecekti. Scheer komutasındaki Açık Deniz Filosu; Keşif birliğinin üssünden bu kadar uzaktaki sularda bulunmasının, Büyük Filo’nun güney bölümünü takibe çekeceği umuluyordu. Ardından ana Alman filosu aradaki mesafeyi kapatacak ve İngilizleri imha edecekti. 30 Mayıs 1916’da saat 15:40’ta, Açık Deniz Filosu’nun tüm birimleri bu planı uygulamaya koymak için yürütme sinyalini aldı.[29] Plan iyiydi, ancak birçok gecikme yaşandı. 23.000 tonluk, on adet 11 inçlik topa sahip savaş kruvazörü Seydlitz’in daha önce aldığı hasar, operasyonun başlangıcını erteledi. Denizaltıların komutanı Kaptan Herman Bauer, denizaltıların en kısa sürede keşif için denize açılmasını önerdi. Scheer kabul etti ve denizaltıları Mayıs ortasında denize gönderdi.
Bu, denizaltıları yaklaşan savaştan çıkardığı için taktiksel bir hata oldu. Daha fazla gecikme nedeniyle Seydlitz , 29 Mayıs’a kadar hazır değildi. O zamana kadar denizaltıların yakıtı azalmıştı ve Scheer’in iddialı planı hızla uygulamaya konulmalıydı, aksi takdirde fırsat penceresi kapanacaktı. O gün Scheer, denizaltılarına telsizle planlarda bir değişiklik daha bildirdi. Almanlar, bir İngiliz kıyı limanına saldırmak yerine, Danimarka’nın kuzeyindeki Jutland yarımadası çevresinde ticari gemileri arayacaklardı. Mesajda bir sorun vardı; Alman denizaltılarının çoğu onu duymamıştı, ancak 40 numaralı odadaki adamlar duymuştu. Burası, İngiliz Amiralliğindeki kriptologların Alman radyo sinyallerini dinleyip mesajlarını çözdüğü çok gizli odaydı. İngilizler, Almanların ne zaman denize açıldığını tam olarak biliyordu ve Amirallik, onlara saldırmak için tüm Büyük Filoyu gönderdi.[30]
İngiliz Kraliyet Donanması
“Genel bir savaşa yol açabilecek nedenler tamamen ortadan kaldırılmamıştır; aksine, varlıklarını bize sık sık hatırlatmaktadırlar. Askerî ve donanma hazırlıklarında en küçük bir azalma dahi görülmemektedir. Tam tersine, bu yıl Avrupa devletlerinin geçmişteki bütün harcamalarını aşan düzeyde bir silahlanma masrafına yöneldikleri dikkat çekmektedir. Dünya, daha önce hiç olmadığı kadar yoğun biçimde silahlanmaktadır. Bu süreci durdurmaya ya da sınırlandırmaya yönelik tüm öneriler ise etkisiz kalmıştır.” Winston Churchill 17 Mart 1914 İngiliz Avam Kamarası[31]
Jutland Muharebesi, Britanya ve Almanya arasında neredeyse yirmi yıl öncesine uzanan daha uzun bir deniz silahlanma yarışının bir bölümünü oluşturdu. XIX. yüzyılın sonunda, Almanya’nın yöneticileri, Britanya’yı bir deniz gücü olarak zorlamak için bilinçli bir stratejik seçim yaptılar. Bir savaş filosu inşa etmeyi, Britanya’nın denizcilik alanındaki hâkim konumunun sona ermesi ve dünya sahnesinde bir Alman süper devletinin ortaya çıkmasıyla işaretlenen, Britanya sonrası bir uluslararası düzen kurma stratejisinin bir parçası olarak gördüler. Her iki ülke de savaştan önce savaş filolarını inşa etmek için büyük harcamalar yaptı. Bu deniz silahlanma yarışında, Britanya büyük yüzey savaş gemilerinin inşasında Almanya’nın önündeydi. Jutland Muharebesi’nin sonucu büyük ölçüde Britanya’nın bu savaş öncesi deniz silahlanma yarışını kazanmasıyla önceden belirlenmişti.[32] İngiliz Kraliyet Donanması’nın ana filosu olan İngiliz Büyük Filosu, İskoçya’nın Orkney Adaları’ndaki Scapa Flow’da konuşlanmıştı. 1916’da Büyük Filo yaklaşık 100 gemiden oluşuyordu ve bunların 24’ü daha yeni bir savaş gemisi sınıfı olan dreadnought’tu. Genel komuta, popüler bir lider olmasına rağmen görevleri başkalarına devretmeye karşı olan ve aşırı temkinliliğiyle bilinen Amiral John Jellicoe’nun (1859-1935) elindeydi.

Amiral Sir John Jellicoe’nun amiral gemisi olan İngiliz savaş gemisi HMS Iron Duke’tur . Büyük Filo komutanı olarak Jellicoe, savaş sırasında İngiliz gemilerinin genel komutasından sorumluydu. Jellicoe, bu geminin köprüsünden kritik taktik kararlar aldı.
Jellicoe’nun amiral gemisi HMS Iron Duke savaş gemisiydi.[33] Her iki taraf da en son denizcilik teknolojilerine sahip olmasına rağmen, İngiliz Kraliyet Donanması açık bir avantaja sahipti. 272 ağır topunun toplam mermi ağırlığı, Almanların 200 topunun ağırlığının iki katından fazlaydı. Britanya, her gemi sınıfından daha fazla gemiye ve Almanlardan sadece on iki torpido daha azına sahipti. [34]1898’de İmparator II. Wilhelm’in yeni Alman İmparatorluğu, ilk filosunu kurarak İngiltere’nin yüzyıllardır süregelen dünya çapındaki deniz üstünlüğüne meydan okumaya karar verdi. Bunu, dreadnought olarak bilinen süper savaş gemilerine odaklanan bir deniz silahlanma yarışı izledi. İngiltere sayısal olarak kazandı, ancak özellikle mayınlar ve denizaltılar gibi yeni teknolojiler denklemi karmaşıklaştırdı. 1914’te savaş çıktığında, Kraliyet Donanması Almanya’yı abluka altına alırken, Alman denizaltıları muazzam ölçekte müttefik gemilerini batırdı. Her iki taraf da birbirini teslim olmaya zorlamak için aç bırakmayı hedefliyordu; rakip filolar ise –biri Orkney Adaları’ndaki Scapa Flow’da, diğeri Kuzey Denizi’ndeki Jade Körfezi’ndeki Wilhelmshaven’da– çamurlu Flanders’daki kadar derin bir çıkmazda bekliyordu. Sayıca çok az olan İmparatorluk Açık Deniz Filosu, Reinhard Scheer komutasında, Beatty’nin hızlı müdahale kruvazörlerini küçük bir tuzağa çekmeyi umarak Scarborough gibi doğu kıyı kasabalarına baskınlar düzenleyerek durumu eşitlemeye çalıştı. [35]

HMS Barham Valiant Malaya
Scheer için bu sinyal İngiliz dinleme istasyonları tarafından ele geçirildi ve ayrıntıları tam olarak anlaşılmasa da geniş yayılımından Açık Deniz Filosu’nun büyük ölçekli bir hareketinin yakın olduğu açıktı. Jellicoe bilgilendirildi ve saat 22:30’da -Alman keşif grubu Jadebusen’den (Yeşim Körfezi) ayrılmadan önce bile- tüm İngiliz Büyük Filosu denizdeydi; Jellicoe’nun kuvveti, Alman filosunun planlanan rotasının tam karşısında, Skagerrak girişinin yakınında Beatty’nin kuvvetiyle buluşmak üzere yola çıktı. Hipper, 31 Mayıs günü saat 01:00’te grubunu denize açtı; yaklaşık 45.000 subay ve mürettebattan oluşan 100 gemilik bir filonun öncüsüydüler. Bilmeseler de o tarihe kadar tarihin en büyük deniz savaşında 151 gemi ve yaklaşık 60.000 adamla karşılaşacaklardı.[36]


İngiliz Koramiral Sir David Beatty, Jutland Savaşı’nı başlatan Savaş Kruvazörü Filosuna komuta etti ve Amiral John Jellicoe .
Muharebenin Seyri ve Taktiksel Hatalar
Mart 1916’da küçük çaplı saldırılar başladı. Ablukayı hafifletme girişiminde bulunan Alman gemileri, 24 ve 25 Nisan 1916 gecelerinde Lowestoft ve Yarmouth sahil kasabalarına saldırarak İngiliz Kraliyet Donanmasını dışarı çekmeye çalıştı. Ayrıca Danimarka kıyılarında sürpriz bir saldırı planlamışlardı; bu plan İngiliz istihbaratı tarafından keşfedildi ve Amiral John Jellicoe, 31 Mayıs 1916’da İngiliz filosunu denize açma emri verdi.[37] Açık Deniz Filosu yola çıktı ve Danimarka’nın batı kıyısı boyunca ilerledi. İngilizleri Scapa Flow’dan ayrılmaya ikna etmek için Scheer, Amiral Franz von Hipper (1863-1932) komutasındaki bir keşif birliğini yem olarak kullandı. Bu birlik, beş savaş kruvazörü ve beş hafif kruvazör de dahil olmak üzere 40 gemiden oluşuyordu. Alman savaş kruvazörleri, fazla hasar vermeden veya almadan birkaç İngiliz kasabasını bombaladı. İngilizler ise Almanya’daki seçilmiş hedefleri daha da az etkiyle bombaladı. Mayıs ayının sonunda Scheer, Koramiral Franz von Hipper’in savaş kruvazörleriyle önden keşif yapmasıyla filosunu denize açtı. İngiliz üslerinin açıklarında on dört denizaltı faaliyet gösteriyordu ve Scheer’in stratejisi, İngilizlerin büyük bir güçle denize açılacağı umuduyla Norveç kıyılarındaki İngiliz gemilerine saldırmaktı. Plan, İngilizlerin Alman ilerlemesinin habercisi olduğuna inandıkları şifreli bir telsiz sinyalini ele geçirmesiyle uygulamaya kondu. 30 Mayıs akşamı, İngiliz Büyük Filosu İskoçya’daki Scapa Flow, Invergordon ve Rosyth’ten denize açıldı. Gemiler, Scheer’in denizaltılarından ve mayınlarından zorlanmadan kurtuldu ve Koramiral Sir David Beatty komutasındaki Savaş Kruvazörü Filosu, Almanları aramak için güneydoğuya doğru ilerledi.[38] Almanların planı, İngiliz donanma filosunun daha küçük bir bölümünü limandan dışarı çekmek ve ardından Alman donanmasının tüm gücüyle onları yok etmekti. Ancak savaştan önce İngilizler Alman iletişimlerini ele geçirmiş ve planı öğrenmişti.

Jutland Muharebesi sırasında, 1 Haziran 1916 şafak vakti İngiliz 12. Muhrip Filosunun Alman Savaş Hattına yaptığı saldırıyı gösteren plan. Saldırıda, Alman ön-dretnot SMS Pommern tüm mürettebatıyla birlikte batırıldı. Alman savaş gemilerinin sırası belirsizdi, çünkü gemiler torpidolardan kaçınmak için gece boyunca hat dışına çıkmak zorunda kalmış ve daha sonra boşluk olan yere yeniden girmişlerdi.
Bunun yerine, tüm İngiliz filosu Almanlarla buluşmak üzere denize açıldı. Savaşta 250 gemi ve yaklaşık 100.000 denizci yer aldı. Başlangıçta Alman donanması üstünlük sağladı ve İngiliz filosunun bir bölümünü ayırmayı ve birkaç gemiyi batırmayı başardı. Daha sonra savaşın gidişatı İngilizlerin lehine döndü. Silah bakımından üstünlüklerinin olmadığını ve kendi limanlarının güvenliğinden mahrum kalma tehlikesiyle karşı karşıya olduklarını anlayan Alman donanması savaştan çekildi.[39]

Alman Açık deniz filosu Jutland savaşında
Bu keşif birliğinin biraz gerisinde filonun geri kalanı bulunuyordu. İngiliz Amiralliği istihbarat servisi, Mayıs ayı boyunca düşman telsiz iletişimindeki alışılmadık yoğunluğu yakalayıp çözerek, düşman gemilerinin bu kadar büyük bir hareketine yönelik hazırlıkları kolayca ortaya çıkarmıştı. Büyük Filo’ya 30 Mayıs akşamı erken saatlerde Scapa Flow’dan ayrılması emredildi ve saat 22.00’ye kadar İngiliz gemileri limandan ayrılmıştı. İlk Alman gemileri ancak 31 Mayıs’ın erken saatlerinde limandan Açık Deniz Filosu yola çıktı ve Danimarka’nın batı kıyısı boyunca ilerledi. İngilizleri Scapa Flow’dan ayrılmaya ikna etmek için Scheer, Amiral Franz von Hipper (1863-1932) komutasındaki bir keşif birliğini yem olarak kullandı. Bu birlik, beş savaş kruvazörü ve beş hafif kruvazör de dahil olmak üzere 40 gemiden oluşuyordu. Bu keşif birliğinin biraz gerisinde filonun geri kalanı bulunuyordu. İngiliz Amiralliği istihbarat servisi, Mayıs ayı boyunca düşman telsiz iletişimindeki alışılmadık telsiz muhaberesi yoğunluğu yakalayıp çözerek, düşman gemilerinin bu kadar büyük bir hareketine yönelik hazırlıkları kolayca ortaya çıkarmıştı. Büyük Filo’ya 30 Mayıs akşamı erken saatlerde Scapa Flow’dan ayrılması emredildi ve saat 22.00’ye kadar İngiliz gemileri limandan ayrılmıştı. İlk Alman gemileri ancak 31 Mayıs’ın erken saatlerinde limandan Açık Deniz Filosu yola çıktı ve Danimarka’nın batı kıyısı boyunca ilerledi.
Scheer için sürpriz avantajının kaybının yanı sıra iki başka aksilik de, Zeppelin hava gemilerinin Almanya’dan kalkış yapmasını ve gemi gözlemcisi olarak görev yapmasını engelleyen kötü hava koşulları ve İskoçya kıyılarında bekleyen bir grup denizaltının İngiliz gemilerini durdurup onlarla çatışmaya girememesiydi. Açık Deniz Filosu yola çıktı ve Danimarka’nın batı kıyısı boyunca ilerledi. İngilizleri Scapa Flow’dan ayrılmaya ikna etmek için Scheer, Amiral Franz von Hipper (1863-1932) komutasındaki bir keşif birliğini yem olarak kullandı. Muharebede ilk sıcak temas saat 14:28’de, İngiliz keşif kruvazörü HMS Galatea’nın Hipper’ın gemilerinden bazılarını tespit etmesiyle gerçekleşti.

Alman zırhlısı SMS Ostfriesland 31 Mayıs 1916’da Jutland Muharebesi’nde Koramiral Schmidt’in 1. Muharebe Filosu’nun 1. Harp Filosunda savaştı.
Savaş başlamıştı. Almanlar ilk ateşi açtı. Bir top mermisi, Beatty’nin amiral gemisi olan HMS Lion’ın ‘Q’ taretine isabet ederek ölümcül bir yangına neden oldu. Kraliyet Deniz Piyadesi Binbaşı Francis Harvey, ölümcül şekilde yaralanmasına rağmen, cephaneliği suyla doldurma emrini verdi ve Lion’ı kurtardı. Daha sonra kendisine ölümünden sonra Victoria Haçı madalyası verildi. Saat 16:02’de iki salvo HMS Indefatigable’a isabet etti ve gemi cephanelik patlamasıyla havaya uçtu. Yirmi dakika sonra, Alman ateşi altında kalan HMS Queen Mary de devrilerek patladı.[40] Beatty, Hipper güneye çekilirken düşmanı takip etmeye karar verdi ve İngilizleri daha büyük ve yaklaşmakta olan Alman filosuna doğru çekmeyi umdu. İki keşif grubu birbirine ateş açtı. Daha isabetli atışlar sayesinde Hipper ilk çatışmada üstünlük sağladı ve kendi kuvvetinde kayıp vermeden iki İngiliz savaş kruvazörü olan Indefatigable ve Queen Mary’yi batırdı.
Başlagıçta Savaş Kruvazörü Çatışması, Savaş Kruvazörü Filosu’nun Amiral Hipper’in savaş kruvazörlerinden oluşan Alman Birinci Keşif Grubu ile ‘Güney’e Koşu’ olarak bilinen çatışmaya girmesiyle başladı ve bu sırada hem MS Indefatigable hem de Queen Mary batırıldı. Güneydoğudan gelen ana Alman savaş filosunun gelişiyle, Savaş Kruvazörü Filosu geri döndü ve kuzeybatıdan yaklaşan Jellicoe’ya doğru yöneldi. Bu sırada Savaş Kruvazörü Filosu, ona bağlı olan ancak harekatın başında geride bırakılan Beşinci Savaş Filosu’nun hızlı savaş gemileri tarafından korunuyordu. Savaş Kruvazörü Harekatı’nın bu aşaması ‘Kuzeye Koşu’ olarak bilinir.Kuzeye dönüşün yapıldığı zirve noktasında, karşıt hafif kuvvetler çatıştı; iki muhrip (İngiliz hafif gemisi) ve iki torpido botu (Alman hafif gemisi) batırıldı.[41] Amiral Beatty yılmadı ve gemilerine düşmana yaklaşmaları emrini verdi. İngilizler, saat 16:00 civarında artık tüm Açık Deniz Filosu ile karşı karşıya olduklarını fark ettiler. Beatty, Alman stratejisini tersine çevirmek ve onları kuzeybatıdan gelen ana İngiliz kuvvetine doğru çekmek amacıyla acele bir geri çekilme emri verdi.[42]

Jellicoe, yirmi dört zırhlıyla güneye doğru hızla ilerledi ve Beatty ile güçlerini birleştirdi; birlikte Almanlara saldırdılar. Saat 18.30 ile 18.45 arasında iki savaş filosu kısa süreliğine karşılıklı salvolar attı. Almanlar üçüncü bir savaş kruvazörünü havaya uçurdu. İngilizler, Scheer’in zırhlılarına üstün bir top ateşi yoğunluğu uyguladı, ancak Scheer ustaca rota değiştirdi, bir duman perdesi oluşturdu ve ciddi hasardan kurtuldu, ancak Hipper’in savaş kruvazörlerinden biri o kadar hasar gördü ki daha sonra batırılmak zorunda kaldı. Scheer bir kez daha saldırıya döndü, ancak saat 19.20’de geri çekilmek zorunda kaldı. Geri çekilmesini muhriplerin saldırısıyla örtbas etti, ancak Jellicoe büyük bir ihtiyatla bu saldırıdan uzaklaştı. İki filonun ana gövdeleri artık birbirinden ayrılmıştı.
Filo Harekâtında ise, İngiliz savaş filosunun savaş hattına konuşlandığı, Alman savaş filosunu hazırlıksız yakaladığı ve Alman savaş filosunun İngilizlerden kurtulup alacakaranlığa kaçmadan önce iki kez tamamen geri çekilmeye zorladığı dönem olarak nitelendirilir. İngilizler Invincible savaş kruvazörünü, Defence zırhlı kruvazörünü ve bir muhripini kaybederken, Almanlar Wiesbaden hafif kruvazörünü ve iki torpido botunu kaybetti.[43]

Amiral Beatty (savaş görevlisi), Tuğamiral Arbuthnot (1. Dreadnought Sqn), Tuğamiral Hood (2.), büyük Amiral Jellicoe (Büyük filo), Amiral Scheer (Savaş Gemileri), Amiral Hipper (Savaş Kruvazörleri).
Gece Harekâtı
Savaşın geri kalanı, Alman gemilerinin batırılması ve geceleyin, genellikle son derece kısa mesafede, karşıt gemiler arasında yaşanan bir dizi çatışmayla karakterize edilir. Bu çatışmalar sırasında Alman filosu, Danimarka kıyılarını korumaya ve ertesi günkü savaş için Alman filosunu denizde tutmaya çalışan İngiliz filosunun arkasından geçmeyi başardı. Alman filosu kaçmayı başardı ve sabahleyin İngilizler üslerine döndüler. Gece Muharebesi sırasında Almanya, zırhlı SMS Pommern’i , savaş kruvazörü Lützow’u , hafif kruvazörler Elbing , Rostock ve Frauenlob’u ve bir torpido botu olan V4’ü kaybetti . İngilizler ise zırhlı kruvazör BlackPrince’i ve beş muhrip gemisi olan Tipperary , Sparrowhawk , Ardent , Fortune ve Turbulent’i kaybetti . [44] Karanlık çöktüğünde, Scheer daha küçük ve daha yavaş filosunu kararlılıkla eve doğru yönlendirdi. İsabetli top atışları ve hızlı manevraların olağanüstü bir kombinasyonuyla, gece boyunca Jellicoe’nun savaş gemilerinin arkasındaki İngiliz destroyer filolarını yarıp geçmeyi başardı ve ertesi sabah erken saatlerde mayınlı ana sularının güvenliğine ulaştı. Savaş sona ermişti. İngilizler, toplam 110.000 tonluk üç savaş kruvazörü de dahil olmak üzere on dört gemi kaybetmiş ve 6.200’den fazla mürettebat öldürülmüş veya esir alınmıştı.
Almanlar ise, bir savaş kruvazörü ve bir savaş gemisi de dahil olmak üzere toplam 62.000 tonluk on bir gemi kaybetmiş ve 2.500 mürettebat öldürülmüştü. Savaş, iki filonun göreceli güçlerini pek değiştirmediği için hiçbir taraf zafer kazanamamıştı. Savaş böylece beş ayrı bölüme ayrıldı. İlki, Beatty’nin Scheer’in kuvvetlerini güneye doğru takip ettiği savaş kruvazörü çatışmasıydı. Bunu, Hipper’in ana savaş filosuyla karşılaşmanın ardından Beatty’nin kuzeye doğru yaptığı atılım izledi. Bunun iki amacı vardı: Savaş kruvazörlerini korumak ve aynı zamanda Açık Deniz Filosunu Jellicoe’nun menziline çekmek. İki ana savaş filosu arasındaki karşılaşma gerçekten de iki kısa, yıkıcı, ancak esasen sonuçsuz çatışmada gerçekleşti. İki savaş hattı ayrıldıktan sonra, daha hafif gemiler arasında karışık bir dizi gece çatışması kaldı ve bu sırada Hipper’in kuvvetleri kendi limanlarına kaçtı.

31 Mayıs 1916 gecesi Jutland Muharebesi sırasında İngiliz zırhlı kruvazörü HMS Black Prince’in imhası
Bu büyük filoların çarpıştığı savaş günü, Kuzey Denizi’nin her iki yakasındaki liderlerin ve halkların yüksek beklentilerini boşa çıkardı. Savaşta dramatik anlar yaşansa da, günün sonunda taraflardan biri kesin bir zafer elde edemedi. Jutland Savaşı’nın gösterdiği şey, modern deniz savaşının ölümcüllüğüydü: tek bir günde, iki filo birlikte 25 savaş gemisini batırdı ve 8.500’den fazla adamını kaybetti. Savaşın kritik anlarında hem İngiliz hem de Alman filo komutanlarının, savaş gemilerinin imha edilme riskini göze almamak için harekete geçmeleri ve saldırıya devam etmek yerine düşmandan uzaklaşmaları olmasaydı, bu kayıplar daha da büyük olurdu.
Amiraller, savaşın gidişatı boyunca, kesin bir zaferi engelleyen kararlı adımlar attılar. Deniz üstünlüğünü belirleyecek tek günlük bir hesaplaşma yerine, filolar düşmana korkunç hasar verdikten sonra yaralarını sarmak için evlerine geri döndüler. Bu belirsiz sonuç, her iki hükümetin de zafer kupasını sahiplenmesini engelleyemedi. Savaş günü gelip geçmişti, ancak denizdeki ortak alanları kontrol etme mücadelesi, iki yıldan fazla bir süre sonra çatışmanın sonuna kadar aralıksız devam edecekti.[45]
Sonuç ve Değerlendirme: Savaşı Kim Kazandı, Hangi Dersleri Aldı?
İngiliz basını bu muharebeyi felaket bir yenilgi olarak ilan etti ve halk umutsuzluğa düştü. Büyük bir deniz savaşının gerçekleştiğinden habersiz olan İngiliz halkı için Jutland Savaşı bomba etkisi yarattı. Bir saat içinde Londra’daki gazete satıcıları sokaklarda “Büyük Deniz Felaketi! Beş İngiliz Savaş Gemisi Kayboldu!” diye bağırıyordu. Bayraklar yarıya indirildi, borsalar kapandı ve tiyatrolar karardı. Yurtdışında, New York’tan Chicago’ya, San Francisco’ya kadar kahvaltı sofralarında manşetler “Britanya Denizde Yenildi!” ve “İngiliz Filosu Neredeyse Yok Edildi!” şeklindeydi. Ancak kısa süre sonra İngiliz gazeteleri olayları soğukkanlı bir bakış açısıyla ele aldı. İngiliz basını, “Bağıran, bayrak sallayan [Alman] halkı, hükümetlerinin çok ihtiyaç duyduğu bakır, kauçuk ve pamuktan daha fazlasını alabilecek mi?” diye sordu. “Bir kuruş bile. Berlin’de et ve tereyağı daha ucuz olacak mı? Bir kuruş bile değil. Tek bir ölçüt var, o da zaferin ölçütü. Savaşın sonunda savaş alanını kim elinde tuttu?”Ancak doktrinde, Nick Hewitt’e göre, Mayıs 1916’da Kuzey Denizi’nde yapılan Jutland Savaşı, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda asla zafer kazanamayacağının garantisi oldu…[46] Savaş sırasında sis ve karmaşa içinde geçen Jutland Savaşı, anında tartışmalı bir konu oldu ve hâlâ da öyle. Gerçek kazananlar kimdi, kahramanlar veya kötü adamlar kimlerdi? Jellicoe taraftarı ve eski savunma bakanı Amiral Lord West’in Radio 4’te yeniden belirttiği gibi, “savaşı kazandıran savaş” mıydı, yoksa Nelson’ın 1805’te Trafalgar’da Fransız ve İspanyol filolarını tamamen yok etmesini tekrarlayıp savaşı daha hızlı bitirme fırsatının kaçırılması mıydı? Jutland Savaşı’nın sonuçları her zaman tartışmalı bir konu olmuştur. Helmut Pemsel yaygın bir bakış açısını şöyle aktarıyor: Alman filosu, birçok noktada İngiliz Kraliyet Donanması’na sadece eşit değil, hatta üstün olduğunu da kanıtladı (istikrar, topçuluk, gece muharebesi). Maddi açıdan savaş Alman zaferi olsa da savaşın genel durumunu etkilemez: Alman Donanması’nın tam bir zaferi mümkün değildi.’’ [47]

Alman savaş gemisi SMS Thuringen, 31 Mayıs 1916 gecesi HMS Black Prince’e saldırarak onu ateşe verip batırdı
Gerçek şu ki, Almanlar Jutland’da büyük bir zafer kazandıklarını iddia ettiler. Çok az gözlemci Alman filosunun İngilizlere karşı savaşma şansı olduğunu düşünüyordu. Savaşın bu noktasına kadar olan deniz savaşları Almanlar için kötü gitmişti. Büyük Britanya okyanuslarda mutlak üstünlüğe sahipti. Ancak Alman filosu 14 İngiliz gemisini batırıp 6.097’si ölü olmak üzere toplam 6.600 kayıp verdiğinden, Alman gazeteleri Trafalgar’ın tersine çevrildiğini sevinçle duyurdu. Kısmen haklıydılar. Alman Yüksek Filosu kesinlikle karşılığını vermişti. Ancak İngilizler hala Almanlara göre gemi sayısında büyük bir üstünlüğe sahipti ve Almanlardan daha hızlı yeni gemiler inşa ediyorlardı. Queen Mary ve Indefatigable kaybedilmiş olsa da yerlerini alacak gemiler zaten vardı. İki donanmanın göreceli konumunda da bir değişiklik yoktu. Alman filosu hala Kuzey Denizi’ndeki kendi köşesinde sıkışmış durumdaydı ve İngiliz gemileri hala onu abluka altına alıyordu.[48]
Yüz yıl önce yaşanan bu savaştan ne öğrenebiliriz? Bir sonuç, savaş öncesi silahlanma yarışının sonucunun, yükselen rakip ülke mi yoksa egemen süper güç mü deniz gücü mücadelesinde galip geleceğinin iyi bir göstergesi olduğudur. Silahlanma yarışlarının ve güvenlik ikilemlerinin zararlı sonuçlarının, askeri üstünlüğün stratejik değerini gizlemesine izin verilmemelidir. Önde gelen güç, yükselen bir rakibe karşı silahlanma yarışında geride kalırsa artık önde gelen güç olmayacaktır. Havacılık, siber ve denizcilik alanlarında yaşanacak herhangi bir gelecekteki Jutland Savaşı, yükselen ve gerileyen büyük güçlerin yüksek riskli stratejik ortamında gerçekleşecektir. Bu savaştan iki sonuç çıkarılabilir. Birincisi, İngiliz ateş kontrol sistemlerinin yönetiminde korkunç bir kusuru ortaya çıkardı (ateş hızını en üst düzeye çıkarmak için güvenlik prosedürleri göz ardı edildi), ikincisi ise bu sonucun İngiliz deniz gücünün Almanya üzerindeki hakimiyetini kırmaya yetmediğidir. [49]
31 Mayıs ve 1 Haziran 1916 tarihleri arasında gerçekleşen Jutland Muharebesi, I. Dünya Savaşı sırasında Kuzey Denizi’nde İngiliz Büyük Filosu ile Alman Açık Deniz Filosu’nu karşı karşıya getiren önemli bir deniz savaşıydı. Koramiral Reinhard Scheer komutasındaki Alman komutanlığı tarafından başlatılan muharebenin amacı, İngiliz filosunu bir tuzağa çekmek ve denizaltılar ve mayınlar kullanarak ağır hasar vermekti. Amiral Sir John Jellicoe komutasındaki İngilizler, olası bir Alman saldırısını gösteren istihbarat bilgilerinin ardından Almanlarla yüzleşmeyi amaçlıyordu. Savaş, hafif kruvazörler arasındaki bir çatışmayla başlayıp, savaş kruvazörlerinin birbirleriyle çatışmasıyla tırmanarak birkaç aşamada gerçekleşti ve her iki taraf için de ağır kayıplara yol açtı. Sonuç olarak, İngiliz Büyük Filosu daha fazla gemi kaybı yaşasa da, stratejik sonuç İngiltere’nin lehine oldu, çünkü filoları sağlam ve operasyonel kaldı. Bu karşılaşma deniz dengesini önemli ölçüde değiştirmedi, ancak Alman kuvvetleri üzerinde kalıcı bir psikolojik etki bıraktı ve sonraki deniz savaşlarında daha temkinli bir yaklaşıma yol açtı. Jutland Savaşı, genellikle XX. yüzyılın başlarında deniz savaşını tanımlayan ve deniz savaşının seyrini etkileyen önemli bir an olarak görülür. [50]
İngilizler hem gemi hem de insan gücü bakımından Almanlardan daha büyük kayıplar verdi: Üç savaş kruvazörü, üç kruvazör ve sekiz muhrip batırılırken, Almanlar bir savaş gemisi, bir savaş kruvazörü, dört hafif kruvazör ve beş torpido botu kaybetti; 6.768 İngiliz subay ve mürettebatı öldü veya yaralandı, buna karşılık Açık Deniz Filosu’nda 3.058 subay ve mürettebat öldü veya yaralandı. Bu, İngiliz denizcilik tarihinin en kanlı günüydü ve Alman basınında bu rakamların zaferle yayınlanması, Kraliyet Donanması’nın ciddi bir yenilgiye uğradığı izlenimini dünya çapında verdi. Bununla birlikte, önemli olan, bu kayıplara rağmen Avrupa sularındaki güç dengesinin esasen değişmemiş olmasıydı. İngilizler hala Kuzey Denizi’ne hakimdi ve Almanlar, ana filolarına karşı yeni bir harekâtta zafer şansı elde edebilecek kadar yeterli kayıp verdirememişti.[51] Gemilerdeki can kayıplarının büyük bir kısmı, daha hızlı ateş edebilmek için barutun taretlere yakın tutulmasından kaynaklanıyordu. Ayrıca hem Alman hem de İngiliz Kraliyet Donanması filolarının en yüksek rütbeli subayları arasında da kafa karışıklığı vardı. Alman filosunun komutanı Amiral Scheer, gemileri ufukta görünene kadar Jellicoe’nun denizde olduğunu bilmiyordu. Telsiz teknolojisi yaygın olarak mevcut olmasına rağmen, vericinin konumunu düşmana belli ettiği için nadiren kullanılıyordu; bu nedenle gemiden gemiye iletişimde kullanılan başlıca araçlar bayraklar ve projektörlerdi. Duman, su sıçraması ve düşük görüş koşullarında sinyaller alınamıyordu, bu nedenle mesajları iletmek için daha büyük savaş gemilerinin arasına küçük kruvazörler yerleştiriliyordu.[52]

1920’de Norfolk’taki Hunstanton Sahil Güvenlik istasyonunda çekilen bu benzersiz hava fotoğrafı, Alman telsiz sinyallerini yakalamak için kullanılan geçici savaş kulübelerini ve uzun antenayı gösteriyor. Burası doğu kıyısındaki en önemli dinleme istasyonlarından biriydi ve doğrudan Londra’ya kara hattı vardı.
Bu savaş, Büyük Filo’nun öncü keşif gücü olan İngiliz Savaş Kruvazörü Filosu’ndaki ciddi eksiklikleri ortaya çıkardı; zayıf topçuluk ve sinyal verme uygulamaları, yüksek patlayıcı mühimmatın dikkatsiz kullanımıyla birleşince üç savaş gemisinin imha edilmesine yol açtı. Buna karşılık, Büyük Filo, iki kısa topçu çatışmasında Alman savaş filosunu açık ara geride bıraktı ve Alman Amiral Reinhard Scheer’i savaştan uzaklaşmak için tehlikeli acil manevralar yapmaya zorladı.Scheer, Jutland Savaşı’nı (veya Almanca adıyla Skagerrak’ı) bir Alman zaferi olarak sunmakta ısrarcıydı ve gerçekten de çatışmada Alman gemilerinden daha fazla İngiliz gemisi batırılmıştı. İngiliz Kraliyet Donanması 14 gemi kaybetmişti: sekiz muhrip, üç savaş kruvazörü, üç zırhlı kruvazör ve 6.784 kayıp vermişti. Alman İmparatorluk Donanması ise 11 gemi kaybetmişti: Beş muhrip, dört hafif kruvazör, bir (eski) savaş gemisi ve bir savaş kruvazörü ve 3.099 kayıp vermişti. Hayatta kalan gemilere bakıldığında, Alman filosu en fazla hasarı görmüştü.
- İngiliz Savaş Kruvazörü Filosu’nun komutanı Koramiral Sir David Beatty, savaşın açılış aşamasında Alman savaş kruvazörlerine karşı neden kuvvetlerinin sadece bir kısmıyla çatışmaya girdi?
- Savaş sırasında, nispeten az sayıda düşman mermisiyle vurulduktan sonra üç İngiliz savaş kruvazörü neden böylesine feci bir şekilde imha edilmesine mukabil, Alman muadilleri için aynı şey olmadı?
- Son olarak, İngiliz Büyük Filosu Alman Açık Deniz Filosu ile ana üssü arasına başarıyla girdikten sonra, Almanlar, İngiliz Deniz İstihbaratı tarafından neredeyse anında bilinen bir rota ve varış noktası olan Horns Reef geçidinin güvenliğine doğru yola koyulduktan sonra nasıl kaçmayı başardılar?
Bu üç soru da, Kraliyet Donanması için stratejik bir zafer olarak nitelendirilebilir mi? [53] Jutland Muharebesi sırasında İngiliz ve Alman operasyonları, radyo iletişimi ve istihbaratın devrimci etkisini doğrudan yansıtmıştır. [54]
Jutland Savaşı, Almanya’nın denizcilik teknolojisinin İngiltere’ninkinden üstün olduğunu kanıtladı. Gemileri daha güçlü, topları daha isabetli, mühimmatı daha yıkıcıydı. Alman mermileri genellikle İngiliz zırhını delebiliyordu; bunun tersi ise söz konusu değildi. Alman donanması, devletin servetinin büyük kısmının harcandığı Alman ordusuna göre ulusal yaşamda ikinci planda kaldığı için, Alman amiralleri teknolojik üstünlüğü İngiliz muadillerine karşı stratejik bir avantaja dönüştüremediler. Ancak İngiliz amiralleri de 1870’lerden beri göreceli ve geri döndürülemez bir düşüş içinde olan finansal ve endüstriyel bir gücün desteklediği denizcilik teknolojisinin hizmetkarları oldukları için, stratejik duruşları da kusurluydu. 1914-1916 yılları arasında, Büyük Filo ve savaş kruvazörlerinden oluşan ek filosu, ateş gücü açısından dünyanın gördüğü belki de en büyük deniz gücü örneğiydi, şüphesiz öyleydi. Ancak bu, tepesinde sallanan ve bütünlüğünü tehdit eden herhangi bir yeni teknolojik gelişmeyle yıkılma riski taşıyan bir deniz gücü piramidiydi.[55]
Bir stratejist ve devlet adamı gibi Churchill, Jutland Savaşı’nın sonuçlarını realist bir yaklaşım ile analiz ederek: “Alman Filosu kesin olarak yenilgiye uğratılmış olsaydı,” diye yazmıştır. “Büyük Filo için Amiralliğin ihtiyaç duyduğu insan gücü ve malzemenin Ordu’yu desteklemek için yönlendirilmesini sağlayabilirdi” . Bu gelişme , İngilizlerin Baltık Denizi’ni kontrol altına almasına ve Rus Devrimi’nin önlenmesine yol açabilirdi.

Kaiser Wilhelm II, Jutland Savaşı’ndan sonra Açık Deniz Filosu subaylarına hitap ediyor.
Ayrıca Almanların büyük ölçekli bir denizaltı saldırısı planlarını da bozabilirdi. Ancak İngilizler kesin bir yenilgiye uğrasaydı, Britanya adalarının ticareti ve gıda tedariki felç olurdu. Kıtadaki ordularımız üslerinden koparılırdı… Müttefiklerin tüm ulaşımı tehlikeye girer ve engellenirdi. Amerika Birleşik Devletleri savaşa müdahale edemezdi. Açlık ve işgal Britanya halkının başına gelirdi. Müttefiklerin davası tamamen ve kesin bir yıkıma uğrardı. “[56]
Jutland Muharebesi, planlı bir deniz savaşı olmaktan ziyade bir çatışma niteliğindeydi. Aslında, Alman Açık Deniz Filosu, “daha güçlü olan İngiliz Büyük Filosu’nun izole bir parçası olduğunu varsaydığı bir şeyi kovalarken, yanlışlıkla o filonun içine düştü.” İmkânsız koşullarla karşı karşıya kalan Açık Deniz Filosu, ustaca geri döndü ve Kuzey Denizi’nin sisleri arasında kayboldu, böylece savaş alanının kontrolü Kraliyet Donanması’nda kaldı. Almanya bir daha asla filo karşılaşması riskine girmedi ve deniz savaşını sürdürmenin bir yolu olarak giderek daha çok denizaltılara yöneldi. Görünüşte Kraliyet Donanması için stratejik bir zafer olsa da Jutland Savaşı bir Trafalgar Savaşı değildi. Alman filosu yenilgiden kurtuldu ve İngiliz filosunun izole edilmiş bir parçası olan Amiral Beatty’nin Savaş Kruvazörü Filosu’nun ödediği bedel trajik derecede yüksekti. Jutland Savaşı’nda savaşan 249 gemiden 25’i batırıldı ve bu süreçte 8.500 kişi hayatını kaybetti. Kraliyet Donanması’nın bu kayıplardaki payı ise 14 gemi ve 6.000 ölü oldu. İngiliz kayıplarının 5.000’den fazlası, kaybedilen en büyük beş savaş gemisi olan HMS Indefatigable HMS IndefatigableMary ve Invincible adlı savaş kruvazörleri ile HMS Defence ve Black Prince adlı zırhlı kruvazörlerde meydana geldi. Bu gemiler, çok azının hayatta kaldığı ölümcül iç patlamalar yaşadı. Jutland Savaşı, Kuzey Denizi’ndeki deniz çıkmazını sona erdirmese de önemli stratejik sonuçlar doğurdu. Jutland Savaşı’nın sonuçlarından biri, Almanya’nın deniz ve askeri liderlerini, Alman savaş filosunun İngiltere’den deniz gücünün kontrolünü ele geçirme şansının çok az olduğuna ikna etmesiydi. Bunun yerine, Almanya’nın yöneticileri, İngiliz ve Müttefik savaş çabalarını destekleyen dünyanın ticaret gemilerine karşı topyekün bir denizaltı saldırısı düzenleyerek kazanmayı hedeflediler. Sınırsız denizaltı savaşı kararı, ABD’nin Almanya’ya karşı savaşa girmesine yol açtığı için kader belirleyici ve kendi kendini baltalayıcı oldu. Dolayısıyla Jutland Savaşı, Almanya’nın liderlerini denizaltı saldırısına yönlendirerek, kendi ülkelerinin Büyük Savaş’taki nihai yenilgisine ve ABD’nin deniz ve askeri bir büyük güç olarak yükselişine zemin hazırladı.[57] Sekiz binden fazla asker öldü, birçoğu on veya yirmi bin tonluk batırılmış çelik tabutlara gömüldü. Hem İmparatorluk Almanyası hem de Birleşik Krallık çatışmada hemen zafer ilan etti, ancak Jutland Muharebesi daha çok berabere sonuçlanmış bir savaşa benziyordu. Savaş sonrasında on yıllarca yüksek rütbeli İngiliz subayları arasında karşılıklı suçlamalar devam etti ve bu durum, kıta savaşının katliamıyla birleşince, Jutland’ın değerli derslerini gölgede bıraktı .[58]
Jutland’dan sonra Kuzey Denizi’ndeki savaşın kendi lehlerine ilerlemesine rağmen, İngilizler Açık Deniz Filosu’yla uzun zamandır bekledikleri büyük karşılaşmanın ikinci bir Trafalgar Zaferi getirmemesinden dolayı ciddi bir hayal kırıklığı yaşadılar. İngiliz kamuoyu ve donanma çevreleri, savaşın belirleyici bir sonuç üretmemesini büyük bir düş kırıklığı olarak değerlendirdi.Jellicoe ile Beatty daha doğrusu her iki amiralin subay heyetlerindeki destekçileri kaybedilen fırsatlar nedeniyle birbirlerine karşı suçlamalarda bulundular. Jellicoe’nun 1916 sonlarında Büyük Amiralliğe atanmasının ardından Beatty, Büyük Filo’nun komutanlığına getirildi.Bu sırada Almanya’da II. Wilhelm, Scheer’i tam amiralliğe yükseltti ve kendisini ülkenin en yüksek askerî nişanı olan Demir Haç (Pour le Mérite) ile onurlandırdı. Geçmişte iç çekişmeler nedeniyle sürekli bölünmüş bir yapı gösteren Alman subay heyeti, Scheer’in etrafında birleşerek Jutland’daki taktik hatalara çeşitli mazeretler üretti. Scheer, Ağustos 1918’de Açık Deniz Filosu komutanlığını Hipper’e devrettikten sonra savaşın son aylarını Yüksek Donanma Komuta Heyeti Başkanı olarak geçirdi.[59]
Çanakkale Savaşı’nda gözden düşen Winston Churchill’den sonra Deniz Kuvvetleri Bakanı olan Arthur Balfour (Balfour Deklarasyonu ile ünlü), daha sonra Londra’da şu yorumu yaptı: “Zafer kazananların kaçması adet değildir.”[60]
Kaynak: C4Defence
KAYNAKÇA
[1] https://amuedge.com/maritime-risk-and-safety-battle-of-jutland-exposed-flaws-in-british-naval-procedures/
[2] https://www.history.com/articles/world-war-i-history
[3] Tuğba Eray Biber: ‘’I. Dünya Savaşı Tarihi’’, Yeditepe, 2024, s. 123.
[4] https://www.usni.org/magazines/proceedings/1921/september/results-and-effects-battle-jutland
[5] https://www.iwm.org.uk/history/what-was-the-battle-of-jutland
[6] https://www.bbc.co.uk/bitesize/articles/zw4c8p3#zkrg9ty
[7] https://historyguild.org/losing-the-war-in-an-afternoon-jutland-1916/?srsltid=AfmBOorfCMX9lOAd_Zu8wbd0_wf5zyWmPaVCZbuQJSLhd6zR30J3VaLv.
[8] Michael Epkenhans, Jörg Hillmann, Frank Nägler: ‘’ Jutland: World War I’s Greatest Naval Battle’’, Editor: Roger Cirillo, Foreign Military Studies, 2015.
[9] https://www.history.navy.mil/research/library/online-reading-room/title-list-alphabetically/b/battle-jutland-war-game.html
[10] https://www.iwm.org.uk/history/a-guide-to-british-ships-at-the-battle-of-jutland
[11] https://www.hudson.org/national-security-defense/a-century-after-the-castles-of-steel-lessons-from-the-battle-of-jutland
[12] Tuğba Eray Biber: ‘’I. Dünya Savaşı Tarihi’’, Yeditepe, 2024, s. 123.
[13] https://www.worldhistory.org/article/2853/battle-of-jutland/
[14] https://theconversation.com/jutland-why-world-war-is-only-sea-battle-was-so-crucial-to-britains-victory-59415
[15] https://www.historynet.com/jutland/
[16] https://theconversation.com/maths-swayed-the-battle-of-jutland-and-helped-britain-keep-control-of-the-seas-59760
[17] https://www.bbc.co.uk/bitesize/articles/zw4c8p3#zq78xg8
[18] https://www.usni.org/magazines/proceedings/1921/september/results-and-effects-battle-jutland
[19] https://www.britannica.com/event/Battle-of-Jutland
[20] https://www.historyextra.com/period/first-world-war/jutland-the-battle-that-won-the-first-world-war/
[21] Robert K. Massie: ‘’Dretnot: İngiltere, Almanya ve Yaklaşan Savaşın Ayak Sesleri’’, Sabah Yayınları, İstanbul 1991, s.7.
[22] https://www.worldhistory.org/article/2853/battle-of-jutland/
[23] https://www.theworldwar.org/learn/about-wwi/unrestricted-u-boat-warfare
[24] https://www.iwm.org.uk/history/the-u-boat-campaign-that-almost-broke-britain
[25] https://archivesfoundation.org/documents/declaration-war-u-s-enters-world-war/
[26] https://warfarehistorynetwork.com/article/trafalgar-in-reverse-the-battle-of-jutland/
[27] Robert K. Massie: ‘’Dretnot: İngiltere, Almanya ve Yaklaşan Savaşın Ayak Sesleri’’, Sabah Yayınları, İstanbul 1991, s.680.
[28] https://www.bbc.com/news/uk-england-hampshire-36211199
[29] https://www.worldhistory.org/article/2853/battle-of-jutland/
[30] https://warfarehistorynetwork.com/article/trafalgar-in-reverse-the-battle-of-jutland/
[31] Robert K. Massie: ‘’Dretnot: İngiltere, Almanya ve Yaklaşan Savaşın Ayak Sesleri’’, Sabah Yayınları, İstanbul 1991, s.687.
[32] https://www.fpri.org/article/2016/05/great-war-sea-remembering-battle-jutland/
[33] https://www.worldhistory.org/article/2853/battle-of-jutland/
[34] https://winstonchurchill.hillsdale.edu/world-crisis3-jutland/
[35] https://www.theguardian.com/uk-news/2016/may/29/the-battle-of-jutland-the-chilcot-shambles-of-its-day
[36] https://www.britannica.com/event/Battle-of-Jutland
[37] https://theweek.com/73108/battle-of-jutland-what-happened-and-why-was-it-important
[38] https://www.ebsco.com/research-starters/military-history-and-science/battle-jutland
[39] https://www.bbc.co.uk/bitesize/articles/zw4c8p3#zbhpywx
[40] https://thehistorypress.co.uk/article/the-battle-of-jutland-31-may-1916/
[41] https://www.eiva.com/about/eiva-log/jutland-1916-the-archaeology-of-a-naval-battlefield
[42] https://www.worldhistory.org/article/2853/battle-of-jutland/
[43] https://www.eiva.com/about/eiva-log/jutland-1916-the-archaeology-of-a-naval-battlefield
[44] https://www.eiva.com/about/eiva-log/jutland-1916-the-archaeology-of-a-naval-battlefield
[45] https://www.fpri.org/article/2016/05/great-war-sea-remembering-battle-jutland/
[46] https://www.historyextra.com/period/first-world-war/jutland-the-battle-that-won-the-first-world-war/
[47] https://armchairdragoons.com/wws-jutland/
[48] https://warfarehistorynetwork.com/article/trafalgar-in-reverse-the-battle-of-jutland/
[49] https://dulwichcollege1914-18.co.uk/essay/theres-something-wrong-bloody-ships-today-battle-jutland-may-31st-1916/
[50] https://www.ebsco.com/research-starters/military-history-and-science/battle-jutland
[51] https://www.britannica.com/event/Battle-of-Jutland.
[52] https://hansard.parliament.uk/commons/2016-05-25/debates/16052540000002/BattleOfJutlandCentenary
[53] https://wavellroom.com/2019/11/28/reflections-battle-jutland-broad-questions-from-a-narrow-selection-of-the-secondary-literature/
[54] https://usnwc.edu/News-and-Events/News/Re-enacting-the-Battle-of-Jutland-US-Naval-War-College-tackles-lessons-from-a-WWI-sea-battle
[55] https://www.historynet.com/jutland/
[56] https://winstonchurchill.hillsdale.edu/world-crisis3-jutland/
[57] https://www.fpri.org/article/2016/05/great-war-sea-remembering-battle-jutland/
[58] https://www.hudson.org/national-security-defense/a-century-after-the-castles-of-steel-lessons-from-the-battle-of-jutland
[59] Jeremy Black: ‘’ Bütün Zamanların Yetmiş Büyük Savaşı’’ Oğlak Yayınları İstanbul 2006 s.56.
[60] https://www.theguardian.com/uk-news/2016/may/29/the-battle-of-jutland-the-chilcot-shambles-of-its-day





































