C4 Defence
Pazartesi, Aralık 29, 2025
C4Defence
C4Defence 20. Yıl C4Defence 20th Anniversary
  • Ana Sayfa
  • Haberler
    • Tümünü Gör
    • Son Haberler
    • Dergiden Haberler
    • Fuar
    İngiltere ve Almanya Arasında 52 Milyon Sterlin’lik Topçu Sistemi Sözleşmesi

    İngiltere ve Almanya Arasında 52 Milyon Sterlin’lik Topçu Sistemi Sözleşmesi

    Yeniden Kullanılabilir Roketlerde Çin Hamlesi: Borsa Şartları Değişti

    Yeniden Kullanılabilir Roketlerde Çin Hamlesi: Borsa Şartları Değişti

    Kim Jong-un 2026 için Füze Üretimi Talimatı Verdi

    Kim Jong-un 2026 için Füze Üretimi Talimatı Verdi

    Lockheed Martin ve MANTECH’ten ABD Filosu için Yapay Zekâ Hamlesi

    Lockheed Martin ve MANTECH’ten ABD Filosu için Yapay Zekâ Hamlesi

    Birleşik Krallık’tan Savunma İhracatında Tarihi Rekor: Türkiye ile Dev Anlaşmalar 2025’e Damga Vurdu

    Birleşik Krallık’tan Savunma İhracatında Tarihi Rekor: Türkiye ile Dev Anlaşmalar 2025’e Damga Vurdu

    Hindistan, Nükleer Denizaltıdan 3.500 km Menzilli Füze Ateşledi

    Hindistan, Nükleer Denizaltıdan 3.500 km Menzilli Füze Ateşledi

    NH90 Operasyonlarında Safran ve Thales’ten Eurofl’Eye Çözümü

    NH90 Operasyonlarında Safran ve Thales’ten Eurofl’Eye Çözümü

    STM, Malezya Korvetlerinin Milli Yalpa Sönümlendirme Sistemlerini Teslim Etti

    STM, Malezya Korvetlerinin Milli Yalpa Sönümlendirme Sistemlerini Teslim Etti

    Pentagon 2025 Raporu: Çin’in Hedefi 2035’e Kadar 9 Uçak Gemisi

    Pentagon 2025 Raporu: Çin’in Hedefi 2035’e Kadar 9 Uçak Gemisi

  • Savunma Sanayi Sistemleri
    • Tümünü Gör
    • Türk Savunma Sanayi
    • Kara Araçları
    • Hava Araçları
    • Deniz Araçları
    • Projeler
    • Uzay
    İngiltere ve Almanya Arasında 52 Milyon Sterlin’lik Topçu Sistemi Sözleşmesi

    İngiltere ve Almanya Arasında 52 Milyon Sterlin’lik Topçu Sistemi Sözleşmesi

    Yeniden Kullanılabilir Roketlerde Çin Hamlesi: Borsa Şartları Değişti

    Yeniden Kullanılabilir Roketlerde Çin Hamlesi: Borsa Şartları Değişti

    Kim Jong-un 2026 için Füze Üretimi Talimatı Verdi

    Kim Jong-un 2026 için Füze Üretimi Talimatı Verdi

    Lockheed Martin ve MANTECH’ten ABD Filosu için Yapay Zekâ Hamlesi

    Lockheed Martin ve MANTECH’ten ABD Filosu için Yapay Zekâ Hamlesi

    Birleşik Krallık’tan Savunma İhracatında Tarihi Rekor: Türkiye ile Dev Anlaşmalar 2025’e Damga Vurdu

    Birleşik Krallık’tan Savunma İhracatında Tarihi Rekor: Türkiye ile Dev Anlaşmalar 2025’e Damga Vurdu

    Hindistan, Nükleer Denizaltıdan 3.500 km Menzilli Füze Ateşledi

    Hindistan, Nükleer Denizaltıdan 3.500 km Menzilli Füze Ateşledi

    NH90 Operasyonlarında Safran ve Thales’ten Eurofl’Eye Çözümü

    NH90 Operasyonlarında Safran ve Thales’ten Eurofl’Eye Çözümü

    STM, Malezya Korvetlerinin Milli Yalpa Sönümlendirme Sistemlerini Teslim Etti

    STM, Malezya Korvetlerinin Milli Yalpa Sönümlendirme Sistemlerini Teslim Etti

    Pentagon 2025 Raporu: Çin’in Hedefi 2035’e Kadar 9 Uçak Gemisi

    Pentagon 2025 Raporu: Çin’in Hedefi 2035’e Kadar 9 Uçak Gemisi

  • Modernizasyon Sistemleri
    • Tümünü Gör
    • TSK Modernizasyon
    • SSB Projeleri
    • MSB Projeleri
    • Askeri Projeler
    • Robotik Sistemler
    • Yardımcı ve Alt Sistemler
    Bakan Güler’den F-35 ve Eurofighter Tedarik Sürecine İlişkin Önemli Açıklamalar

    Bakan Güler’den F-35 ve Eurofighter Tedarik Sürecine İlişkin Önemli Açıklamalar

    Thales’ten Sualtı Harbinde Yeni Dönem: Sonar 76Nano Tanıtıldı

    Thales’ten Sualtı Harbinde Yeni Dönem: Sonar 76Nano Tanıtıldı

    KNDS, Macaristan’a Yapılan 44 Adet Leopard 2A7HU Ana Muharebe Tankı Teslimatını Tamamladı

    KNDS, Macaristan’a Yapılan 44 Adet Leopard 2A7HU Ana Muharebe Tankı Teslimatını Tamamladı

    BAE Systems, ABD Donanması’nın Muhribi USS Forrest Sherman’ı Modernize Ediyor

    BAE Systems, ABD Donanması’nın Muhribi USS Forrest Sherman’ı Modernize Ediyor

    ABD Merkez Komutanlığı, Orta Doğu’da Tek Yönlü Taarruz İHA Gücü Kurdu

    ABD Merkez Komutanlığı, Orta Doğu’da Tek Yönlü Taarruz İHA Gücü Kurdu

    MBDA, Sky Warden C-UAS Çözümü İçin İlk İhracat Sözleşmesini İmzaladı

    MBDA, Sky Warden C-UAS Çözümü İçin İlk İhracat Sözleşmesini İmzaladı

    Putin’in Dijital Savaş Doktrini: Rus Ordusunda Kapsamlı Dönüşüm Çağrısı

    Putin’in Dijital Savaş Doktrini: Rus Ordusunda Kapsamlı Dönüşüm Çağrısı

    Pentagon Askeri Üstünlük İçin Altı Kritik Teknoloji Alanını Açıkladı

    Pentagon Askeri Üstünlük İçin Altı Kritik Teknoloji Alanını Açıkladı

    MARLİN 100 EW İnsansız Deniz Aracı Testleri Başarıyla Tamamlandı

    MARLİN 100 EW İnsansız Deniz Aracı Testleri Başarıyla Tamamlandı

  • Makaleler
    • Tümünü Gör
    • Sami Atalan
    • Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın
    • Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz
    Atlantik’te Kuşatma: Jutland En Kısa En Büyük Deniz Muharebesi -Haziran 1916

    Atlantik’te Kuşatma: Jutland En Kısa En Büyük Deniz Muharebesi -Haziran 1916

    Amerika-Atlantik İlişkilerinde Tarihsel Bir Yol Ayrımı: ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Pax Amerika’nın Sonu mu? Avrupa’ya Savaş İlanı mı?

    Amerika-Atlantik İlişkilerinde Tarihsel Bir Yol Ayrımı: ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Pax Amerika’nın Sonu mu? Avrupa’ya Savaş İlanı mı?

    Avrupa Harekât Alanında Balistik Füzelerin Derinlikte Muharebe Taktikleri ve Atina’nın Yeni Füzeleri

    Avrupa Harekât Alanında Balistik Füzelerin Derinlikte Muharebe Taktikleri ve Atina’nın Yeni Füzeleri

    Siber Uzayda Dijital Devrim ve Modern Bilgi Savaşları Etki Operasyonları-IWIO DEĞİŞİMİ

    Siber Uzayda Dijital Devrim ve Modern Bilgi Savaşları Etki Operasyonları-IWIO DEĞİŞİMİ

    Savaşların Gölgesinde Avrupa-Atlantik Barışında Geçiş Sürecini Doğru Okumak

    Savaşların Gölgesinde Avrupa-Atlantik Barışında Geçiş Sürecini Doğru Okumak

    Harp Hazırlıkları Savunma Sanayisinden Geçiyor

    Harp Hazırlıkları Savunma Sanayisinden Geçiyor

    krayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Trump'ın barış planı karşısında zorlu seçim.

    Rusya-Ukrayna Barış Anlaşması: Kiev’in Zorlu Yol Ayrımı

    ABD’nin Karayipler Hedefi: Venezuela Uyuşturucu Trafiği mi Çin’e Meydan Okumak mı?

    ABD’nin Karayipler Hedefi: Venezuela Uyuşturucu Trafiği mi Çin’e Meydan Okumak mı?

    Nükleer Denemeler, ABD-Çin-Rusya Troykasında Silahlanma Yarışını Başlatır mı?

    Nükleer Denemeler, ABD-Çin-Rusya Troykasında Silahlanma Yarışını Başlatır mı?

  • Dergiler
  • Hakkımızda
    • Künye
    • KVKK Aydınlatma Metni
  • Türkçe
  • English
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Göster
C4Defence
Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Göster
Home Haberler

Amerika-Atlantik İlişkilerinde Tarihsel Bir Yol Ayrımı: ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Pax Amerika’nın Sonu mu? Avrupa’ya Savaş İlanı mı?

Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın Yazar‎ ‎ Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın
19 Aralık 2025
— Haberler, Makaleler, Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın, Son Haberler
A A
Amerika-Atlantik İlişkilerinde Tarihsel Bir Yol Ayrımı: ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Pax Amerika’nın Sonu mu? Avrupa’ya Savaş İlanı mı?

“Avrupa’da ve aynı zamanda Almanya’da onlarca yıldır devam eden ‘Pax Americana’ bizler için büyük ölçüde sona ermiştir”

Almanya Başbakanı Friedrich Merz[1]

GİRİŞ

ABD Başkanı Donald J. Trump yönetiminin hazırladığı yeni ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi (U.S. National Security Strategy / NSS), önceki versiyonlarından açık bir kopuşu ve ABD dış politikasında Avrupa ile ilişkilerinin gerçek zamanlı olarak nasıl değiştiği hakkında önemli mesajlar kapsamaktadır. Temelde, yeni strateji, İkinci Dünya Savaşı’nın galibi sıfatı ile düşman SSCB’nin ardıl devletleri olarak Rusya-Ukrayna Savaşının sona ermesini ve kıta Avrupa’sında savaşa son verilerek daha geniş kapsamlı bir stratejik istikrarı hedeflemektedir. Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin tanımına göre, “Atlas gibi tüm dünya düzenini destekleyen Amerika Birleşik Devletleri’nin günleri sona erdi.” Bunun yerine, Trump yönetimi Batı Yarımküre’yi Amerika’nın ana stratejik odağı olarak tanımlayarak ve Çin ile Rusya’yı da kendi etki alanlarıyla baş başa bırakmaktadır. Ancak stratejide özetlenen en temel kopuş, Amerika’nın Avrupa ile ilişkisinde yaşanmaktadır. Söz konusu yeni ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin (NSS) kıta hakkında çizdiği tablo kasvetli. Harry Truman’ın ilk şekillendirdiği ve Trump’a kadar her ardışık ABD başkanları tarafından beslenen 1945 sonrası düzenden, gelenekten kesin kopuş olarak da tanımlanan yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi, ABD’nin onlarca yıllık dış politikasından dramatik bir ayrılışı işaret ediyor. Normalde, yeni bir Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin duyurulması oldukça önemli bir olaydır. Avrupa Birliği’nin eski üst düzey diplomatı Josep Borrell, ABD- Avrupa arasındaki Transatlantik köprüye adeta saatli bomba koyan bu farklılaşmayı, “siyasi savaş ilanı” olarak nitelendirmiştir. Yeni ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi, bazı diplomatlar tarafından, “Batı ittifakı sona erdi. İlişkiler bir daha asla eskisi gibi olmayacak” şeklinde yorumlanmıştır. [2] Trump’ın Amerikası Avrupa’ya sadece kayıtsız değil, ona karşı açıkça düşmanca davranıyor. Bunun kıta ve İngiltere için çok büyük sonuçları var ve liderlerin çoğu bunu hâlâ kabul etmeyi reddediyor. Trump’ın savunucuları, yönetimin Avrupa’nın kendisiyle bir sorunu olmadığını, asıl sorunun Avrupa Birliği olduğunu savunmaya çalıştılar. [3] Bu bağlamda (NSS), ABD dış politikasının yönünde gerçekten dramatik bir değişimi temsil ediyor ve Avrupa ile transatlantik ilişkiler için potansiyel olarak ciddi sonuçlar doğurabilir. NSS, bir yandan Rusya’nın oluşturduğu tehdide rağmen, Avrupa’nın savunma önceliğinin azaldığını açıkça ortaya koyuyor. Diğer yandan ise, Avrupa’nın kendi savunmasını kendisinin halletmesi gerektiğini ve NATO’nun daha fazla genişlemesinin olmayacağını, yani Ukrayna için NATO olmayacağını açıkça belirtiyor. Bu yaklaşım bir bakıma tamamen şaşırtıcı değil. Bu strateji, Avrupa siyasetine, Avrupa’nın siyasi liderlerine ve Avrupa Birliği’ne fiilen savaş ilan etmek anlamına geliyor.[4] Bu strateji aynı zamanda, dünyanın en büyük nükleer cephaneliğine ve insanlığın bildiği tüm doğal kaynaklara sahip olan Rusya ile ABD arasındaki bağları yeniden düzenlemeyi amaçlıyor. Bu, Washington’ın Moskova ile gerilimi azaltma niyetini gösteriyor; Rusya’yı varoluşsal bir düşman olarak değil, ani bir tırmanmayı önlemek için “stratejik istikrarın” yeniden sağlanması gereken bir nükleer güç olarak görüyor. [5]

Öte yandan, bir diğer farklılaşma ise, NSS’de büyük güç rekabetine yeterince odaklanılmamasıdır. Belgede, Çin’in adı, belgenin yaklaşık üçte ikilik kısmında ilk kez geçiyor. Rusya, revizyonist bir güçten ziyade, Avrupalıların varoluşsal bir endişe kaynağı olarak gördüğü ve savaşa yol açabilecek bir konu olarak algılanmaktadır. Bu tehlike karşısında, NATO Müttefiki ABD, Avrupa-Rusya arasındaki böyle bir çatışmanın tarafı değil, onu önlemekle görevli bir arabulucu konumunda tanımlanmıştır. Bu yaklaşım, pratik ve teorik düzlemde, ABD yönetiminin, Transatlantik ilişkilerinde bir sıfırlama çağrısıdır. Avrupa, diğer bölgelerden farklı olarak, açıkça ideolojik terimlerle ele alınıyor ve strateji, devam eden herhangi bir ortaklığın kritik bir unsuru olarak “Avrupa’nın medeniyetsel özgüveninin ve Batı kimliğinin” yeniden tesis edilmesini savunuyor. Belge, Avrupa’nın iç politikasını kilit değişken olarak ele alıyor: Avrupa Birliği’nin göç politikalarını “kıtayı dönüştürmekle” suçluyor, “siyasi özgürlüğü ve egemenliği baltalayan” uluslararası düzenlemeleri kınıyor ve “siyasi muhalefeti bastıran” ve ifade özgürlüğünü aşındıran sansür rejimleri konusunda uyarıda bulunuyor. Trump, ittifakın geleceğinin, Avrupa’nın iç politikasında köklü bir değişime, yönetim uygulamalarını Amerikan sağının öncelikleriyle daha yakın bir şekilde uyumlu hale getirmeye bağlı olduğunu iddia ediyor. Aynı zamanda, yönetim, ittifak sistemi içinde Avrupa’nın rolünde yapısal bir değişim talep ederek, Avrupa devletlerinin “kendi savunmalarından birincil sorumluluğu üstlenmelerini”, sürekli genişleyen bir NATO beklentisinden vazgeçmelerini ve önemli ölçüde daha yüksek savunma harcamaları standardını karşılamalarını ısrarla istiyor.[6] Yönetim, son derece pragmatik ve belki de kısa görüşlü yeni bir “Önce Amerika” dış politika doktrini tanımlamaya çalışıyor. Örneğin, demokrasi gündemi açıkça sona erdi. Bu kıs analizden de anlaşılacağı üzere, Trump yönetiminin 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi, birçok açıdan ABD tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir nitelik taşımaktadır. Esasen, bu tür strateji belgelerinin çoğu, ABD’nin düşmanlarının Washington ve müttefiklerine yönelik tehditlerini dile getirir ve yetkililerin bu zorluklara nasıl yanıt verebileceğini açıklar. Ancak bu belge, ABD’nin dostlarından ziyade düşmanlarına daha nazik davranıyor gibi görünüyor. Avrupa’yı şaşırtıcı derecede açık bir şekilde eleştiriyor ve kıtanın bazı iç politikalarının demokrasiye zarar Verdiğini ve “Medeniyetin Yok Olmasına” Yol Açtığını Savunmaktadır. [7]

1. Kollektif Güvenlik Teorisinde Değişim Mesajları

Donald Trump’ın ikinci döneminin üzerinden henüz bir yıl bile geçmeden, transatlantik ilişkiler son derece farklı bir hal aldı. Amerika Birleşik Devletleri ile Avrupa arasında tam bir kopuş yaşanmadı. Ancak transatlantik güven sarsıldı. Ve şimdi düşük güven ortamında ilerlememiz gerekiyor. NATO Lahey Zirvesi, üye devletlerin savunma harcamalarında tarihi artışlar ve siber, altyapı ve toplumsal alanları kapsayan daha geniş bir dayanıklılık vizyonu taahhüt etmesiyle, transatlantik güvenliğe olan bağlılığın yenilendiğini gösterdi. Bu değişim, uyum sağlamaktan daha fazlasını ifade ediyor; NATO’yu yeni bir stratejik rekabet çağına hazırlamak için ciddi bir silahlanma niyetini gösteriyor. Lahey’de verilen sözler, ancak onları kolektif hazırlığa dönüştüren çerçeveler ve uyum kadar önemlidir.

Zorluk sadece NATO’nun kaynaklara sahip olup olmadığı değil, aynı zamanda bunları ulusal öncelikler, operasyonel planlar ve stratejik hedefler arasında etkili bir şekilde uyumlu hale getirip getiremeyeceğidir. Amaç netliği, kurumsal esneklik ve ittifaklar arası uyum olmadan, tarihi düzeydeki askeri harcamalar bile yetersiz kalma riski taşır. Bu arada, rakipler beklemiyor. Lahey’de yapılan tüm açıklamalara rağmen, temel sorular çözümsüz kalıyor: NATO zirveden sonra daha güvenli mi görünüyor, yoksa sadece daha mı pahalı? İttifak geleceğe yönelik bir güvenlik mimarisi mi tasarlıyor, yoksa sadece biçimsel olarak mı karşılık veriyor, henüz tam stratejik güçle mi hareket ediyor? NATO’nun önümüzdeki on yıldaki güvenilirliği sadece finansmana değil, aynı zamanda ileriye dönük düşünebilme, hızlı karar verebilme ve caydırılmayı beklemeyen rakiplerle başa çıkmak için gereken tutarlılıkla hareket edebilme yeteneğine de bağlı olacaktır.[8]

Bilindiği üzere, I. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Milletler Cemiyeti’nin en iyi örneğiyle gösterilen geleneksel kolektif güvenlik anlayışı, devletleri farklılıklarını barışçıl yollarla çözmeye ve bu ilkeyi ihlal eden herhangi bir ülkeyi durdurmak için birlikte çalışmaya adamaktan ibaret olarak güç siyasetinin ötesine geçmeyi amaçlar. Kolektif güvenliğin son ve en etkili biçimi –ki daha doğru bir ifadeyle “kolektif savunma” olarak tanımlanabilir– askeri ittifaktır. Ortak bir tehditle karşı karşıya olan devletler, birbirlerini savunmaya yardım etmeyi ve tehdit eden bir devletin kendilerine saldırmasını engellemek veya saldırırsa onu yenmek için askeri hazırlıklarını koordine etmeyi kabul ederek kendilerini daha güvenli hale getirebilirler. İttifaklar, güçlü ve iyi silahlanmış bir devletin yakınlarda olduğu ve statükoyu değiştirmek için güç kullanmaya istekli göründüğü durumlarda oluşma olasılığı en yüksektir . Bu durumda, potansiyel saldırganın oluşturduğu tehdit diğerleri için açık olacak ve onlara tehlikeye karşı birleşmek için yeterli sebep verecektir. Bu mantık, NATO’nun 1949’da neden kurulduğunu; Amerika Birleşik Devletleri’nin Soğuk Savaş sırasında Japonya, Güney Kore ve diğer Asya devletleriyle neden ittifak kurduğunu ve büyük bir koalisyonun ilk Körfez Savaşı’nda Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için neden bir araya geldiğini açıklamaktadır. [9] Öte yandan, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa, birçok güvenlik garantisi için ABD’ye bağımlı olmuştur. NATO tarafından organize edilen bu yapıda, istekli tüm müttefikler ve güvenilir ortaklar ekipman ve donanım üretimine katkıda bulunabilirken, askeri eğitim ve artırılmış tatbikatlar, tüm NATO ülkelerini ve güvenilir ortaklarını çeşitli şiddetteki saldırılar karşısında ortak savunmaya hazırlayabilir.

NATO Lahey Zirvesi ve %5 Savunma Harcaması Taahhüdü

Bu açıklamalar ışığından hareketle, Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), ABD’nin “tüm dünya düzenini Atlas gibi destekleme” döneminin sona erdiğini açıkça ilan ediyor ve Avrupa’nın kendi güvenliği için çok daha fazla ödeme yapmasını talep ediyor. NATO müttefiklerinin 2035 yılına kadar GSYİH’lerinin %5’ini savunmaya harcama sözü verdikleri “Lahey Taahhüdü” nü kutluyor ve ABD’nin artık “tüm çabalarımızın daha geniş bir meşruiyetten faydalanması” için “bir yük paylaşım ağı kuracağını” söylüyor. Pratikte bu, ABD’nin yalnızca bölgesel güvenlik sorumluluğunu daha fazla üstlenen müttefiklere ticaret avantajları, teknoloji paylaşımı, silah satışları vb. yoluyla yardım edeceği anlamına geliyor. Stratejinin ifadesiyle, ABD “komşularındaki güvenlik için gönüllü olarak daha fazla sorumluluk alan ülkeleri” ödüllendirmeye hazır. Müttefik savunma harcamalarına ve “birincil sorumluluğa” yapılan bu vurgu, ABD’nin Avrupa üzerindeki önceki baskılarını yankılıyor ve güçlendiriyor. 2017 Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) sırasında Trump yönetimi ilk kez NATO’nun yük paylaşımını öncelik haline getirdi ve daha sonraki yönetimler (Obama, Biden) de %2’lik yönergeye ulaşılması için baskı yaptı. 2025 NSS ise bunu ikiye katlıyor: Müttefikler %5’e taahhütte bulunmalı, aksi takdirde diplomatik sonuçlarla karşı karşıya kalacaklar. Atlantic Council analistleri , “2025 boyunca… yönetimin Avrupa’daki amacının konvansiyonel savunma yükünü Avrupalı ​​müttefiklerin omuzlarına kaydırmak olduğunu” belirtiyor. Geçen yılki NATO zirvesinde ABD, GSYİH’nin %5’i oranında bir savunma taahhüdü aldı, ancak Atlantic Council’den Torrey Taussig’in gözlemlediği gibi, “NSS, ABD’nin Avrupa kıtasındaki ulusal güvenlik çıkarlarını daha da ilerletmeye yardımcı olmuyor”. Eleştirmenler, bunun özellikle NATO’nun doğu kanadındaki güvenceleri zayıflatabileceği konusunda uyarıyor. Örneğin, müttefikler Rusya’yı gerçek bir tehdit olarak görüyor ve Washington’ın kolektif savunmayı vurgulamadan yük paylaşımına odaklanması, Avrupa’nın ABD’nin bağlılığına olan güvenini zedeleyebilir.[10] Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2019’da NATO’nun “beyin ölümü“ hakkında yaptığı ünlü yorum abartılı olabilir. Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2022’de Ukrayna’ya saldırma yönündeki kader belirleyici kararından önce, Atlantik İttifakı şüphesiz ki tekrarlayan bir öz eleştiri döngüsünden geçiyordu. Cumhurbaşkanı Macron esas olarak Orta Doğu politikası konusundaki anlaşmazlıklara atıfta bulunuyordu. Ancak krizin temelinde, ABD’nin Avrupa güvenliğine olan bağlılığı hakkındaki eşi benzeri görülmemiş soruların yanı sıra Washington ve diğer NATO başkentlerinde transatlantik uyumu pahasına ulusal gündemleri takip etme eğiliminin artması yatıyordu. NATO için meşhur ” varoluş nedeni ” sorusu -Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından ilk kez gündeme gelmişti- yeniden masaya yatırılmıştı.2025 ve sonrasına baktığımızda, NATO’nun son dönemdeki tartışılmaz başarıları, sağlam bir gelecek yolunu mutlaka göstermiyor. En azından, İttifak, çeşitli yeni zorluklarla tekrar karşı karşıya kalırken rehavete kapılmamalıdır. Özellikle, Donald Trump’ın “Önce Amerika” gündemini ikiye katlama planıyla Beyaz Saray’a dönmesiyle birlikte, ABD’nin bağlılığının güvenilirliği ve kalıcılığı bir kez daha büyük bir endişe kaynağı haline geldi; Kanada, Grönland ve Panama hakkındaki son açıklamalar, ABD Başkanı’nın kilit ilişkilerde benimseyebileceği yıkıcı yaklaşımın bir örneğini sunuyor. Başkan Trump’ın ilk döneminde NATO’dan tamamen çekilmediği ve hatta Amerika’nın Avrupa güvenliğine katkılarını artırdığı doğru olsa da Başkanın İttifaka yönelik işlemsel ve duygusuz yaklaşımı, en önemli varlığı olan güveni daha da aşındırabilir.[11]

2. Yeni ABD Ulusal Güvenlik Stratejisinin Pusulasında Batı Neresi?

Avrupa’daki ekonomik durgunluğa işaret eden strateji, bunu öncelikle Avrupa Birliği’nin boğucu düzenlemelerine bağlıyor ve yetersiz askeri harcamaları eleştiriyor. Ancak durum daha da kötüleşiyor. NSS, kıtanın ekonomik gerilemesinin, “medeniyetin yok oluşunun gerçek ve daha vahim olasılığı karşısında gölgede kaldığı” konusunda uyarıyor. Avrupa’nın karşı karşıya olduğu daha büyük sorunlar arasında, siyasi özgürlüğü ve egemenliği baltalayan Avrupa Birliği ve diğer ulusötesi kuruluşların faaliyetleri, kıtayı dönüştüren ve çatışma yaratan göç politikaları, ifade özgürlüğünün sansürlenmesi ve siyasi muhalefetin bastırılması, düşen doğum oranları ve ulusal kimliklerin ve özgüvenin kaybı yer alıyor.[12] ABD’li politika yapıcılar, Washington’ın Asya’daki Çin gücünü sınırlamaya odaklanabilmesi için Avrupa’nın kendi güvenliğinden sorumlu olması gerektiğine giderek daha fazla inanıyorlar. Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri Orta Doğu’da ne yapılması gerektiği konusunda giderek daha fazla ayrışıyor. ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi Washington’un “Avrupa’nın konvansiyonel caydırıcılığına katkılarını azaltmayı“, güçlerini Hint-Pasifik’e kaydırmayı ve başka yerlerde “risk üstlenmeyi” amaçladığını söylemek mümkün gözükmektedir. Strateji birçok ortak hedef içermektedir: çatışmaları çözmek, göçle mücadele etmek ve ekonomik güvenliği sağlamak.[13]

  • Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’yı hâlâ birbirine bağlayan ortak değerler ve stratejik çıkarların kesişim noktası nelerdir?
  • ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi her yönüyle Amerikan çıkarlarını ilerletmek için diplomasi, askeri güç ve ekonomik güç nasıl geliştirilecek ölçekte tutarlı ve doğru mudur?
  • Washington gerçekten medeniyetin kurtarıcısı olabilir mi?
  • Geçmişte, SSCB halkına değişimi vaat eden Mihail Gorbaçov’un ” Glasnost Perstroika” modelinde olduğu üzere, bu yeni belge, Trump’ın Amerikan halkına önerdiği ”Altın Çağı” başlatacak, Amerika’yı her zamankinden daha güvenli, daha zengin, daha özgür, daha büyük ve daha güçlü hale getirecek kapasitede midir?
  • Modern zamanların en güçlü ittifaklarından biri NATO zayıflamakta mıdır?
  • NATO yalnızca bir çıkar ittifakı olarak varlığını sürdürebilir mi?
  • ABD, gelecekte, Asya-Pasifik’te, Rusya-Çin’e karşı hangi planları hazırlamaktadır?
  • Avrupa, Amerika’nın Çin-Japonya-Rusya üçgeninde hem Pasifik bölgesi ve hem de Meksika Körfezinde, Venezuela ‘ya artan odaklanmasını kendi acil Avrasya ve Akdeniz sorunlarıyla nasıl uzlaştırabilir?
  • Bu yeni strateji belgesi, Avrupa’yı korkutup, Pasifik bölgesine zorlama olarak okunabilir mi?
  • Asli hedef, Monroe Doktrini’nin arkasına gizlenip, Çin’in Latin Amerika’ya odaklanmasını önlemek için, Nicolas Maduro’yu hedef gösterip, bölge petrolünü kontrol altına almak mıdır?

Monroe Doktrini ve “Trump Eki”: Batı Yarımküre Önceliği

ABD Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde; Amerika Birleşik Devletleri’nin temel ve hayati ulusal çıkarlarının, “dünyadan neler istediği” sorusuna verilen cevaplarda, pusulanın ‘’ Batı Yarımküre’’ hedefinde, Monroe Doktrini’ne “Trump Sonuç”unu iddia edip uygulanacağı; Avrupa’nın özgürlüğünü ve güvenliğini korumakta müttefiklerimizi desteklemek, Avrupa’nın medeniyetsel özgüvenini ve Batı kimliğini yeniden tesis etmek; Karşıt bir gücün Orta Doğu’nu, petrol ve gaz kaynaklarını ve geçtikleri dar geçitleri ele geçirmesini engellemek ve bizi o bölgede büyük bedellerle boğan “sonsuz savaşlardan” kaçınmak ve ABD teknolojisi ve ABD standartlarının özellikle yapay zeka, biyoteknoloji ve kuantum hesaplama alanlarında dünyayı ileriye taşımasını sağlamak olarak istiyoruz olarak tanımlanmıştır. [14] Monroe Doktrini’ne bir “Trump eki” olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin “Batı Yarımküre ‘deki üstünlüğünü yeniden tesis etmek” için çalışacağını belirtiyor. Bu fikir, özünde savunma amaçlıdır: kontrolsüz göçü önlemek ve “Yarımküre dışı rakiplerin” (yani Çin, Rusya ve İran) ABD topraklarını tehdit edebilecek hayati bölgesel varlıkları veya konumlandırma yeteneklerini ele geçirmesini engellemek için ileriye dönük angajman. Ancak, Avrupa’nın ötesini düşünmeyi hedefleyen Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin belki de en çarpıcı kısmı, Avrupa’yı son derece gerilemekte olan bir kıta olarak tasvir etmesidir.[15] Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) bile “en geç birkaç on yıl içinde, bazı NATO üyelerinin çoğunluğunun Avrupalı ​​olmayan ülkelerden oluşacağını” iddia ederek, müttefikten düşmana dönüşebileceklerini ima ediyor. ABD’nin “Avrupa ülkeleri içinde Avrupa’nın mevcut gidişatına karşı direnişi geliştirerek” onlara yardım etmesi gerektiği öne sürülüyor. Açıkça belirtilmese de belgenin ifadeleri “Rusya ile stratejik istikrarın” çözümün bir parçası olduğunu ima ediyor. Kremlin tarafından hazırlanmış olabilecek bir bölüm, mevcut sorunun “Avrupa’da büyük bir çoğunluğun barış istediği”, ancak bunun “istikrarsız azınlık hükümetleri” tarafından “bastırıldığı” olduğunu belirtiyor. Dikkat çekici bir şekilde, belge Rusya’ya ve Ukrayna’ya karşı açıkça yürüttüğü saldırgan savaşa dair tek bir eleştiri bile içermiyor. Rus tehdidi konusunda net olan ilk Trump yönetiminin 2017 tarihli belgesinin aksine, mevcut strateji, ABD’nin NATO’nun 5. Maddesine olan bağlılığından bahsetmiyor.[16] Belgenin Çin’e yaptığı sınırlı atıflar –ve sadece ekonomik rakip olarak–, hem Rusya’yı hem de Çin’i “ABD etkisini zayıflatmayı” amaçlayan “revizyonist güçler” olarak nitelendiren başkanın 2017 stratejisini terk ediyor. Yeni strateji, ABD-Avrupa ilişkisini ve demokratik değerlere bağlılığı kolektif güvenlik düzenlemelerinin merkezine koyanlar için canlandırıcı bir okuma niteliğinde.

Özünde, bir güvenlik stratejisi, kamuoyuna yönelik bir mesaj belgesi ve bir dizi bürokratik talimattır. Başkanın karar alma süreçlerini kısıtlamaz, aksine başkanın karar alma süreçleriyle sınırlıdır. Bu nedenle, çok az yönetim metnin harfiyen uygulanmasına sadık kalmıştır. Ve bu tür stratejilerin tümü, olaylar karşısında hızla geçersiz kılınmaya karşı savunmasızdır. Trump, Avrupa’da “ortak değerler” olarak kabul edilen şeylerin gerçekten de ortak olduğu yanılsamasını paramparça etti. Görünen o ki, bu çoğunlukla liberal, sol ve aşırı sol değerlerin bazıları herkes tarafından paylaşılmıyor. Çok kültürlülüğe, Wilkommenskultur’a (özellikle mültecilere yönelik misafirperver bir kültür anlamına gelen Almanca terim), aşırı politik doğruluğa ve cinsiyet sorunlarına verilen önem bir ayrılık yarattı ve bu derin bölünme sadece Avrupa ile ABD arasında değil, Avrupa’nın kendi içinde de mevcut. Wilkommenskultur’a, Avrupa federalizmine karşı çıkan ve uluslar Avrupası öneren daha küçük Avrupa ülkeleri (Macaristan veya Slovakya gibi) ve ana akım dışı partiler (Fransa’nın Ulusal Cephesi, Polonya’nın PiS’i ve Almanya’nın AfD’si gibi) göz ardı edilip marjinal olarak nitelendirilebilirken, Trump ve Amerikan sağı göz ardı edilemez. Bu ayrılık gerçek ve çoğu Batı toplumunun tam ortasından geçiyor. Trump ayrıca Avrupa için stratejik tatilin sona erdiğini de açıkça belirtti. Kıta, kendi savunması için tam bedeli ve Ukrayna’ya verdiği destek için de neredeyse tam bedeli ödemek zorunda. Şimdiye kadar, her iki durumda da, blok lafta kaldı ama icraata geçmedi. Trump sonunda Avrupa’ya icraata geçmeyi öğretebilir- ya da eğer yürüyemiyorsa, en azından hayal kurmayı ve vaaz vermeyi bırakmasını sağlayabilir. 

NATO 1949-2025

80 yıl boyunca Amerikan dış politikasının hedefleri arasında Avrupa demokrasilerinin meşruiyetini, entegrasyonunu ve güvenliğini desteklemek yer almıştır. Trump, ilk döneminde bu taahhüdü sorguladı. İkinci döneminde ise ek adımlar attı. ABD, yalnızca Avrupa’dan uzaklaşarak yeniden denge kurmaya çalışmakla kalmıyor – bu, Trump’tan önce de var olan ancak yeni Beyaz Saray tarafından hızlandırılan ABD dış politikasında yerleşik bir eğilimdir. Bu yönetim aynı zamanda Avrupa projesine karşı aktif bir düşmanlık unsuru da sergiledi. Trump, AB’yi Amerikan korumasından faydalanırken ABD’yi “sömürmeyi” amaçlayan küreselci bir varlık olarak tanımlamıştır. Bir AB üyesi devlet ve NATO müttefiki olan Grönland’ı ilhak etmek için güç kullanma olasılığını dışlamayı reddetti. Münih Güvenlik Konferansı’nda Başkan Yardımcısı Vance, dezenformasyonu engelleme girişimlerini Rusya ve Çin’den daha büyük bir tehdit olarak nitelendirdi. Mayıs ayında Dışişleri Bakanlığı, Avrupa’yı ‘Batı uygarlığının kendisine karşı saldırgan bir kampanya yürütmekle’ suçlayan bir not yayınlamıştır. Ağustos ayında Dışişleri Bakanlığı, Avrupa’daki ABD büyükelçiliklerine dijital hizmetlere ilişkin AB düzenlemelerine aktif olarak karşı koyma talimatı vermiştir. Avrupa devlet başkanlarının dikkatli diplomatik girişimleri, başkanı bu aşırılıklardan birinden uzaklaşmaya ikna etti. Müttefiklerin GSYİH’nin %5’ini savunmaya harcama sözü vermesinin ardından NATO hakkındaki söylemini değiştirerek ittifakın ‘bir soygun olmadığını’ ilan etmiştir. [17] Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), Bağımsızlık Bildirgesi’ne -özellikle de tüm ulusların birbirlerine karşı “ayrı ve eşit bir konuma” sahip olma hakkına sahip olduğu fikrine- atıfta bulunarak, Trump yönetiminin de benzer şekilde “diğer ulusların işlerine müdahale etmeme” yolunu izleyeceğini öne sürdü. Belge, yönetimin “dünya uluslarıyla iyi ilişkiler kurmayı hedefleyeceğini, ancak onlara geleneklerinden ve tarihlerinden büyük ölçüde farklı demokratik veya diğer sosyal değişimleri dayatmayacağını” açıklıyor. Soğuk Savaş’tan beri, bölge önce Orta Doğu, daha sonra da Hint-Pasifik tarafından gölgede bırakılarak ikinci plana atılmıştı. Ancak bu sefer, Asya, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’dan önce Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde merkez sahneye çıkıyor. Batı Yarımküre için hedef iddialı: “Amerikan üstünlüğünü yeniden tesis etmek. “Ulusal Güvenlik Stratejisi Amerikan üstünlüğünü mü reddediyor, yoksa sadece bir zamanlar ona rehberlik eden liberal değerleri mi? Cevap ikincisi. Trump’ın Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), liberal üstünlüğü aramak yerine, uygarlık üstünlüğünü savunmaktadır. Avrupa’nın göç ve “düşen doğum oranları” nedeniyle “uygarlığın yok oluşuna” karşı uyarıda bulunarak, Avrupa Birliği (AB) ve diğer ulusötesi kurumları özgürlüğü aşındırmak, egemenliği baltalamak ve yaratıcılığı ve çalışkanlığı boğmakla suçlamaktadır.[18]

Mevcut Trump yönetiminin yeni ulusal güvenlik stratejisi, önceki iki yönetimin paylaştığı büyük güç rekabetine açıkça odaklanmaktan ayrılıyor. Hem ilk Trump hem de Biden yönetimleri, Çin ve Rusya’nın ” ABD değerlerine ve çıkarlarına aykırı bir dünya şekillendirme” arzusunu önde gelen bir dış politika endişesi olarak çerçeveledi. Çin, küresel nüfuz yarışında uzun vadeli bir ” öncü güç ” iken, Rusya ” yıkıcı faaliyetlerde ve saldırganlıkta ” aktif olarak yer alan ” acil bir tehdit ” olarak ele alındı. Buna karşılık, yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) büyük güç rekabetine açıkça hiç değinmiyor. Ve rakiplerine karşı belirgin şekilde daha uzlaşmacı bir ton benimsiyor, zorluğu “Avrupa’nın Rusya ile ilişkilerini yönetmek” ve “Amerika’nın Çin ile ekonomik ilişkisini yeniden dengelemek” olarak çerçevelendiriyor. Bu arada, “daha ​​büyük, daha zengin ve daha güçlü ulusların aşırı etkisini” “uluslararası ilişkilerin zamansız bir gerçeği” olarak çerçevelendiriyor ve bu da Amerika Birleşik Devletleri’ni “küresel ve bölgesel güç dengeleri” lehine “talihsiz küresel egemenlik kavramını reddetmeye” yönlendiriyor. Bunun ima ettiği şey, Amerika Birleşik Devletleri’nin stratejik rekabete daha az odaklandığı ve etki alanlarına daha açık olduğudur. Bu, Avrupa’nın “medeniyet özgüveni” ne yönelik tuhaf bir takıntı dışında, yeni NSS’nin ezici bir şekilde Batı Yarımküre, ticaret, göç ve eve yakın diğer konulara odaklanmasının nedeni olabilir. Nitekim, strateji, ABD’nin “kendi egemenliğini koruyacağını” ve ittifak üyelerine sürekli birer güvenlik ağı olarak değil, adil davranacağını defalarca ilan etmektedir. Örneğin, Ulusal Güvenlik Stratejisi, “en müdahaleci ulusötesi örgütlerin egemenliği zayıflatan saldırılarına” karşı koruma sözü vererek, ABD’nin hareket özgürlüğünü sınırlayan uluslararası kurumları reforme etmeyi veya bunlara karşı direnmeyi vaat etmektedir. Bu ideolojik çerçeve, önceki stratejilerin yalnızca ima ettiği şeyleri açıkça ortaya koymaktadır. Ortak liberal değerlere yönelik çağrılar artık yok; bunun yerine, Ulusal Güvenlik Stratejisi, müttefikler arasında “elitlerin yönlendirdiği, temel özgürlüklere yönelik anti-demokratik kısıtlamaları” kınamaktadır. Göç gibi konular bile egemenlik terimleriyle ele alınmaktadır: ABD, sınırlarının tam kontrolünü istiyor ve “egemen ülkeleri… istikrarsızlaştırıcı nüfus akışlarını kolaylaştırmak yerine durdurmaya” çağırıyor.[19]

Günümüzde güç, artık somut toprak alanında değil, veri, standartlar, platformlar ve sistemler gibi soyut alanlarda yansıtılıyor ve tüketiliyor. Bu ortamda, Amerika Birleşik Devletleri artık Avrupa’da büyük ve kalıcı bir askeri varlık sağlamayı kendiliğinden faydalı olarak görmüyor. Bir zamanlar etki ve caydırıcılığı temel alan şey, artık marjinal getirilerin azaldığı, tırmanma risklerinin ise yükseldiği bir alana kaynakları bağlamak olarak görülüyor. Ortaya çıkan mantık, seçici angajmanı ve uzaktan kaldıraç kullanımını destekliyor. Karmaşıklığın yerini seçenek alıyor. Ancak bu, geri çekilme anlamına gelmiyor. Avrupa, gücü şekillendiren soyut alanlarda ABD’ye kritik derecede bağımlı kalmaya devam ediyor. Amerikan firmaları, Avrupa bulut altyapısı, dijital platformlar, yapay zekâ geliştirme, siber güvenlik ekosistemleri ve finanstan savunma lojistiğine kadar her şeyi destekleyen veri tabanlarında hâkim konumda. Avrupa’nın çeşitlendirme çabaları yarım yamalak kalırken, ABD firmalarını yerleşik pazar gücü nedeniyle cezalandırmaya yönelik düzenleyici girişimler, ABD’de rekabet politikası yerine giderek jeopolitik çatışma olarak yorumlanıyor. Silikon Vadisi’nin bazı kesimlerinin Brüksel’e karşı artan düşmanlığı, gerçek nüfuzun nerede olduğunu yansıtıyor. Enerji politikası da benzer bir hikâye anlatıyor. ABD, Polonya, Litvanya, Hırvatistan ve Yunanistan’daki terminaller aracılığıyla Ukrayna da dahil olmak üzere Orta, Doğu ve Güney Avrupa’ya baskın LNG tedarikçisi olarak hızla yerini sağlamlaştırıyor. Üç Deniz (3SI) çerçevesinin ve P-TEC formatının yeniden canlandırılması bu amaca iyi hizmet ediyor. Rus boru hattı gazının yerini alıyor, ancak bölgenin jeopolitik istikrarsızlığı kabul edilemez hale gelirse, ABD firmaları kargoları küresel olarak yeniden yönlendirebilir ve Washington, kara birlikleri göndermeden müttefiklerini uzaktan destekleyebilir.[20]

3. Avrupa müttefikleri penceresinden yeni güvenlik değişimini okumak

Aslında, dikkatlerden kaçırılmaması gereken husus, Trump’ın transatlantik ilişkiler söz konusu olduğunda öngörülemezliğidir. Putin ve Rusya’ya yönelik uzlaşmacı yaklaşımı ve ağırlıklı olarak Çin’e odaklanmasına cevaben, Avrupalı ​​liderler ABD’nin kısmi geri çekilmesine yönelik yanıtlar hazırlamaya yöneltmektedir.

Berlin’de Amerikalı ve Avrupalı ​​diplomatlar ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky’nin Avrupa Konseyi ziyareti
 

NSS, Amerika Birleşik Devletleri’nin NATO müttefikleriyle tehditler konusunda ortak bir algıya sahip olmadığını açıkça ortaya koyuyor. İlk Trump yönetiminin NSS’sine kıyasla inanılmaz bir öncelik tersine çevrilmesiyle, son belge, Avrupa Birliği’nin (AB) aşırı düzenlemeleri, sansürü ve “medeniyetin yok edilmesi” nden kaynaklanan Avrupa’ya yönelik iç tehdidi, belgede büyük ölçüde yer almayan Rus saldırganlığı tehdidinden daha fazla açıklıyor.[21] Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa için gerçek, acı verici ve şok edici bir uyanış çağrısıdır. Avrupa’nın kendi hakkındaki görüşü ile Trump’ın Avrupa vizyonu arasında uçurum gibi bir ayrışma anıdır. Avrupa, Trump yönetiminin sert sevgi stratejisine tamamen bağlı olduğundan şüphe duyuyorsa, artık bunu kesin olarak biliyor. Stratejinin en endişe verici kısımları, Avrupa’yı Avrupa karakterini kaybetmekle suçlayan kısımlardır. Sözlerin ardındaki duygu, göçmenlere karşı korkuyu ve en iyi ihtimalle sorgulanabilir olan idealize edilmiş, eski dünya Avrupa’sına bağlılığı körüklüyor gibi görünüyor. [22] NSS’de, hızlı bir ateşkes talebi, Rusya’nın bunu engellediği gerçeğini göz ardı ediyor. Rus saldırganlığının kurbanı olan bir ülke üzerindeki baskı, ABD’nin Ukrayna ve Avrupa’nın yakın bölgelerinin Rusya’nın etki alanı haline gelmesini kabul etmeye hazır olduğunu ima ediyor. Bu durum, Kremlin’in savaşının “temel nedenlerinden” biri olarak gördüğü NATO’nun yeni müttefikleri için vahim sonuçlar doğurmaktadır. NATO’nun daha fazla genişlemesine yönelik topyekûn ret, stratejik bir açıklama olmaktan ziyade, mevcut görüşmeler bağlamında Moskova’ya verilen taktiksel bir sinyal gibi görünüyor. Bunu resmi bir belgede yazılı hale getirmek, karşılığında hiçbir şey almadan Rusya’ya verilen bir hediyedir. NSS, Avrupa siyaseti üzerindeki etkisi giderek artan, ancak kıtadaki hükümetlerin ve seçmenlerin çoğunluğu için sorunlu olan sağcı popülist bir uluslararası güçle yakınlık kurmayı hedefliyor. AB’ye yönelik aşağılayıcı ton, ters etki yaratıyor. Aynı zamanda, ekonomik durgunluk, teknolojik gerilik ve entegrasyon sorunlarına ilişkin teşhis kısmen doğru. Avrupa, dış güçlerin gelecekteki yolunu belirlemesine izin vermeden, kendi zayıflıklarını ciddiye almalıdır. Ulusal Güvenlik Stratejisi, Latin Amerika’yı ABD’nin münhasır etki alanı olarak tanımlıyor. Tanım gereği, bu durum etkilenen ülkelerin rızasını aramıyor ve ilke olarak etki alanlarını kabul etmeyen Avrupa yaklaşımlarına aykırı d[23]üşüyor. Aynı şekilde, kendi yarımküresini öncelikli bölge olarak tanımlayarak Avrupa daha düşük bir konuma indirgeniyor. Bu bile Avrupa’nın dikkatini çekmelidir.

Avrupa, Vance’in Münih konuşmasının ardından önlem almaya başladı ve füze savunma, siber ve insansız hava aracı yeteneklerini geliştirmek için 150 milyar avroluk bir krediyi onayladı. Brezilya, bağımlılığını sınırlamak için ABD’den uzaklaşarak çeşitlendirilmiş ticaret ilişkilerini öne sürdü. Bu tür faaliyetler- Avrupa ve ötesi için – artık daha acil bir hal aldı. ABD stratejisi bir gecede uygulanmayacak. Dikkatlerin başka yönlere kayması nedeniyle, temel unsurları asla hayata geçirilemeyebilir. Ancak bu, Trump yönetimindeki önümüzdeki üç yılı anlamak ve yönetmek için kesin –ve çelişkili– bir yol haritası sunuyor. Gerçeklik mi yoksa sadece bir temenni mi bilinmiyor, ancak ABD Atlantik’ten uzaklaşıyor – otokratlar için ticari anlaşmalar ve kolay yaşam denizine doğru bir uçurumdan aşağıya doğru ilerliyor. [24]Washington’ın zorbalığından sarsılan ve çoğu zaman rahatsız olan müttefikler, yine de dünyanın en büyük süper gücünden uzaklaşmadılar.[25] Avrupa’nın yanıtını şekillendiren üç soru var: Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS) Rus tehdidini nasıl yeniden tanımlıyor? ABD’nin Ukrayna’ya desteği için ne anlama geliyor? Ve daha parçalı bir dünya düzeninde transatlantik uyumu nasıl yeniden şekillendiriyor? Cevaplar birlikte ele alındığında, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana görülen en derin transatlantik tehdit algısı farklılığını ortaya koyuyor. Avrupa artık ilişkinin daha zorlu bir aşamasından geçmek zorunda; bu aşamada sorumluluk artarken etki alanı daralıyor. Farklılık sadece öncelikler konusunda değil, tehdidin doğası konusunda da mevcut. Yeni ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa’nın ön saflardaki devletlerini tedirgin eden tek bir mesaj içeriyorsa, o da Rusya’yı yeniden ele alış biçimidir. Moskova’yı uzun vadeli niyetleri Avrupa güvenlik ortamını belirleyen birincil stratejik düşman olarak sunmak yerine, Ulusal Güvenlik Stratejisi Rusya’yı, esas olarak yenilenmiş diplomatik ilişkiler ve “stratejik istikrarı” yeniden tesis etme çabalarıyla hafifletilebilecek bir meydan okuma olarak ele alıyor. Rus baskısının ön saflarında yaşayan ülkeler için bu, önceki ABD stratejilerinden önemli bir sapmayı işaret ediyor ve iki tarafın tehdidin doğasını nasıl anladığı konusunda daha derin bir farklılığı ortaya koyuyor. Aynı derecede dikkat çekici olan, Rus saldırganlığının aksine, Avrupa’nın iç kırılganlıklarının uzun vadeli istikrara yönelik daha önemli bir tehdit olarak öne sürülmesidir. Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde, demografik düşüş, sosyal uyum baskıları, düzenleyici durgunluk ve kurumsal gerilim gibi konular, Avrupa’nın geleceğine yönelik temel riskler olarak gösterilmektedir. Bu zorluklar gerçek olsa da bu çerçeve, yirmi yıldır iç gücün ve dış caydırıcılığın birbirinden ayrılamaz olduğu anlayışıyla direnç oluşturma çabalarının yönlendirildiği Baltık perspektifinden keskin bir şekilde ayrılmaktadır.[26]

ABD Alman Marshall Fonu Başkanı Alexandra de Hoop Scheffer’in yorumuna göre, Avrupa’nın aynı anda üç şey yapması gerekiyor. Birincisi, çıkarlar örtüştüğünde Amerika Birleşik Devletleri ile ortaklığa devam etmek. İkincisi, çıkarlar farklılaştığında Avrupa’nın tek başına hareket etmesi gerekecek. Ve üçüncüsü, Avrupa’nın benzer düşüncelere sahip diğer güçlerle ittifaklar kurması gerekecek. Bunu son aylarda Hint-Pasifik ülkelerinde, ayrıca Orta Doğu ve Latin Amerika ülkelerinde de görülmektedir. Dolayısıyla bugün canlı olarak gördüğümüz şey, Avrupalıların transatlantik ilişkinin daha çok ticari ve koşullu olacağı fikrini kabul edip benimsediği yeni bir transatlantik pazarlıktır. Buna kolektif savunma da dahildir. Bu nedenle, Avrupa’nın transatlantik bağı korurken aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’ne olan stratejik bağımlılıklarını azaltmak için harekete geçme zamanıdır.[27] Uluslararası ilişkiler açısından bakıldığında, Trump’ın Avrupa’da yarattığı en büyük değişiklik, ABD-Avrupa ortaklığını istikrarsızlaştırması olmuştur. Trump’ın iki başkanlığı boyunca, blok ABD’nin artık güvenilir ve yakın bir ortak olmadığını fark etmiştir. Trump, transatlantik iş birliğindeki en önemli siyasi sermayeyi, yani II. Dünya Savaşı sonrası ABD ve Avrupa arasındaki ortaklığın temel taşı olan güveni aşındırmıştır. NATO’nun merkezinde yer alan bölgesel güvenlik paktı ciddi şekilde zayıflamış, Karl Deutsch’un ortak değerler ve “biz” duygusu üzerine kurulu meşhur “güvenlik topluluğu”na zarar vermiştir. Sonuç olarak, Avrupa güvenlik mimarisini hızla yeniden düşünmeli ve daha bağımsız adımlar atmalıdır. [28] Baltık ülkeleri, Almanya, Polonya ve Orta ve Kuzey Avrupa’nın büyük bir kısmı için Rusya varoluşsal bir tehdittir. Buna göre yeniden silahlanıyorlar. Diğerleri için ise bu, yönetilmesi gereken bir sorun olmaya devam ediyor ve güvenlik politikasında önemli bir değişiklik gerektirmiyor. Kaçınılmaz olarak, güvenlik önce tehdidin en acil olduğu yerlerde sıkılaştırılacaktır. Ve bölgesel bağlar güçleniyor. Polonya’nın deniz silahlanma programı için İsveç denizaltılarını seçmesi veya Norveç’in İngiliz fırkateynlerini ve Alman denizaltılarını seçmesi tesadüf değildir.

Önceki stratejiler Çin’i başlıca varoluşsal rakip olarak gösteriyordu; Avrupa’nın risk azaltma konusunda aynı doğrultuda hareket etmesi bekleniyordu. 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi daha çok işlem odaklıdır: “Pekin ile gerçekten karşılıklı olarak avantajlı bir ekonomik ilişki” çağrısında bulunuyor ve ABD’nin 30 trilyon dolardan 40 trilyon dolara ulaşan bir ekonomiye sahip olacağı, aynı zamanda Çin ile tüketim malları gibi “hassas olmayan faktörler” üzerinden ticaret yapmaya devam edeceği bir gelecek öngörüyor. Washington’ın Pekin ile kurmayı hedeflediği “karşılıklı fayda sağlayan ekonomik ilişki” Avrupalılara sunulmuyor. Bunun yerine, Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), Avrupa’yı “merkantilist aşırı kapasiteye, teknolojik hırsızlığa, siber casusluğa ve diğer düşmanca ekonomik uygulamalara” karşı mücadele etmeye, yani Pekin’le yüzleşmeye teşvik ediyor. Eğer bu ikili anlaşmalarda ABD’nin güvenlik önlemlerinden vazgeçilirse, Avrupa’nın Çin üzerindeki etkisi zayıflayacak ve Avrupalılar kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalacaklardır.[29] Ukrayna’ya yönelik gelecekteki Rus saldırılarını caydırmak için hazırlanan ABD-Avrupa barış planı, daha güçlü bir Ukrayna ordusu, ülke içinde Avrupa güçlerinin konuşlandırılması ve Amerikan istihbaratının daha fazla kullanılmasını öngörüyor. Bu bilgiler, planı detaylandıran taslaklara aşina yetkililer tarafından aktarıldı. Yetkililerin hem kamuoyuna hem de özel olarak yaptığı açıklamalara göre, Berlin’de Ukrayna liderleriyle görüşen Amerikalı ve Avrupalı ​​diplomatlar, güvenlik garantilerini özetleyen iki belgeyi büyük ölçüde imzaladılar. Güvenlik belgeleri, yaklaşık dört yıldır süren çatışmayı sona erdirmek için ateşkes sağlamayı amaçlayan daha geniş bir anlaşmanın temel taşı olarak tasarlanmıştır. Ayrıca, Ukrayna’yı barış anlaşmasında toprak tavizleri vermeye ve NATO’ya resmi olarak dahil olmaktan vazgeçmeye ikna etmeyi amaçlamaktadır. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen yaptığı açıklamada, “Gerçek ve somut ilerlemeler görüyoruz. Bu ilerleme, Ukrayna, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki uyum sayesinde mümkün oluyor” dedi.[30]

4. Ukrayna-Rusya Savaşına Odaklı Yeni Dünya Düzensizliği

Ukrayna konusunda, 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi (NSS), savaşın sona ermesini Amerika Birleşik Devletleri için “temel bir çıkar” olarak tanımlıyor. Strateji, “Avrupa ekonomilerini istikrara kavuşturmak, istenmeyen tırmanmayı önlemek ve Rusya ile stratejik istikrarı yeniden tesis etmek için Ukrayna’da düşmanlıkların hızla sona erdirilmesini” öngörüyor. Başka bir deyişle, ABD’nin amacı, Ukrayna’nın varlığını sürdürmesini sağlayacak ancak çatışmaları durduracak müzakere edilmiş bir dondurma veya anlaşmadır. Bu formülasyon, ABD’nin Ukrayna’ya yönelik önceki taahhütleriyle çelişiyor. Özetle, 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi, transatlantik ilişkileri işlemsel ve milliyetçi çizgiler doğrultusunda yeniden düzenliyor. Avrupa için daha sert bir pazarlık öngörüyor: savunmaya daha fazla para ödemek, Ukrayna’da kontrolü ele almak, ticareti Amerika’nın lehine serbestleştirmek ve hatta bazı AB ortak politikalarından vazgeçmek. Strateji hala Avrupa’nın değerini kabul etse de – “Amerikan diplomasisi gerçek demokrasiyi, ifade özgürlüğünü… ve Avrupa uluslarının bireysel karakterini ve tarihini utanmadan kutlamaya devam etmelidir” – Amerika’nın artık Avrupa’yı önemli ama eşitsiz bir ortak olarak gördüğü açıktır. Bir Avrupa yorumunda belirtildiği gibi, ittifaklar “karşılıklı destekleyici süreçlerdir”, ancak yalnızca güçlü olanlar bunları avantajlı bir şekilde müzakere edebilir.[31]Yeni ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi, Avrupa’nın ön saflardaki devletlerini tedirgin eden tek bir mesaj içeriyorsa, o da Rusya’yı yeniden ele alış biçimidir. Moskova’yı uzun vadeli niyetleri Avrupa güvenlik ortamını belirleyen birincil stratejik düşman olarak sunmak yerine, Ulusal Güvenlik Stratejisi Rusya’yı, esas olarak yenilenmiş diplomatik ilişkiler ve “stratejik istikrarı” yeniden tesis etme çabalarıyla hafifletilebilecek bir meydan okuma olarak ele alıyor. Rus baskısının ön saflarında yaşayan ülkeler için bu, önceki ABD stratejilerinden önemli bir sapmayı işaret ediyor ve iki tarafın tehdidin doğasını nasıl anladığı konusunda daha derin bir farklılığı ortaya koyuyor.[32] Ukrayna’da barış hâlâ ulaşılması zor bir ihtimal olsa da, Beyaz Saray’ın diplomatik girişimlerinden ilerleme işaretleri nedeniyle yetkililer, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana bu yana Avrupa’nın en ölümcül çatışmasında silahlar sustuğunda savaş sonrası güvenlik ortamının nasıl görünebileceğini tartışıyor. Ancak kıtanın yeni bir istikrar ve sakinlik çağını başlatmaktan çok uzak, kıtanın bir sonraki bölümü, işaretsiz insansız hava araçları ve NATO savunma hatlarını delen izi zor siber saldırılardan, Moskova’ya sempati duyan siyasi partilerin artan popülaritesine kadar birçok alışılmadık cephede zaten gerçekleşen yeni bir savaş türüyle domine edilecektir. Kısmen kitlesel göçten duyulan memnuniyetsizlikten kaynaklanıyordu; bunun bir kısmı Belarus sınırından geliyordu. Her durumda da Avrupa liderleri, Rusya ve müttefiklerinin transatlantik bloğa içeriden baskı yapmak için koordineli bir kampanya olduğunu belirlediler. Ancak NATO ve Avrupa Birliği ile bağlantılı uzmanlar, ortaya çıkan mücadelenin her sahasında, NATO’nun kolektif savunmasının, Madde 5’e dayanan ve düşman eylemlerini caydırmak yerine teşvik edebilecek büyük zayıflıklar gösterdiğini savunuyor. Şubat 2022’de Başkan Vladimir Putin’in emriyle başlatılan ilk büyük ölçekli işgaldeki büyük hataların ardından, Rusya’nın uzun savaşta en başarılı savaş alanındaki atılımlarından biri, “üçlü boğma tutma” stratejisinin uygulanmasında kendini göstermiştir. Öte yandan, Putin, Moskova’nın “özel askeri operasyon” olarak adlandırdığı operasyonun hedeflerine “koşulsuz” bir şekilde ulaşılacağını söylemiştir. “Eğer esaslı bir tartışma istemiyorlarsa,” dedi, “o zaman Rusya tarihi topraklarını savaş meydanında özgürleştirecektir.” ifadesini kullanmıştır. Putin, önceki ABD yönetiminin “durumu kasıtlı olarak silahlı bir çatışmaya doğru yönlendirdiğini” iddia ederek, Washington’ın Rusya’nın kısa sürede zayıflatılabileceğine hatta yok edilebileceğine inandığını sözlerine eklemiştir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Avrupalı ​​liderlere sert tepki göstererek onları “küçük domuzlar” olarak nitelendirdi ve Rusya’nın Ukrayna’daki toprak hedeflerine ya diplomasi yoluyla ya da askeri güç kullanarak ulaşacağını öne sürmüştür. [33]

Çin ile İlişkilerde “İyi Polis-Kötü Polis” Denklemi

Piyade ve mekanize kara saldırılarını, topçu saldırıları ve uzun menzilli hassas güdümlü süzülme bombalarıyla desteklenen birinci şahıs insansız hava aracı saldırılarıyla birleştirerek, Rus ordusu zaten eksik olan Ukrayna savunma hatlarını aşındırmayı başardı ve geçen yıl içinde önemli ilerlemeler elde etti. Ancak bu kadar gölgeli çatışmaların doğası, Avrupa’nın iki önde gelen çok taraflı kurumu olan NATO ve AB arasında verimli ve birleşik bir cephe oluşturmadaki bazı zorlukları da ortaya çıkardı; bu kurumlar 23 üye devleti paylaşıyor. NATO konusunda ise bazı yorumcular, bloğun “ana odağının askeri operasyonların üst seviyesine ve özellikle geleneksel bir Rus saldırısına yanıt olarak kolektif savunmaya odaklandığını, oysa “hibrit savaşa verilen birçok yanıtın ittifakın daha az donanımlı olduğu sivil alanlarda” olduğunu belirtti. NATO üyeleri, çatışma boyunca Ukrayna’ya askeri yardımı kademeli olarak artırarak Rusya’yı sınadı; uzun menzilli füze sistemleri, ana muharebe tankları ve hatta savaş uçakları dahil, ancak çok azı potansiyel bir savaş sonrası barışı koruma görevi olmadan asker göndermekle açıkça tehdit etti. Rusya’nın Kırım üzerindeki hakimiyetini pekiştirmesi ile, 2022’de ilhak edilen ve hâlâ çatışmalara maruz kalan dört bölgenin kaderi, ABD Başkanı Donald Trump liderliğindeki barış sürecinde başlıca tartışma alanı haline geldi.[34] Amerika Birleşik Devletleri, oyunun doğasını ve rakibinin güçlü ve zayıf yönlerini anlamadığı takdirde Çin ile olan rekabetinde başarılı olamayacaktır. Pekin, Nisan 2025’ten bu yana Washington ile olan dinamiklerinin “iyi polis, kötü polis” oyununa dayandığına inanıyor; yani Trump veya ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile yapılan görüşmelerden iyi bir planla ayrıldıklarını düşünerek, farklı bakanlıkların (genellikle Ticaret Bakanlığı) Çin karşıtı sürpriz eylemleriyle karşılaşınca şaşırıyorlardı. Ancak şimdi Çinli liderler, yalnızca Trump ve Bessent’in “iyi polisleriyle” muhatap olduklarını düşünüyor gibi görünüyor.[35] Çin bu stratejinin iki bölümünü sevecek, geri kalanını ise sevmeyecektir. Pekin, ABD’nin diğer ulusların işlerine karışmamayı tercih ettiğine dair açık beyanı ve devletlerin egemenliğine saygı duyulduğuna dair net açıklamayı sevecektir. Bu, Çin’in ABD’nin rejim istikrarını baltalamaya çalıştığına dair korkularını yatıştırabilir. Bu Ulusal Güvenlik Stratejisi, Çin’i aynı anda hem rahatlatacak hem de tedirgin edecek. Rahatlatma, diğer ulusların işlerine müdahale etmeme ve ulusal egemenliğe saygı duyma vaatleri şeklinde geliyor; bunların her ikisi de Pekin, Moskova, Tahran, Pyongyang ve ABD’nin demokratik reform konusundaki derslerinden nefret eden diğerleri için sürekli dile getirilen konular. Strateji, önceki Çin politikalarının başarısızlıklarını da haklı olarak eleştiriyor. Eleştiri sert, ancak geriye dönüp bakıldığında büyük ölçüde adil: “Başkan Trump, Çin hakkındaki otuz yılı aşkın süredir süregelen hatalı Amerikan varsayımlarını tek başına tersine çevirdi: yani, pazarlarımızı Çin’e açarak, Amerikan işletmelerini Çin’e yatırım yapmaya teşvik ederek ve üretimimizi Çin’e taşıyarak, Çin’in sözde ‘kurallara dayalı uluslararası düzene’ girmesini kolaylaştıracağımız varsayımını. Bu gerçekleşmedi.” Pekin, yeni bir Monroe Doktrini’nin ilan edilmesi ve Çin’in Latin Amerika’dan çekilmesi çağrısı konusunda çok daha az iyimser olacaktır: “Güvenliğimiz ve refahımız için Amerika Birleşik Devletleri Batı Yarımküre’de en üstün konumda olmalıdır… İttifaklarımızın şartları ve her türlü yardımı sağlama şartlarımız, askeri tesislerin, limanların ve kilit altyapının kontrolünden, geniş anlamda stratejik varlıkların satın alınmasına kadar, düşmanca dış etkilerin azaltılmasına bağlı olmalıdır.”[36]

Friedrich Merz’in Uyarısı: “Kendi Ayaklarımız Üzerinde Durmalıyız”

Washington’un en büyük müttefiki olan Berlin, ABD ile Avrupa’nın yol ayrımında olduğunu ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan transatlantik düzenin çöktüğünü kabul etti. ABD’nin Avrupa’nın güvenliğini garanti altına aldığı “Pax Americana” döneminin geride kaldığını ifade eden Almanya Başbakanı Merz, “Kendi ayaklarımız üzerinde durmayı öğrenmeliyiz” demiştir. Merz, “Pax Americana (Amerikan Barışı)” olarak adlandırılan ve ABD’nin Avrupa’nın güvenliğini garanti altına aldığı dönemin büyük ölçüde geride kaldığını söyledi. Bu sözler, yalnızca bir uyarı değil, aynı zamanda transatlantik ilişkilerde köklü bir kırılmanın itirafı olarak değerlendiriliyor.[37] ABD’nin güvenlik stratejisinin, özü itibarıyla kendisini şaşırtmadığını belirten Merz, bugüne kadar her Amerikan hükümetinde, yeni başkanın görev süresinin ilk yılında bunu revize ettiğini söylemiştir. Belgenin ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’ın şubatta Münih Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmasında söyledikleriyle hemen hemen aynı olduğunu aktaran Merz, “Bazı kısımları makul, bazı kısımları anlaşılabilir, bazı kısımları ise Avrupa bakış açısıyla kabul edilemez. Amerikalıların şimdi Avrupa’daki demokrasiyi kurtarmak istemeleri için bir gereklik görmüyorum. Eğer kurtarılabilecek (bir durum) olsaydı bunu biz zaten tek başımıza yapardık.” ifadelerini kullanmıştır. Bu belgenin güvenlik politikası açısından ne anlama geldiğinin en önemli konu olduğunu belirten Merz, “Bu, Avrupa’da ve dolayısıyla Almanya’da güvenlik politikası açısından ABD’den çok daha bağımsız hale gelmemiz gerektiği yönündeki görüşümü doğruluyor. Bu, sürpriz değil ancak şimdi bir kez daha doğrulandı, belgelendi. Bu, Amerikalıların yeni stratejisi.” değerlendirmesinde bulunmuştur. [38] Şansölyelikte Merz, Avrupa’nın güvenlik açısından “çok daha fazla” çalışması ve ABD’den daha bağımsız olması gerektiğini, böylece bir savaş durumunda Rusya’ya karşı kendi başına durabilmesi gerektiğini vurgulamıştır. [39]Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Avrupa’nın artık ABD güvenliği konusunda “serbest yolculuk” yapamayacağını ve stratejik olarak bağımsız olabilmek için kendi savunmasına daha fazla yatırım yapması gerektiğini söylemiştir. Merz, ABD’nin düşük Avrupa savunma harcamalarına olan hoşgörüsünün “devam etmeyeceğini” söyledi ve yeni bir ABD yönetiminin bile eski varsayımlara geri dönmeyeceği konusunda uyarmıştır. “Biz Avrupalılar kendi başımıza daha güçlü olmalıyız,” demiştir. [40]Almanya Başbakanı Friedrich Merz, ABD’nin Avrupalı müttefiklerinden kalıcı şekilde uzaklaşabileceği tehlikesine dikkat çekti. “Trump sonrasına güvenmeyin” uyarısında bulunmuştur. [41]

Alman birlikleri, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kalıcı yurt dışı konuşlandırmasına başlamıştır. NATO’nun doğu kanadında yer alan Litvanya’da 4.800 asker ve 200 sivil personelden oluşan ağır muharebe birliği konuşlandırılmıştır.[42] Öte yandan, Trump’ın ikinci kabinesindeki yetkililerin uzun süredir savunduğu inançlarla tutarlı olan bu strateji, Rusya’yı ana düşman olarak göstermemektedir. Bunun yerine, Avrupalıları ülkeyi varoluşsal bir tehdit olarak görmeleri nedeniyle azarlamakta ve Rusya’nın Ukrayna’daki eylemleri nedeniyle Avrupa’nın dış bağımlılıklarının yalnızca arttığını iddia etmektedir. Savaşı sona erdirmek için büyük tavizler verilmesini (örneğin, NATO genişlemesinin olmaması) önerirken, Rusya’dan karşılığında hiçbir şey istemiyor gibi görünmektedir. Pratikte, Trump’ın müzakere ekibi öncelikle Rusya ile ticari bir sıfırlamaya odaklanmış durumda. Ukrayna’daki ateşkes ve Amerika’nın Avrupa’daki aşırı sağa verdiği destek, bu amaca ulaşmanın araçlarıdır. Washington, Avrupalıları Rusya ile daha önceki enerji ve sanayi ilişkileri nedeniyle eleştirirken, Trump’ın müzakere çevresi aynı varlıklara (Rus gazı, Arktik kaynakları, nadir toprak elementleri) dayalı bir ticari sıfırlama arayışında görünüyor. Strateji, yönetim içindeki rekabet eden gruplar arasında yapılan iç pazarlığın bir ürünüdür. Birincisi, Vance ile aynı çizgide olan grup Avrupa’dan geri çekilmeyi ve Rusya ile ilişkileri yeniden başlatmayı savunuyor; ikincisi, Marco Rubio kampı uzun süredir devam eden ABD’nin küresel liderliğini korumayı amaçlıyor; üçüncüsü, Steve Witkoff-Jared Kushner kampı karlı yatırım fırsatları arıyor. Hep birlikte, Avrupa’nın ekonomisi, güvenliği ve egemenliği pahasına Amerika’nın ticari çıkarlarını destekleyen bir strateji etrafında birleşmiş gibi görünüyorlar. Avrupalılara, Çin ile olan derin ekonomik ilişkilerinin ve Rusya’ya karşı agresif tutumlarının stratejik kafa karışıklığı ve naifliğin kanıtı olduğu söyleniyor. Bu arada, Amerika’nın Çin ve Rusya’ya yönelik girişimleri ise akıllıca anlaşmalar yapmanın ve “Önce Amerika” stratejisinin kanıtı olarak gösteriliyor. Şimdi Avrupalıların önündeki zorluk, Amerika’nın bu öğütlerini dikkate almamak ve Rusya ve Çin konusunda kendi hareket tarzlarını belirlemektir.[43]

Gelecekte ABD ve Avrupa Yol Haritası Nasıl Çizilir?

Transatlantik bağların önemini yeniden teyit ederken, Rusya’yı yeniden tanımlıyor, Avrupa’nın kendi kendine yeterliliğine dair beklentileri hızlandırıyor ve Ukrayna’nın geleceğini daha sıkı bir ABD liderliğindeki diplomatik süreç içine yerleştiriyor. Avrupa, ilişkilerinde daha zorlu bir aşamaya girdi; bu aşamada güvenliği, Amerikan kapasitesine daha az, kendi caydırma, yatırım yapma ve bölgesel istikrarın siyasi koşullarını şekillendirme yeteneğine daha çok bağlı olacak. Bu strateji aynı zamanda Washington’ı Moskova ile gelecekteki herhangi bir diplomatik sürecin merkezine yerleştiriyor ve Avrupa’nın siyasi ve güvenlik duruşunu ABD öncülüğündeki müzakereler etrafında şekillendirmesi bekleniyor. Bu durum, Ukrayna’daki savaşın genişlemesini gerektirdiği bir anda Avrupa’nın stratejik rolünü daraltıyor. Cephedeki müttefikler için diplomasi, kaldıraçtan ayrılamaz ve kaldıraç, Avrupa kapasitesine dayalı güvenilir bir caydırıcılık olmadan üretilemez. Esasen, Trump yönetimin yeni vizyonunda ortak bir nokta varsa, o da Trump ekibinin dünyaya tamamen ticari bir bakış açısıyla baktığı ve başkalarının da aynı şekilde bakmasını beklediğidir. Bu nedenle, ideolojinin kârın önüne geçen stratejik bir itici güç olarak gücünü büyük ölçüde hafife almaktadır. Bu nedenle, Beyaz Saray’ın yakında tercih ettiği dünya görüşüne uymayan güçler tarafından zorlanması olasılığı yüksektir: Çin’in Asya’ya hakim olma arayışı, Rusya’nın ısrarlı emperyalizmi ve İran’ın devrimci revizyonist İslam anlayışı gibi. NATO ve Avrupa ülkelerinin dış politikaları, Soğuk Savaş döneminde bile, Sovyetler Birliği’nin yarattığı zorluğun stratejik yakınlaşma için güçlü bir gerekçe sağladığı zamanlarda bile, hiçbir zaman tam olarak uyumlu olmamıştır. Donald Trump’ın ilk dönem Ulusal Güvenlik Stratejisi’ne (2017) kıyasla, yeni strateji benzer “Önce Amerika” fikirlerini aşırıya götürüyor. 2017 Ulusal Güvenlik Stratejisi zaten büyük güç rekabetini vurgulamış ve daha fazla yük paylaşımı talep etmişti, ancak yine de özgür ve açık bir düzenden bahsediyordu. Bugünkü Ulusal Güvenlik Stratejisi, büyük güç rekabetini temel ilke olarak büyük ölçüde terk ediyor. Bazı yaklaşımlara göre, 2025 Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin Çin-Rusya rekabetinin “kuzey yıldızı”nı ortadan kaldırdığını ve bunun yerine ekonomiyi “nihai mesele” olarak ele aldığını belirtiyor. Aslında, Avrupa’nın önemi, ortak tarih veya değerlerle değil, ABD’nin ekonomik ve güvenlik çıkarlarına ne kadar iyi hizmet ettiğiyle ölçülüyor.[44] Son tahlilde, kanaatimizce, 2026 ve sonraki yıllar, popülizmin sadece siyasi değil, stratejik bir olgu olup olmadığı konusunda kritik bir sınav sağlayacağı dikkate alındığında, daha güçlü bir Avrupa, dayanıklı bir transatlantik ortaklığın ön koşuludur. Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin Avrupa’nın ekonomik gerilemesine ilişkin teşhisi doğru olsa da, Avrupa’yı yeniden güçlendirmek için herhangi bir çözüm sunmuyor. Şunu açıkça belirtelim: Trump yönetimi, Ukrayna savaşı bittikten sonra Avrupalıları transatlantik bir “refah çağına” doğru götürmeyecek.

KAYNAK: C4Defence


KAYNAKÇA

[1] https://www.dw.com/tr/almanya-ba%C5%9Fbakan%C4%B1-merz-uyard%C4%B1-pax-americana-bitmi%C5%9Ftir/a-75150031

[2] https://www.politico.com/news/magazine/2025/12/13/trump-europe-embassy-parties-gloom-00689149

[3] https://www.theguardian.com/commentisfree/2025/dec/12/donald-trump-regime-change-europe-us-european-far-right-keir-starmer

[4] https://www.csis.org/analysis/nss-could-destroy-nato-alliance

[5] https://thesecretariat.in/article/trump-s-national-security-strategy-seeks-to-recalibrate-russia-ties-it-may-work-in-india-s-favour

[6] https://www.cfr.org/article/reflections-trumps-national-security-strategy

[7] https://www.foreignaffairs.com/united-states/what-trumps-national-security-strategy-gets-right

[8] https://ecipe.org/publications/nato-after-the-2025-summit/

[9] https://foreignpolicy.com/2025/12/16/nato-collective-security-alliances-nato-life-support/

[10] https://behorizon.org/europes-role-in-the-2025-u-s-security-strategy/

[11] https://www.oiip.ac.at/publikation/nato-in-2025-and-beyond-success-and-peril-go-hand-in-hand/

[12] https://www.worldpoliticsreview.com/trump-nss-us-europe-far-right/

[13] https://hansard.parliament.uk/commons/2025-12-11/debates/4281DC21-390D-44E2-8EA6-EE827414E718/USNationalSecurityStrategy

[14] National Security Strategy of the United States of America, November 2025, https://www.whitehouse.gov/wp-content/uploads/2025/12/2025-National-Security-Strategy.pdf

[15] https://www.forbes.com/sites/ilanberman/2025/12/08/what-trumps-new-national-security-strategy-signifies/

[16] https://ecfr.eu/article/reading-trumps-national-security-strategy-europe-through-a-distorted-lens/

[17] https://www.iss.europa.eu/publications/chaillot-papers/low-trust

[18] https://www.stimson.org/2025/experts-react-trump-administrations-national-security-strategy/

[19] https://behorizon.org/europes-role-in-the-2025-u-s-security-strategy/

[20] https://cepa.org/article/europe-after-the-us-decoupling-change-or-be-damned/

[21] https://www.atlanticcouncil.org/dispatches/how-europe-can-strengthen-its-own-defenses-and-rebalance-transatlantic-relations/

[22] https://www.csis.org/analysis/national-security-strategy-good-not-so-great-and-alarm-bells

[23] https://cepa.org/article/plus-minus-americas-national-security-strategy-in-10-points/

[24] https://www.chathamhouse.org/2025/12/trumps-new-national-security-strategy-cut-deals-hammer-europe-and-tread-gently-around

[25] https://www.foreignaffairs.com/united-states/how-much-abuse-can-americas-allies-take

[26] https://icds.ee/en/what-the-new-us-national-security-strategy-really-signals-for-europe/

[27] https://www.npr.org/2025/12/08/nx-s1-5636645/expert-weighs-in-on-how-u-s-relations-with-europe-are-changing

[28] https://www.politico.eu/article/the-trump-effect-how-one-mans-politics-rewired-europe/

[29] https://ecfr.eu/article/why-trumps-national-security-strategy-is-a-geoeconomic-trap-for-europe/

[30] https://www.nytimes.com/2025/12/16/world/europe/ukraine-security-guarantees-talks.html

[31] https://behorizon.org/europes-role-in-the-2025-u-s-security-strategy/

[32] https://icds.ee/en/what-the-new-us-national-security-strategy-really-signals-for-europe/

[33] https://www.theguardian.com/world/live/2025/dec/17/ukraine-russia-war-eu-european-council-frozen-assets-zelenskyy-europe-live-news

[34] https://www.msn.com/en-us/news/world/a-new-kind-of-war-has-come-for-nato-and-russia-has-the-upper-hand/ar-AA1SvVOy?uxmode=ruby&ocid=edgdhpruby&pc=U531&cvid=694391030676461e9e0250cf29d7f099&ei=15

[35] https://www.atlanticcouncil.org/dispatches/beijing-both-china-and-the-us-think-they-have-the-advantage/

[36] https://www.csis.org/analysis/national-security-strategy-good-not-so-great-and-alarm-bells

[37] https://www.yenisafak.com/dunya/abd-duzeni-coktu-almanya-basbakani-merz-itiraf-etti-4778499

[38] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/almanya-basbakani-avrupanin-guvenlik-politikasi-acisindan-abdden-daha-bagimsiz-hale-gelmesini-istiyor/3766408

[39] https://www.euronews.com/2025/12/11/europe-needs-to-do-much-more-towards-security-germanys-chancellor-warns

[40] https://www.dw.com/en/germanys-merz-says-europe-must-end-us-defense-free-ride/live-73003399

[41] https://www.dw.com/tr/almanya-ba%C5%9Fbakan%C4%B1-merz-uyard%C4%B1-pax-americana-bitmi%C5%9Ftir/a-75150031

[42] https://www.theguardian.com/world/2025/may/22/germany-anti-russian-defence-nato-lithuania-friedrich-merz

[43] https://ecfr.eu/article/why-trumps-national-security-strategy-is-a-geoeconomic-trap-for-europe/

[44] https://www.cfr.org/expert-brief/unpacking-trump-twist-national-security-strategy

Önceki Haber

İspanya’dan Airbus’a Dev Helikopter Siparişi

Sonraki Haber

Northrop Grumman, Amfibi Muharebe Araçları için Mk44S Seri Üretimine Başladı

Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın

Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın

Sonraki Haber
Northrop Grumman, Amfibi Muharebe Araçları için Mk44S Seri Üretimine Başladı

Northrop Grumman, Amfibi Muharebe Araçları için Mk44S Seri Üretimine Başladı

  • Trendler
  • Son Haberler
Hava Kuvvetlerinin Stratejik Aklı HVBS’ye MilSOFT Dokunuşu

Hava Kuvvetlerinin Stratejik Aklı HVBS’ye MilSOFT Dokunuşu

24 Ekim 2025
Nurol Makina, Gelecek Beş Yılda Küresel Pazardaki Konumunu Güçlendirmeyi Hedefliyor

Nurol Makina, Gelecek Beş Yılda Küresel Pazardaki Konumunu Güçlendirmeyi Hedefliyor

20 Kasım 2025
İki Tarihi Müttefik Almanya-Türkiye İlişkilerinde Değişen Jeopolitik ve Güvenlik Sratejileri ve Şansölye Friedrich Merz’in Ankara Mesajlarını Okumak

İki Tarihi Müttefik Almanya-Türkiye İlişkilerinde Değişen Jeopolitik ve Güvenlik Sratejileri ve Şansölye Friedrich Merz’in Ankara Mesajlarını Okumak

31 Ekim 2025
Nükleer Denemeler, ABD-Çin-Rusya Troykasında Silahlanma Yarışını Başlatır mı?

Nükleer Denemeler, ABD-Çin-Rusya Troykasında Silahlanma Yarışını Başlatır mı?

2 Kasım 2025
İngiltere ve Almanya Arasında 52 Milyon Sterlin’lik Topçu Sistemi Sözleşmesi

İngiltere ve Almanya Arasında 52 Milyon Sterlin’lik Topçu Sistemi Sözleşmesi

29 Aralık 2025
Yeniden Kullanılabilir Roketlerde Çin Hamlesi: Borsa Şartları Değişti

Yeniden Kullanılabilir Roketlerde Çin Hamlesi: Borsa Şartları Değişti

29 Aralık 2025
Kim Jong-un 2026 için Füze Üretimi Talimatı Verdi

Kim Jong-un 2026 için Füze Üretimi Talimatı Verdi

28 Aralık 2025
Lockheed Martin ve MANTECH’ten ABD Filosu için Yapay Zekâ Hamlesi

Lockheed Martin ve MANTECH’ten ABD Filosu için Yapay Zekâ Hamlesi

28 Aralık 2025
İngiltere ve Almanya Arasında 52 Milyon Sterlin’lik Topçu Sistemi Sözleşmesi
Kara Araçları

İngiltere ve Almanya Arasında 52 Milyon Sterlin’lik Topçu Sistemi Sözleşmesi

29 Aralık 2025
Yeniden Kullanılabilir Roketlerde Çin Hamlesi: Borsa Şartları Değişti
Hava Araçları

Yeniden Kullanılabilir Roketlerde Çin Hamlesi: Borsa Şartları Değişti

29 Aralık 2025
Kim Jong-un 2026 için Füze Üretimi Talimatı Verdi
Savunma Sanayi Sistemleri

Kim Jong-un 2026 için Füze Üretimi Talimatı Verdi

28 Aralık 2025
Lockheed Martin ve MANTECH’ten ABD Filosu için Yapay Zekâ Hamlesi
Savunma Sanayi Sistemleri

Lockheed Martin ve MANTECH’ten ABD Filosu için Yapay Zekâ Hamlesi

28 Aralık 2025
Daha Fazla Göster
C4Defence

Mildata Ltd. © 2012–2025

Türkiye’nin ilk online savunma dergisi. Turkey’s first online defence magazine.

Bizi Takip Edin Follow Us

Sonuç Bulunamadı
Tüm Sonuçları Göster
  • Ana Sayfa
  • Haberler
    • Son Haberler
    • Dergiden Haberler
    • Fuar
  • Savunma Sanayi Sistemleri
    • Türk Savunma Sanayi
    • Kara Araçları
    • Hava Araçları
    • Deniz Araçları
    • Projeler
    • İhracat
    • Uzay
  • Modernizasyon Sistemleri
    • TSK Modernizasyon
    • SSB Projeleri
    • MSB Projeleri
    • Askeri Projeler
    • Robotik Sistemler
    • Yardımcı ve Alt Sistemler
  • Makaleler
    • Sami Atalan
    • Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın
    • Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz
  • Dergiler
  • Hakkımızda
    • Künye
    • KVKK Aydınlatma Metni
  • Menü ögesi
  • Türkçe
  • English

Mildata Ltd. © 2012–2025