Umman Denizi’nde Rus-Japon İşbirliği
Ocak 22, 2020En Yeni V-22 Osprey Göklerde
Ocak 24, 2020Yunanistan’dan “Mare Nostrum” Bizim Deniz Hayali
Yunanistan'da savunma sektöründe faaliyet gösteren Ptisi & Diastima Dergisi'nde dikkat çekici bir haber yayımlandı. Yazıda, başta Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğal gaz yatakları ardından da Türkiye ile Libya'nın karşılıklı olarak ilan ettiği münhasır ekonomik bölge nedeniyle gerilen Türk-Yunan ilişkileri ele alındı. Yazıda olası bir çatışmada uygulanması muhtemel taarruz planının ana hatları incelendi. Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı İsrail ürünlerini kullanmasının savunulduğu çalışmada; Türkiye'nin radar ve elektronik destek kabiliyetinin yanı sıra Yunanistan'ın SEAD (Surpression of Enemy Air Defence / Düşman Hava Savunmasının Bastırılması) gücü ve IAI Harop İHA'lara olan gereksinimi ifade edildi.
Yunanistan'ın ekonomik ve askeri durumuyla birlikte Türkiye'nin artan radar, İHA ve elektronik harp kabiliyetinin işlendiği yazıda özetle, Yunanistan'ın Anadolu'ya yapacağı bir harekâtın yanı sıra Türkiye'nin Adalar'a yani ASDEN (Yunan İç ve Adalar Yüksek Askerî Komutanlığı / ΑΣΔΕΝ)' düzenleyeceği muhtemel bir taarruz ele alındı. ASDEN'in bölgedeki misyonu irili ufaklı birçok adada konuşlandırılmış bölükten başlayarak tugay seviyesine kadar çok sayıda birliğinin adaları Türk taarruzuna karşı savunmak olarak belirtildi. Bu açıklama, uluslararası nitelikte olan Lozan Barış Antlaşması'na göre silahtan arındırılmış olması gereken Ege Adaları'na silah ve asker yığıldığının da bir itirafı niteliğinde. Ege'de konuşlu statik birliklerin alandaki diğer adaların savunmasına katkıda bulunamayacağı hususu yazıda işlense de bölge savunmasından alan savunmasına kayan doktrinler, bu satırları yalnızca Harop propagandası için yazılmaktan öteye geçirmiyor.
Türkiye'nin iyiden iyiye artan İHA kabiliyetinin yanı sıra S-400 tedariki, gemi modernizasyonları ve yeni sistemlerin alınmasıyla gelişen radar ve elektronik harp gücü vurgulanırken Yunanistan'ın bunlara karşı koyabilecek envanteri de ele alındı. İHA'ların Suudi Arabistan'da gerçekleştirdiği görevler ve petrol kuyularının korunması için bölgede konuşlanması muhtemel MIM-104 Patriot hava savunma sistemlerine atıf yapılırken ülkenin SEAD gücü de ele alındı. Ülke envanterinde bulunan ve “skandal sayıda” olarak nitelendirilen az miktardaki AGM-88 HARM anti-radyasyon füzesi ve nispeten daha çok miktarda bulunan SCALP seyir füzelerinin kullanımının ise yüksek maliyet nedeniyle kısıtlı kalabileceğine işaret edildi. Bu kısımda İsrail'den tedarik edilecek Harop mühimmatlarının füzelerinin SEAD görevlerini icra edebileceği, mutlaka körlenmesi gerekliliği belirtilen Türk Donanması'nın radarları için iyi bir çözüm olabileceği hususları ele alındı. Aksi bir durumun Yunan tarafını felakete sürükleyebileceği vurgulandı. Ayrıca yine İsrail menşeili Spike NLOS ve ÇNRA gibi hareketli ve uzun menzilli sistemlerin de savunma ağına destek ve Türk cephe gerisine yapılacak atışlar için paha biçilmez birer çözüm olduğu hususları da işlendi.
Radar takip sisteminin yanı sıra FLIR temelli elektro-optik tarayıcı sayesinde satıh hedeflerine karşı da etkili kullanım sunan Harop sistemleri, operasyonel olarak yer taarruz görevlerinde de kullanıldı. Ekonomik olarak pek iç açıcı durumda olmayan Yunanistan'ın Harop ve Spike NLOS gibi sistem tedarikleri, Ege'de “Mare Nostrum” (Bizim Deniz) hayalleri için bir basamak olup olmayacağı ise tartışmaya açık bir husus olarak karşımıza çıkıyor.