” Eğer bu nükleer silahlanma yarışına devam ederseniz yapacağınız tek şey molozları toplamak olacaktır. ”
Winston Churchill[1]
” Eğer bu nükleer silahlanma yarışına devam ederseniz yapacağınız tek şey molozları toplamak olacaktır. ”
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 24 Şubat 2025[2]
Sonbahar, dünya siyasal ve askeri güvenlik dengelerinde, barış ve savaş rüzgarları altında yeni yıla doğru yaklaşmaktadır. Uluslararası sistemde tarihin akışının hızlandığı, belirsizliğin artış gösterdiği, kritik ve çok hassas bir geçiş dönemin tüm devletleri olduğu gibi Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren bir geçiş döneminden geçtiğimiz jeopolitik bir gerçek ile karşı karşıyayız. Bu bakımdan, gelişmelerin realist bir yaklaşımla doğru analiz ederek, geleceğin sürprizlerine karşı hazırlıklı olmanın hayati önem arzettiği düşünülmektedir. Bu bağlamda, Ukrayna ve Gazze savaşları devam ederken, ABD-Çin ticaret savaşları, Kore Zirvesi ile devam etmiştir. Ancak, ABD Ordusu’nun Karayip Denizindeki askeri yığınağı endişe kaynağı olamya devam etmektedir. NATO Üyesi Türkiye, Ankara’da iki tarihi Müttefik, İngiltere ve Almanya başbakanlarına ev sahipliği yaparken, hava gücünü takviye için, Eurofighter savaş uçakları alım anlaşmasını imzalamıştır. Türkiye, aynı zamanda, Başkan Trump’ın Gazze barışına önemli destek vererek, ateşkes anlaşmasında garantör ülke statüsü ile kritik bir görev üstlenmiştir. Rusya’nın ABD ve NATO formatları dışında, ABD ile Alaska ateşkes görüşmelerinin pazarlıkları sürerken, NATO önemli nükleer hava tatbikatı ifa etmiştir. Putin, gelişmelere karşı, Kiev’e füze ve SİHA saldırılarını yoğunlaştırırken, 9M730 Burevestnik -Fırtına kuşu Füzesi ve Poseidon Torpidosu ile cevabını vermekte gecikmemiştir. Bütün bu oldukça süratli gelişmeler projeksiyonları kapsamında, Başkan Trump, seçim öncesinde söz verdiği üzere, dünya barışını çok ciddi şekilde tehdit eden Rusya -Ukrayna Savaşı ile Orta Doğu’da devam eden Gazze Savaşlarını bitirmek için diplomatik çabalarını yoğunlaştırmıştır. Bu bağlamda, Gazze’de geçici ateşkes sağlanırken, Netanyahu farklı gerekçeler ile saldırılarını sürdürmektedir. Bu bağlamda, Gazze ve Filistin’in geleceği, dolayısıyla geniş coğrafyada bölgesel güç dengesiyle ilgili kritik bir kavşaktayız. Ortadoğu bölgesinde, Gazze’deki İsrail saldırılarına son verecek olan, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın planın taraflarca 29 Eylül 2025 tarihinde kabul edilmesinin ardından sağlanan ateşkes ile sonlanmıştır. ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 maddelik barış planı, Filistinlilerin Gazze’de yaşamaya devam etmesini ve “İsrail’in Gazze’yi işgal etmeyeceğini veya ilhak etmeyeceğini” açıkça öngörüyor. Planın büyük bir kısmı, ” Büyük İsrail “in bir parçası olarak Gazze’nin kalıcı olarak İsrail tarafından kontrol edilmesini isteyen İsrail’in mevcut iktidar koalisyonunun aşırı sağcı üyelerinin hedefleriyle çelişiyor.
Ancak, İsraillilerin Filistinlilerin yerini alacağı gelecekteki bir Gazze vizyonları hala canlılığını koruyor. Avrupa, İsrail ve Arap ülkelerindeki düşünce kuruluşları ve medya kuruluşları tarafından yapılan analizlerin çoğu, Trump’ın barış planının daha fazlasını uygulamaya koymaya yönelik acil ateşkesin ötesine geçmenin zorluklarına ve potansiyel fırsatlarına odaklandı. Bu plan, Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazze’nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşası ve Filistin devleti için koşulların yaratılması gibi konuları kapsıyor. Bu tür analizler, nasıl ilerleneceği konusunda önemli bir tartışmaya katkıda bulunuyor ve sıklıkla ciddi zorlukları kabul ediyor. Ancak tartışmaların büyük bir kısmı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun mevcut koalisyonu için hayati önem taşıyan aşırı sağcı aktörleri göz ardı ediyor. [1] İkinci hamle olarak, halen devam eden Rusya-Ukrayna Savaşını sona erdirmek üzere, Trump’ın Alaska’da gerçekleşen Rus-ABD Zirvesi’nin devamı olarak Macaristan’da tasarlanan toplantı ise Putin’e suikast iddiları ve Rusya’nın toprak tavizinde geri adım atmadığı iddiaları nedeniyle gerçekleşmemiştir.

ABD, çarşamba günü Rusya’nın büyük petrol şirketlerine yaptırımlar uyguladı ve Rusları, Ukrayna’daki savaşı sona erdirme konusunda kararlı olmamakla suçladı. Moskova, nükleer silah içeren büyük bir eğitim tatbikatı yürütmüştür. Batı’nın Moskova ile ateşkes müzakereleri için gösterdiği diplomatik çabalar defalarca başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum, Rusya’nın 2022’den bu yana üstlendiği muazzam maliyetlere rağmen Ukrayna’daki hedeflerinin büyük ölçüde değişmediğini gösteriyor. Artan ekonomik, askeri-endüstriyel ve demografik zorluklara rağmen savaş Kremlin için öngörülebilir gelecekte sürdürülebilirliğini koruyor. Rusya, yıpratma savaşını kazandığına ve sonunda Ukrayna’yı alt edip daha uzun süre ayakta kalabileceğine inanmaya devam ediyor. Stratejik olarak Kremlin, Ukrayna’yı boyunduruk altına alma ve Rusya’nın nüfuz alanına yeniden dahil edilene kadar Batı ile ittifak kurmasını engelleme konusunda kararlılığını sürdürüyor. [2] Trump, Vladimir Putin’den bıkmış durumda. Dostça görüşmeler, görüşme teklifleri, savaş sonrası anlaşmalar… Hiçbiri Rus lideri bir barış anlaşmasına ikna edemedi. Amerikan başkanı 22 Ekim’de öfkelendi. Beyaz Saray’a döndüğünden beri Rusya’ya karşı ilk ciddi ekonomik saldırısında, ülkenin en büyük iki petrol şirketi olan Rosneft ve Lukoil’e ve 34 iştirakine yaptırım uyguladı. Amerika Hazine Bakanlığı’na göre amaç, “Kremlin’in savaş makinesi için gelir elde etme ve zayıflayan ekonomisini destekleme kabiliyetini zayıflatmak”. [5] Kremlin ise boş durmuyor. Ukrayna’yı “karanlığa sürükleme” planına göre, 2026 kışı yaklaşırken, füze bombardımanları ve drone saldırıları ile Ukrayna enerji sistemini parçalamayı amaçlamaktadır. Rus kuvvetleri, şehri ele geçirmek için Pokrovsk ve çevresinde saldırı operasyonlarını yoğunlaştırıyor. 31 Ekim ve 1 Kasım’da yayınlanan coğrafi konumlu görüntüler, Rus kuvvetlerinin yakın zamanda Pokrovsk’un orta ve güneydoğu kesimlerinde ilerlediğini gösteriyor[6]


İki Yeni Rus Silahı: Burecestnik Füzesi ve Poseidon Torpidosu
Rus Ordusu, taktiksel olarak, Ukrayna’yı fethetmek yerine, kış yaklaşırken elektrik şebekesine, merkezi ısıtma ve gaz altyapısına hava saldırıları düzenleyerek onu yok etmek istiyor. Amaç, ülkenin doğusundaki büyük bölgeleri yaşanmaz hale getirmek, sanayiyi baltalamak ve kitlesel göçü teşvik etmek.[7] Rusya’nın Avrupa’ya yönelik mikro saldırıları neden artıyor? Ukrayna’ya verilen desteği azaltmayı ve Amerika’nın kararsızlığını ortaya çıkarmayı umuyor[8] 10 Eylül sabahı yaşananlar, ittifakın 1949’da kurulmasından bu yana NATO topraklarına yapılan en ciddi saldırıydı. 19 İHA, büyük ölçüde Rus birliklerinin serbestçe faaliyet gösterdiği Belarus’tan fırlatıldı. Uçaklar Polonya hava sahasının derinliklerine düştü ve bazıları vurularak düşürüldü. Diğerleri ise can kaybı olmadan düştü.[9] ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya ve Ukrayna’yı müzakere masasına oturtmak için aylarca süren yoğun diplomatik çabalarının ardından, Trump’ın savaşı sona erdirme çabalarından şimdilik vazgeçtiği görülüyor. Nükleer güçle çalışan Burevestnik füzesinin testini duyurmasından üç gün sonra Moskova, cevaben nükleer kapasiteli su altı insansız hava aracı Poseidon’u da test ettiğini açıkladı. Sadece bir hafta içinde gerçekleşen ikinci nükleer silah testi, Moskova’nın Ukrayna’da ateşkese yanaşmaması nedeniyle ABD ile yapılan görüşmelerin durmasıyla gerçekleşti. Trump, bu hamleyi Rusya ve Çin gibi diğer ülkelerle aynı hızda ilerlemenin bir yolu olarak savunmuştur. Trump, “Başkaları test yaparken bizim de test yapmamızın uygun olduğunu düşünüyorum” dedi. Ancak ABD’nin 33 yıllık bir aradan sonra nükleer testlere yeniden başlamasının birkaç ay sürmesi muhtemel.[10] Bu yeni tırmanma gösteren nükleer silah denemeleri, tüm işaretlerin dünyanın nükleer silahlanma yarışına doğru gittiğini gösterdiği, ancak henüz başlamamış olmasına rağmen, zaten tehlikeli olan bir zamanda tehlikeyi daha da artırabileceği ve neticeten bunun domino etkisi yaratabilmesi varsayımını güçlendirmektedir. Kanaatimzce, dünya hızla yeniden ABD-Rusya- Çin’in potansiyel olarak bir silahlanma yarışına öncülük ettiği bu makalenin ana fikri olarak ortaya çıkmakatdır. [11] Bu bağlamda, Ukrayna’nın düzenlediği bir insansız hava aracı saldırısı, Rusya’nın Tuapse kentinde büyük yangınlara yol açtı. Saldırıda bir petrol tankeri ve kentin limanı alevlere teslim oldu. Bu durum, Moskova’nın yakıt ihracatını aksatabilir. Rusya’nın ham ve rafine ürünlerinin büyük bir kısmı, ülkenin güneyindeki Krasnodar limanı aracılığıyla uluslararası pazarlara ulaşıyor. Son aylarda Kiev, Kremlin’in savaş çabalarını besleyen Rus petrol ve enerji altyapısına yönelik saldırıları yoğunlaştırdı. [12]
Üçüncü stratejik gelişme, Türkiye-Avrupa arasındaki yakınlaşma ve savunma-güvenlik işbirliğinin derinleşerek güçlendirilmesi yolundaki diplomatik adımların kuvveden fiile çıkmasıdır. Avrupa ile ilişkilerde kritik bir hafta geride kaldı. İngiltere Başbakanı Keir Starmer hafta başı Türkiye ile 20 Eurofighter satışı için anlaşma yaptı. Önceki gün Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşen Almanya Başbakanı Merz’in yaklaşımı ise AB ile ilişkilerde daha pragmatik bir dönemin işaretini vermiştir. [13] Nitekim, Türkiye ve İngiltere, Ankara’nın Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının kullanıcısı olmasını sağlayacak bir mutabakat zaptı imzalayarak, Türkiye’nin yıllardır müzakerelerini sürdürdüğü jetlerin tedarikini güvence altına alma yolunda bir adım attı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İngiltere Başbakanı Keir Starmer arasında, Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının tedariki konusunda tarihi bir iş birliği anlaşması imzalandı. Anlaşma kapsamında Türkiye, İngiltere`den 20 yeni uçak alırken, Katar ve Umman`dan 12`şer adet ikinci el uçak tedarik ederek toplam 44 Eurofighter Typhoon`a sahip olacak. İngiltere’nin Türkiye’ye 20 Eurofighter Typhoon savaş uçağı sağlayacağını ve gelecekte daha fazlasının alınması seçeneğinin bulunduğunu bildiren İngiltere Başbakanı Starmer, “Bu anlaşma hem NATO’daki güvenliği derinleştirecek, hem de ikili savunma sanayindeki işbirliğini artıracak… Türkiye ve İngiltere Avrupa’nın iki ucunda olabilir, ancak birlikte şu anda eskisine oranla çok daha yakın çalışan iki ülkeyiz. Türkiye ile imzalanan bu tarihi anlaşma hem İngiliz işçiler için bir kazanım, hem savunma sanayimiz için bir kazanım hem de NATO güvenliği için bir kazanımdır.” demiştir .[14]

Türkiye’nin 8 milyar sterlinlik Eurofighter Typhoon alımı, Ankara’nın hava gücünü modernize etme hedefiyle İngiltere’nin post-Brexit dönemde küresel savunma ihracatında yeniden merkez olma stratejisini aynı denklemde buluşturdu. Taraflar, anlaşmayı “NATO dayanışmasının güçlenmesi” olarak tanımladı. İngiliz hükümeti bu adımı post-Brexit dönemde Avrupa dışı pazarlarla savunma iş birliğini genişletme stratejisinin bir parçası olarak görürken Türkiye açısından ise bu alımı, yerli KAAN projesi olgunlaşana kadar Türk Hava Kuvvetleri’ni modernize etmek için geçici bir adım niteliğinde değerlendiriyor, nitekim F-16 filosunun yaşlanmasıyla birlikte Ege ve Doğu Akdeniz’de bölgesel güvenlik risklerinin artması, bu ihtiyacı acil hâle getirmişti. İngiltere açısından bu anlaşma, Brexit sonrası dönemin en somut ekonomik-diplomatik başarılarından biri olarak görülüyor. Avrupa Birliği’nden (AB) ayrıldıktan sonra Londra, kendisini “küresel savunma ihracatçısı” olarak yeniden konumlandırmaya çalışıyor. Türkiye’yle yapılan 8 milyar sterlinlik bu satış, bu yönde atılmış çok önemli bir adım. Londra, Türkiye’yi yalnızca bir alıcı değil, Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya’ya açılan bir “güvenlik koridoru” olarak görüyor. Türkiye’nin jeostratejik konumu, İngiltere’nin enerji güvenliği ve bölgesel istihbarat mimarisi açısından oldukça kritik. Dolayısıyla bu satış, yalnızca bir ticaret hamlesinden çok, jeopolitik bir yatırım olarak da okunmalı.[15] Kısaca, Avrupa-ABD arasındaki rekabetin unsuru olarak da Eurofighter dosyası ele alınabilir. Veya Ankara açısından bu uçakların ABD ile savunma ilişkilerinin hızlanması adına bir tür manivela olarak kullanıldığı, diplomatik söylemle teşvik edici olarak seçildiği de düşünülebilir.[16] Kanaatimizce, 80 yıldır ABD savaş uçaklarını kullanan, Spitfire avcı uçaklarının alımından günümüze Avrupa ile önemli bir değişiklik ve güven tazeleme olarak, bu tarihi anlaşma, Türkiye’nin NATO ve bölgesel güvenlik ittifaklarına entegrasyonunu güçlendirmekte ve uluslararası ilişkilerde etkin bir duruş sergilediği ve yeni stratejik denklemlerde önemli bir güç çarpanı ve oyuncu olarak adımlarını güvenli ve temkinli olarak attığını göstermeketdir. kullanan Financial Times, anlaşmanın, Avrupa’nın, Türkiye’yi Rusya’ya ve Orta Doğu’daki istikrarsızlığa karşı kalkan olarak görmesini yansıtıyor.” Ifadelerine yer vererek, aynı zamanda NATO’nun en büyük ikinci ordusu olan Türkiye’nin yeni savaş uçaklarına ihtiyaç duyduğunu aktarmıştır. [17] İngiltere Başbakanı Keir Starmer Türkiye ile savaş uçakları anlaşmasının hemen ardınan, bu defa Almanya Başbakanı Merz’in Ankara ziyareti gerçekleşmiştir. Sertleşen küresel güç mücadelesi, NATO’ya ve dolayısıyla Avrupa’nın güvenliğine büyük katkılarda bulunmuş, Ankara’nın önemini artırdığı gibi son 20 yılda ekonomik ve askeri kapasitesindeki büyük artış da Türkiye’yi önemli bir ortak yapıyor. Türkiye, Almanya’yı da yakından ilgilendiren ve etkileyen bölgesel çatışmaların çözümü konusunda kolaylaştırıcı aktör olmasının yanında, savunma sanayisinde attığı önemli adımlar sonucu geliştirdiği askeri kapasitesiyle de Berlin’in güvenlik ortağı olarak değer verdiği aktörlerden biri haline gelmiştir. [18]
Dördüncü önemli gelişme, ABD’nin Karayipler Denizindeki askeri harekatın boyutlarının taşıdığı belirsizliktir. Ekim ayı sonlarında, Trump’ın “savaş bakanı” olarak adlandırdığı ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Doğu Pasifik’te dört kaçakçılık teknesinin batırıldığını ve 14 kişinin öldüğünü duyurdu. Uluslararası hukuk uzmanları, bu eylemlerin yasallığı konusunda ciddi endişeler dile getirmiştir. Ancak ABD Kongresi, Trump’a esasen tam yetki verdi. Senato Cumhuriyetçileri, Demokratların kartellere karşı askeri saldırıların onaylanmasında yasama organının katılımını gerektiren tasarısını engellemiştir. ABD, Karayipler’ bölgesine gönderdiği büyük askeri deniz gücü, bunun sadece uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele amaçlı olup olmadığının sorgulanmasını gündeme getirmektedir. [19] Washington’un, Venezuela’da uyuşturucu kaçakçılığı için kullanılan askeri tesisler olarak belirlenen hedeflere yakın zamanda askeri saldırı düzenlemeye hazırlandığı bildirilmiştir. Trump yönetimi, ülkede rejim değişikliği yapma niyetini açıkça ortaya koyan korkutucu bir açıklama olarak Venezuela açıklarına çok sayıda askeri teçhizat konuşlandırmıştır. Pentagon, geçen hafta ABD donanmasının en büyük uçak gemisi USS Gerald Ford’un, Tomahawk seyir füzeleriyle donatılmış muhripler, B-1 ve B-52 bombardıman uçakları ve özel kuvvetler helikopterlerinden oluşan bir askeri güce katılmak üzere Avrupa’dan yola çıkacağını duyurmuştur. ABD’li yetkililer, bunun Maduro için ölümcül sonuçlara yol açabileceği konusunda neredeyse hiç şüphe bırakmıyor. Şili’nin demokratik yollarla seçilmiş Marksist Cumhurbaşkanı Salvador Allende, 1973’te askeri darbeyle devrildi ve Dominik Cumhuriyeti’nin uzun süredir diktatörü olup 1961’de siyasi muhaliflerin düzenlediği bir pusuda öldürülen Rafael Trujillo, kaderleri Maduro için birer uyarı niteliğinde olan iki bölgesel liderden sadece ikisi.
Guatemala’nın seçilmiş başkanı Jacobo Arbenz, 1954’te yine CIA tarafından kışkırtılan bir darbeyle devrildikten sonra sürgüne kaçtı. Ancak bu olay, yaklaşık 150.000 kişinin ölümüne ve 50.000 kişinin kaybolmasına yol açan 30 yıllık bir iç savaşı tetikledi. Castro’yu devirme komplosu , 1961’de John F. Kennedy’nin başkanlığının ilk aylarında CIA tarafından organize edilen ve Kübalı sürgünler tarafından gerçekleştirilen ancak Küba silahlı kuvvetleri tarafından bastırılan Domuzlar Körfezi çıkarma operasyonunu da içeriyordu . ABD, 1962’deki Küba füze krizinden bu yana bölgede en büyük deniz kuvvetlerini konuşlandırırken, bazıları Maduro’nun hayatının da aynı derecede tehlikede olduğuna inanıyor. [20]
Orta Doğu’da Gazze Barışı ve İsrail Saldırıları
Ekim ayı, Gazze’de ateşkes sağlandığında ateşkes her taraftan büyük bir tantana ve rahatlamayla karşılandı. Gazze Şehri’nin molozlarla dolu sokaklarında kutlamalar patlak verdi, İsrailli rehineler ve Filistinli mahkumlar ailelerinin yanına döndü ve Donald Trump anlaşmaya aracılık etmedeki rolünden ötürü övgüyle karşılandı. İki yıl süren acımasız savaşın ardından nihayet iyi haberler geldi. Kritik olarak, İsrail’in tek taraflı olarak terk ettiği ocak ayında varılan ateşkesin aksine, son ateşkes kapsamlı bir çerçevenin parçasıydı: ABD Başkanı Donald Trump’ın, büyük ölçüde eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in İsrail-Filistin çatışmasını çözme çalışmalarına dayanan 20 maddelik Gazze barış planı.

Plan, çatışmaları sona erdirmenin yanı sıra, bölgeyi dönüştürmeye yönelik bir planın ana hatlarını çiziyor ve son maddeleri, muğlak terimlerle de olsa, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkına giden “güvenilir bir yol” çağrısında bulunuyor. Plan oldukça mantıklı unsurlarla dolu. Büyük ölçüde uygulanan Aşama 1, çatışmaların durdurulması, İsrailli rehinelerin ve Filistinli mahkumların serbest bırakılması ve İsrail güçlerinin Gazze’nin bazı bölgelerinden çekilmesi çağrısında bulundu. Bu başarıların gerçekten kutlanması gerekirken, Hamas’ın silahsızlandırılması, Gazze’nin yeniden inşası ve nihayetinde Filistin’in yeniden inşası da dahil olmak üzere planın sonraki aşamaları belirsizliğini korumaktadır. [21]İsrail ve Hamas, ABD Başkanı Donald Trump’ın önerdiği barış planına destek sinyali vermelerinin ardından Gazze’deki savaşı sona erdirmeyi amaçlayan dolaylı görüşmelere Mısır’da başlamıştır. ABD’nin aracılık ettiği görüşmeler, Mısır’ın Kızıldeniz kıyısındaki Şarm El Şeyh tatil beldesinde, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının ikinci yıl dönümünden bir gün önce yapılmıştır. Görüşmelerde, İsrail ile Hamas arasındaki farklılıkları gidermek ve Trump’ın planının ilk aşamasının uygulanmasına dair ayrıntıları netleştirmek hedeflendi. Bu aşama; esirlerin ve Filistinli mahkumların serbest bırakılmasını ve derhal bir ateşkesi içermiştir. [22] Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen Orta Doğu’da Barış Zirvesi, 31 ülkenin devlet başkanı seviyesinde katılımıyla 13 Ekim’de gerçekleşti. Her ne kadar Mısır’ın ev sahipliğinde gerçekleşse de bu zirvenin ABD Başkanı Donald Trump’ın son dönemde Orta Doğu’ya yönelik yürüttüğü diplomatik girişimlerinin bir sonucu olduğu söylenebilir. Nitekim Gazze’de ateşkesin imzalanması sürecinde Washington yönetimi önemli rol oynarken, Trump’ın bu süreçte en önemli bölgesel partnerleri Türkiye, Mısır ve Katar olmuştur.
Bu durum ABD Başkanı Trump’ın imza töreninde yaptığı konuşmaya da yansımıştır. Trump, gelinen noktaya ulaşılmasında büyük emekleri olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani’ye ayrı ayrı teşekkür etmiştir.[23]Trump, 10 Ekim’de devreye giren esir takası ve ateşkes anlaşmasının ardından yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında: “Türkiye harikaydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan harikaydı, gerçekten çok yardımcı oldu. Çünkü çok saygı duyulan biri. Çok güçlü bir ülkesi ve çok güçlü bir ordusu var.’’ değerlendirmesinde bulunmuştur. “Neden olduğunu bilmiyorum. Yumuşak ve kolay olanlardan ziyade sert insanları daha çok seviyorum. Bunun ne olduğunu bilmiyorum. Sanırım bu bir kişilik sorunu” ifadelerini kullanan Trump, “Ama Türkiye denen yerden olan bu beyefendi, aslında dünyanın en güçlü ordularından birine sahip. Gösterdiğinden çok daha güçlü. Son çatışmalara bakarsanız, bunların en önündeydi ve bunları kazanıyordu. Kazandı da. Ama bunun için hiçbir övgü istemiyor, bir şey istemiyor, sadece kendi hâline bırakılmak istiyor. Çetin ceviz ama benim dostum oldu ve ne zaman ona ihtiyaç duysam hep yanımda oldu” diye ekledi. Trump, “Zor biri olduğu için, NATO onunla bir sorun yaşadığında beni arayıp, ‘Bize bir iyilik yapar mısın? Erdoğan’la konuşabilir misin?’ diyorlar. Ben de konuşuyorum, o da bizi asla yarı yolda bırakmıyor. Harika biri” ifadelerini kullanan Trump, Erdoğan’a dönerek “Bu yüzden dostluğun için sana teşekkür etmek istiyorum” dedi.Erdoğan dâhil diğer liderlerin Rusya ile Ukrayna arasındaki sorunun çözümü konusunda da yardımcı olup olamayacağı yönündeki soruya “Erdoğan olabilir” yanıtını veren Trump, “Rusya tarafından saygı görüyor. Ukrayna konusunda bir şey diyemem ama (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin ona saygı duyuyor” diye ekledi.[24]

Öte yandan, Batı basınındaki hakim görüşe göre, Ankara, ABD Başkanı Donald Trump’ın 20 maddelik barış planını kabul etmesi için Hamas’ı ikna ederek, “İsrail’e ve Arap rakiplerine karşı Ortadoğu’daki satrançta kendini yeniden kanıtladı.” [25] Trump’ın Gazze planının 15. maddesinde ABD’nin “Arap ve uluslararası ortaklarla birlikte çalışarak Gazze’de derhal konuşlandırılacak geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) oluşturacağı” belirtiliyor. Ateşkes sağlam olmadığı sürece bu gücün oluşturulması ve konuşlandırılması mümkün olmayacaktır.Potansiyel katılımcılar Hamas’ı silahsızlandırmak için güç kullanmak üzere askerlerini göndermeyecektir.[26]Bu koşulların ardından, Körfez ülkelerinin yeni bir diplomatik çerçeve ve bölgesel mevzilenme sürecine yönelmesini teşvik edebilecek üç temel dinamik öne çıkmaktadır. Bunlar; Suriye’deki mevcut angajmanın kazanıma dönüştürülmesi, Körfez monarşilerinin Trump ile kurduğu kişisel ilişki ve bölgesel tehdit algısında İsrail lehine değişim olarak sıralanabilir.[27] Trump yönetimi “20 maddelik plan” barış önerisini ortaya koyup İsrail hükümetini bunu kabul etmeye zorladıktan sonra, tüm baskıyı üstlenen Hamas çok esnek biçimde derhal uyum sağlayacağını ilan etti ve savaş sonrası Gazze yönetimine katılmayı aramayacağını belirtti, ancak silah bırakmayı kesinlikle reddetti ve bunun yasadışı işgale karşı direnişin ulusal bir hakkı olduğunu söyledi. Bu tek başına, Hamas ile ABD ve İsrail arasında yapısal ve uzlaştırılamaz çelişkiler oluştuğu anlamına gelir; ayrıca ateşkes anlaşmasının birinci aşaması, yani “esir takası” tamamlandığında Gazze’de çatışmanın kaçınılmaz olarak yeniden başlayacağı anlamına gelir. Hâlen Gazze Şeridi’nin yüzölçümünün yüzde 53’ünü kontrol eden ağır donanımlı İsrail birlikleri, Hamas’ın kalan güçlerine karşı son genel taarruzu başlatacak ve hatta ABD ordusundan destek alması da mümkündür. Silahların susması, insani yardım koridorlarının açılması ve esir takası sürecinin başlaması, şüphesiz ki sivil halk için hayati bir kazanım oldu. Ancak, bu anlaşmanın mürekkebi henüz kurumamışken hem analistler hem de bölge halkı nezdinde derin bir şüphecilik hâkimdir.
Flistinli Mahkumların Hürriyet ve Özgürlük Sevinci
ABD’de Başkan Donald Trump yönetimi, Gazze Şeridi’nde Hamas ile İsrail arasında imzalanan barış anlaşmasını Ortadoğu’da yeni bir dönemin anahtarı olarak görürken, İsrail’in barışı tehdit eden adımları Washington’ın tedirginliğini arttırdı. Çarşamba günü İsrail parlamentosunda oylanıp kabul edilen Batı Şeria’nın ilhakına yönelik kararla ayyuka çıkan ABD-İsrail gerilimi dün de devam etti. [28] Uluslararası ilişkilerde realist okulun en önemli temsilcilerinden Profesör John J. Mearsheimer’ın ileri sürdüğü realist teoriye göre devletler, öncelikli olarak kendi güvenliklerini ve ulusal çıkarlarını maksimize etmeye çalışırlar. Bu bağlamda İsrail için ateşkes, mutlak bir amaç değil, stratejik bir araçtır. Mevcut anlaşmanın İsrail tarafından kabul edilmesinin ardında yatan temel motivasyon, Hamas’ı askeri yollarla tamamen yok etme hedefinin[1] sahadaki gerçeklikle uyuşmadığının ve operasyonun uluslararası meşruiyetini tamamen yitirdiğinin anlaşılmasıdır. Dolayısıyla anlaşma, İsrail’e taktiksel bir mola verme, uluslararası kamuoyunun baskısını azaltma, yıpranan askeri gücünü yeniden toparlama ve en önemlisi, kamuoyunda ciddi bir baskı unsuru olan İsrailli esirleri geri alma imkânı tanımaktadır.Bu noktada akla gelen kritik soru şudur: İsrail, öncelikli hedefi olan esirleri kurtardıktan sonra, anlaşmayı bir kenara iterek eski planlarına geri dönecek midir? Mearsheimer’ın analiz çerçevesi, bu soruyu olumlu yanıtlamaya daha yakındır. Zira ona göre, İsrail’in nihai hedefi iki devletli bir çözüm veya kalıcı bir barış değil, “Büyük İsrail” projesinin hayata geçirilmesidir.[29]ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ve diğer ABD’li temsilciler, İsrail ziyareti sırasında salı günü yaptıkları açıklamada, Gazze’deki kırılgan ateşkes konusunda iyimser olduklarını belirterek, ilerlemenin beklenenden daha iyi olduğunu söylediler. Yakın zamanda yaklaşık 200 ABD askerinin İsrail’e gönderilmiş olmasına rağmen, Vance, askerlerin Gazze’de konuşlandırılmayacağını vurguladı. Ancak yetkililerin, bölge için “uluslararası güvenlik gücünün nasıl olacağını” tasarlamaya başladığını söyledi.Katılım göstermesi beklenen ülkeler arasında Türkiye ve Endonezya’yı örnek gösterdi. Konuşma yaptığı sahnede ise Ürdün, Almanya, İngiltere ve Danimarka bayrakları yer aldı.[30]
İsrailliler, 13 Ekim’de Tel Aviv’deki bir Meydanda Hamas Tarafından Tutulan Rehinelerin Serbest Bırakılmasını Kutladı
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İsrail Parlamentosu’nda (Knesset) Batı Şeria’ya İsrail hukukunun uygulanmasına yönelik yasa tasarısının ön onay almasının ardından yaptığı açıklamada, bu hamlenin “Gazze’deki barış planını tehlikeye atabileceğini” söyledi.[31]İsrail basınına göre ise, İsrail uzun süre Türkiye’nin Gazze’de rol almasını istemedi ve buna şiddetle karşı çıktı. Ancak Trump’ın baskıları ve Türkiye-ABD ilişkilerinin son dönemde geldiği yakınlıktan dolayı, Trump Erdoğan’a güvenerek Orta Doğu’da ‘düzen sağlamasını’ bekliyor. Türkiye’nin Hamas üzerinde baskı kurma yeteneği anlaşmanın imzalanmasını sağlamıştır. [32]Cumhurbaşkanı Erdoğan, : “Gazze’de akan kanın durması ve ateşkesin sağlanması için ABD Başkanı Sayın Trump’ın gösterdiği çabayı ve liderliği takdir ediyorum. Tarafların kabul edeceği adil ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi için Türkiye olarak biz de sürece katkı vermeye devam edeceğiz.”demiştir. [33]Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Ekim 2025’te gerçekleştirilen kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamalarda, bağımsız bir Filistin devleti kurulana kadar mücadelelerinin hız kesmeyeceğini dile getirdi. Erdoğan, Gazze’de ateşkesin yürürlüğe girmesinden memnuniyet duyduğunu ifade ederken, Türkiye’nin insani yardımların girişine ağırlık vereceğini belirmiştir. [34]

İsrail ve Hamas arasında uzun zamandır beklenen ateşkes nihayet sağlandı, ancak gerginlikler şimdiden kök salmaya başladı. Trump’ın yirmi maddelik barış yol haritasındaki tüm eski engellerle birlikte, çatışmanın sona ermesi hâlâ belirsizliğini koruyor. Ateşkesin yürürlüğe girmesinden bu yana hayatını kaybedenlerin sayısının 88’e, yaralı sayısının 315’e ulaştığı kaydedildi. Ayrıca son 24 saatte enkaz altından 4 kişinin cenazesinin çıkarıldığı aktarıldı. Böylece İsrail’in saldırılarını başlattığı 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze Şeridi’nde hayatını kaybedenlerin sayısı 5 artarak 68 bin 234’e, yaralı sayısı ise 170 bin 373’e yükseldi.[35] İsrail’in talebi ABD-İsrail tarafının birinci aşama hedefidir, ABD’nin talebi ise ikinci aşama talebidir. İsrail Başbakanı Netanyahu ile Trump’ın Kudüs’te birlikte “Gazze savaşı bitti” diye ilan etmelerinden ve gösterişli bir “Mısır Barış Zirvesi” toplamalarından yalnızca bir hafta sonra, Trump sabırsızca kendi kendisini tekzip etti, barış vaadinden döndü, Gazze’deki çatışmayı yeniden başlatmaya hazırlandı ve hatta ABD ordusunu bizzat sahaya sürmekle tehdit etti.İsrail Gazze’de yüklü kuvvetler bırakarak tetikte bekliyor ve taraflar ateşkesin birinci aşama hükümlerine uymamakla birbirini suçluyor. Trump’ın İsrail adına sergilediği bu güç gösterisiyle birlikte, iki yıldır uzayan Gazze savaşının bitmekten çok uzak olduğu görülüyor.[36] İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Gazze Şeridi’nde “acil ve güçlü saldırılar” emri verdi ve gece boyunca 104 Filistinlinin ölümüne yol açtı. Ateşkesin Çarşamba sabahı yeniden başlayacağını duyurdu. Bu, iki çatışan taraf arasında 9 Ekim’de arabuluculuk yapılmasından bu yana Gazze’deki en ölümcül olaydı. İsrail ve Hamas daha önce de birbirlerini kırılgan ateşkesi ihlal etmekle suçlamışlardı, ancak her iki taraf da daha sonra anlaşmaya yeniden bağlılıklarını yinelemişti.
İsrail, Hamas savaşçılarının Refah’ta iki askerini öldürdüğünü ve bu ayın başlarında en az kırk beş kişinin ölümüne yol açan bir dizi saldırı başlattığını açıkladı. İsrail askeri güçleri ayrıca, çizilme aşamasında olan müzakere edilmiş geri çekilme hattının İsrail tarafına geçtiği iddia edilen Filistinlileri de öldürdü. İsrail daha önce de Hamas’ı, 13 Ekim tarihine kadar son ölen rehinelerin kalıntılarını iade etmeyerek ateşkes şartlarını ihlal etmekle suçlamıştı. Buna karşılık İsrail, ateşkes kapsamında müzakere edilen Gazze Şeridi’ne yardım akışını geçici olarak kısıtlamıştı. [37]İsrail’in hava saldırıları, Trump’ın “barış planının” kırılganlığını ortaya koydu. Uluslararası destek olmadan, plan tamamen çökme riskiyle karşı karşıya. İsrail’e göre, bu şiddet dalgası, Hamas’ın hâlâ İsrail kontrolü altında olan Refah bölgesindeki İsrail Savunma Kuvvetleri güçlerine ateş açması sonucu meydana geldi ve bir İsrail Savunma Kuvvetleri yedek askerinin ölümüyle sonuçlandı. Hamas, olaya müdahil olduğunu reddetti. İsrail, Gazze Şehri ve Han Yunus’a ek saldırılarla karşılık verdi. Her iki taraf da ihlalleri kendi çıkarlarına göre yorumladığı için, ateşkesin belirsiz yapısı yanlış hesaplamalara ve fırsatçılığa geniş bir alan bırakıyor.
İsrail, Hamas ölen rehinelerin naaşlarını iade edene kadar bu bir sonraki aşamaya geçmeyeceğini açıkça belirtti; Hamas bu şartı yerine getirmekte zorlanıyor. Hamas ise, İsrail’i rehine sorununu askeri kontrolü sürdürmek için bir bahane olarak kullanmakla suçluyor. Bu arada, Gazze’nin altyapısı harabeye dönerken, insani durum kötüleşmeye devam ediyor ve temel hizmetler çöküyor. İki yıllık savaşın travmasını yaşayan halk, ciddi gıda, su ve ilaç sıkıntısıyla karşı karşıya kalırken, yardım konvoyları siyasi pazarlıklara ve aralıklı ablukalara maruz kalıyor. Gazze’nin ötesinde, Batı Şeria’da şiddet yayılmaya devam ediyor. Son birkaç gündür İsrail güçleri ve yerleşimciler ile Filistinliler arasında çatışmalar yoğunlaştı. İsrail’in sağcı hükümetinin teşvik etmediği, hatta mümkün kıldığı bu paralel tırmanış, mevcut ateşkesin sınırlı kapsamına daha fazla dikkat çekiyor ve çatışmanın ne kadar kolay tekrar genişleyebileceğini gösteriyor. Trump yönetimi, Jared Kushner, Steve Witkoff, JD Vance ve Marco Rubio’nun üst düzey ziyaretleriyle ateşkesi sürdürmeye çalıştı. Ayrıca bir izleme merkezine 200 asker konuşlandırdı ve her iki tarafa da baskı uygulamaya devam ediyor. Bu etkileşim olumlu olsa ve Amerikan niyetini gösterse de, yenilenen çatışma döngülerini önlemek için tek başına yeterli değil. Sonuç olarak, yönetimin açıklamaları itidal çağrısı yapmaya devam ediyor, ancak hesap verebilirlik konusunda pek bir şey sunmuyor. Yeni kurulan izleme merkezinin, uyumu doğrulama veya uygulama yetkisi bulunmuyor. Mısır ve Katar arabuluculuk rollerini sürdürüyor, ancak bu belirsizlik ortamında etkileri azalıyor.[38]
Ateşkesin sürdürülebilir bir çerçeveye dönüşmesi için, yalnızca ABD baskısı ve Trump’ın 20 maddesinin belirsiz çerçevesiyle değil, uluslararası alanda da güçlendirilmesi gerekiyor. Bölgesel ve uluslararası aktörler bağımsız izleme, yeniden yapılanma ve geri çekilme için net zaman çizelgeleri ve güvenlik ve insani erişim için bağlayıcı garantiler uygulamalıdır. Bu unsurlar olmadan, durum sükûnet ve şiddet döngüleri arasında gidip gelecek ve sonunda yeni bir savaş dalgasına yol açacaktır. Ateşkes şartları uyarınca İsrail ordusu Gazze’nin bazı kısımlarından çekildi, ancak hâlâ bölgenin yaklaşık %53’ünü işgal ediyor. Ordunun büyük miktarda araziyi kontrol altında tuttuğu gelecekteki bir senaryoda, İsrail yerleşimci hareketi, Batı Şeria’da kendileri için çok iyi işleyen oyun planına benzer bir strateji izlemeyi deneyebilir. Yerleşimciler, şu anda nispeten az Filistinlinin yaşadığı ve üzerine inşa edilebilecek geniş bir moloz yığınının bulunduğu İsrail kontrolündeki bölgede küçük karakollar kurmaya çalışabilirler. İsrail yerleşimci hareketi, Oslo Anlaşmaları süreci boyunca kilit bir engelleyiciydi ve Batı Şeria’da bir Filistin devleti kurma fırsatını sürekli baltalamak için çalışıyordu. Hareket o kadar çok yerleşim yeri ve destekleyici altyapıyı başarıyla oluşturdu ki, Batı Şeria’da toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin devleti artık neredeyse imkânsız. Dahası, Netanyahu, övündüğü gibi, Oslo Anlaşmaları’nın uygulama sürecinde oldukça başarılı bir engelleyiciydi. Yeni barış çabaları başlarken, gerçek şu ki mevcut İsrail hükümeti, önceki barış süreçlerini bozmaktan ve işleyen bir Filistin devletinin kurulmasını engellemekten gurur duyan politikacılar tarafından yönetiliyor. Özellikle, Hamas, Oslo Anlaşmaları’nı baltalayan diğer büyük engelleyiciydi ve Gazze’deki en önemli Filistinli aktör olmaya devam ediyor; bu da geleceğe dair şüphecilik için bir başka neden.[39]
Rusya-Ukrayna Savaşı Füzeler ve Uçakların Gölgesinde Beşinci Yılına Sürüklenmektedir
“Sorunlarımızı ancak diğer ülkelerle iş birliği yaparak çözebilirdik. İşbirliği yapmamak paradoksal olurdu. Bu nedenle Demir Perde’ye bir son vermemiz, uluslararası ilişkilerin doğasını değiştirmemiz, onları ideolojik çatışmalardan kurtarmamız ve özellikle silahlanma yarışına son vermemiz gerekiyordu. “
Mihail Gorbaçov[38]
“Ukrayna’ya NATO birliklerinin gönderilmesi konuşuluyor. Ama [geçmişte] birlik gönderenlerin akıbetini hatırlıyoruz. Şimdi müdahaleciler için sonuçları çok daha trajik olacak” “Bizim de kendi topraklarındaki hedefleri vurabilecek silahlarımız var. Bu gerçekten nükleer silahlarla bir çatışmayı ve dolayısıyla medeniyetin yok edilmesini tehdit ediyor”
Vladimir Putin
Rusya-Ukrayna Savaşı, halen belirsizliğini korumaktadır. Ukrayna, ABD başkanının Gazze’de ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması anlaşması sağlamasının ardından yeniden odaklandığı bir konu. Trump-Putin arasındaki Alaska Zirvesi beklenen barışın müjdelerini bölge halklarına getiremedi. Yeni yaptırımlar, ABD Başkanı Donald Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılması planlanan zirvenin suya düşmesinden bir gün sonra açıklandı. Trump, gazetecilere yaptığı açıklamada, “kendisine doğru gelmediği için” toplantıyı iptal ettiğini ifade etmiştir. [40]Trump-Putin görüşmesinin iptal edilmesi ve NATO Genel Sekreteri’nin ziyareti, Washington’ın Ukrayna’daki savaşı sona erdirmedeki rolüyle ilgili soruları yeniden gündeme getirmiştir. Trump’ın özellikle Gazze’deki savaşa yaklaşımından da anlaşılacağı gibi, büyük biranlaşma olmayacağını söylemek mümkün. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’ye göre, Rusya şu anda bütçesinin %40’ını savaş ekonomisine ayırıyor ve sadece bu yıl en az 1500 tank, 3000 zırhlı araç ve yüzlerce İskender füzesi üretmesi bekleniyor. Çin de nükleer cephaneliği de dahil olmak üzere askeri yeteneklerini hızla genişletiyor.[42] Rusya Devlet Başkanı, ise: “Avrupa’nın artan militarizasyonunu yakından takip ediyoruz… Olanları görmezden gelemeyiz. Kendi güvenliğimiz nedeniyle bunu yapmaya hakkımız yok.”açıklamasında bulunmuştur. Washington’da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky ile gerçekleşmiştir “Umarım Tomahawk’ları düşünmeden savaşı bitirebiliriz” diyen Trump, ABD’nin Tomahawk’lara ve “Ukrayna’ya gönderdiğimiz diğer birçok silaha” ihtiyacı olduğunu söylemiştir. [43]
Bu savaş, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da yaşanan en ölümcül ve en önemli çatışma. Ukrayna havaalanları hâlâ kapalı olduğundan, ülkeye gidenler Polonya’dan Kiev’e en az on dört saatlik bir tren veya araba yolculuğu yapmak zorunda. Teknoloji o kadar gelişmiş ve taşıdığı yük o kadar yıkıcı ki, Batılı ortaklar modern savaşın geleceğine tanıklık etmek ve yatırım yapmak için Ukrayna’ya akın ediyor. Ukraynalı kaynaklar, Trump yönetiminin, iki tarafın yılda on milyon İHA üreteceği ve Ukrayna’nın 2026 için öngörülen üretimini iki katına çıkaracağı, elli milyar dolarlık, beş yıllık bir anlaşmanın müzakerelerinin ilk aşamalarında olduğunu söylüyor.[44] Başkan Putin’in Anchorage’da kırmızı halıda karşılanması, Rusya’nın uluslararası sahneye dönüşünü ve Batı’nın Moskova’yı tecrit edememesini simgeliyordu.[44] Öte yandan, unutmamak gerekri ki, Kremlin lideri, Rusya’nın nükleer silah kullanma koşullarını belirleyen belge olan nükleer doktrininde değişiklik yapılmasını dışlamadığını daha önce dile getirmiştir. Putin, “Bu doktrin canlı bir araçtır ve çevremizdeki dünyada olup bitenleri dikkatle izliyor ve bu doktrinde değişiklik yapmayı dışlamıyoruz. Bu aynı zamanda nükleer silah denemeleriyle de ilgilidir.” Ve Ukrayna’yı destekleyen Avrupa ülkelerine bir uyarıda bulundu: Rusya’nın “Avrupa kıtasındakinden çok daha fazla [taktik nükleer silahı] var, hatta ABD kendi silahlarını getirse bile.” “Avrupa’nın gelişmiş bir [erken uyarı sistemi] yok,” diye ekledi. “Bu anlamda az çok savunmasızlar.” Açıklaması ile nükleer denemelere sıcak baktığını mesajını önceden vermiştir. [46]

Trump’ın “kâğıt kaplan” lafına yanıt veren Putin, bu sözlerin ironik olabileceğini ima ederek, “Tüm NATO blokuyla savaşta olmaktan rahatsızlık duymuyorsak, ama biz kağıt kaplansak, o zaman NATO nedir?”yanıtını veröiştir. [47] ABD, Ukrayna’ya Tomahawk füzeleri tedarik etme kararına yaklaşırken, Kremlin, ABD Başkanı Donald Trump’ı caydırmak için söylemlerini sertleştiriyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in sözcüsü Dmitry Peskov, yaptığı açıklamada, Tomahawk meselesinin Moskova’da ” aşırı endişe ” yarattığını kabul etti ve savaşın artık tüm taraflarda gerilimin tırmandığı “dramatik bir ana” girdiğini söylemiştir. Eski Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev, Trump’a yönelik ince örtülü bir nükleer tehditle öncülük etti. Medvedev, “Uçuş halindeyken nükleer bir Tomahawk füzesini konvansiyonel bir füzeden ayırt etmenin imkansız olduğu, yıldızlarla bezeli adamın bile anlayabileceği bir şekilde yüzlerce kez söylendi,” diye belirtti. “Bu füzelerin fırlatılması herkes için kötü sonuçlanabilir. Ve en önemlisi, Trump’ın kendisi için.”[48] Öte yandan, ABD’nin Rusya’daki uzun menzilli enerji hedefleri hakkında Ukrayna’ya istihbarat vereceği bildirilmiştir. Batı ve özellikle ABD’nin uydu görüntüleri ve diğer izleme verileri biçimindeki istihbaratının, Rusya sınırları içindeki tesislerin doğru bir şekilde hedef alınmasına olanak sağlamada önemli bir yardımcı olduğu düşünülmektedir. Petrol rafinerileri gibi enerji hedeflerine odaklanmak, Ukrayna’nın 38 rafineriden 21’ini uzun menzilli drone saldırılarıyla vurarak halihazırda başarılı olan operasyonunu daha da ileriye taşımasına olanak tanıyacaktır. Bu durum, Rusya’nın bazı bölgelerinde yakıt sıkıntısına yol açmıştır. Bazı günlerde günlük üretimin beşte bir oranında azaldığı tahmin edilmektedir.
NATO Nükleer Alarm Tatbikatı

Almanya dahil 14 NATO ülkesi, bugün (24 Ekim) bu yılki “Steadfast Noon” nükleer savaş tatbikatını tamamlıyor. Her yıl ekim ayında gerçekleştirilen “Steadfast Noon” tatbikatı, Avrupa’da depolanan ABD nükleer silahlarıyla olası bir saldırıyı simüle ediyor. Taşıyıcı veya fırlatma uçağı olarak Alman Hava Kuvvetlerine ait jetler de kullanılabilir.Avrupa’da nükleer savaşa katılma istekliliğinin artmasının bir göstergesi olarak, bu yıl tatbikata ilk kez yeni NATO ülkeleri Finlandiya ve İsveç katılırken, Danimarka da ilk kez tatbikat için bir üs sağladı.Alman hükümeti de şu anda Eifel’deki Büchel hava üssünü milyarlarca avro harcayarak yeniden inşa ettiriyor, böylece gelecekte F-35 tipi ABD savaş uçaklarını yeni B61-12 tipi nükleer bombalarla birlikte bu üste konuşlandırabilecek. Aynı zamanda, ABD’den bağımsız bir Avrupa nükleer kalkanı konusunda tartışmalar devam ediyor. Fransa’nın sağladığı nükleer kalkanın yanı sıra Alman nükleer silahlarına dayanan bir Alman nükleer kalkanı da tartışılıyor.

Nükleer paylaşım eğitimi ve güvenliği sağlanırken, kendi Avrupa nükleer kalkanı oluşturulması veya alternatif olarak bir “Alman bombası” satın alınması konusundaki tartışmalar devam ediyor. Mevcut duruma göre, bir Avrupa nükleer kalkanı Fransa tarafından sağlanabilir. Paris ve Berlin, 29 Ağustos’ta Bregançon’da düzenlenen son Alman-Fransız Bakanlar Konseyi toplantısının ardından bu konuyla ilgili bir “stratejik diyalog” başlatılacağını duyurmuştu; bu diyalog, Fransız Cumhurbaşkanlığı ve Alman Şansölyelik ofisleri tarafından, her iki tarafın dışişleri ve savunma bakanlıklarının katılımıyla yürütülecekti. Fransız kalkanına karşı Alman kalkanı hipotezi ne kadar geçerli olabilir?Nükleer paylaşım eğitimi ve güvenliği sağlanırken, kendi Avrupa nükleer kalkanı oluşturulması veya alternatif olarak bir “Alman bombası” satın alınması konusundaki tartışmalar devam ediyor.
Mevcut duruma göre, bir Avrupa nükleer kalkanı Fransa tarafından sağlanabilir. Paris ve Berlin, 29 Ağustos’ta Bregançon’da düzenlenen son Alman-Fransız Bakanlar Konseyi toplantısının ardından bu konuyla ilgili bir “stratejik diyalog” başlatılacağını duyurmuştu; bu diyalog, Fransız Cumhurbaşkanlığı ve Alman Şansölyelik ofisleri tarafından, her iki tarafın dışişleri ve savunma bakanlıklarının katılımıyla yürütülecekti. Şimdiye kadar, Almanya’nın Fransız nükleer kuvvetleri üzerinde herhangi bir şekilde söz sahibi olmakta ısrarcı olması nedeniyle bir anlaşmaya varılamadı; Fransa bunu kararlılıkla reddediyor. [49]
Rusya, NATO’ya nüleer tabikat ile cevap vermiştir. Putin’in Kremlin’den yürüttüğü tatbikat esnasında, Rusya’nın kuzeyindeki Plesetsk Uzay Üssü’nden Yars kıtalararası balistik füzesinin ve Barents Denizi’ndeki Bryansk nükleer denizaltısından Sineva balistik füzesinin fırlatıldığı tespit olunmuştur. Rusya’nın tatbikatı, NATO’nun Steadfast Noon adlı kendi nükleer caydırıcılık tatbikatını düzenlemesinden bir hafta sonra gerçekleşmiştir .[50] Bryansk nükleer denizaltısından Barents Denizi’ne Sineva balistik füzesi fırlatılırken, Tu-95MS uzun menzilli bombardıman uçaklarının havadan fırlatılan seyir füzeleri fırlattığı belirtildi.[51]Rusya, ise hiçbir şeyin değişmediğini ileri sürmüştür. Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov, “ABD, Ukrayna’ya düzenli olarak çevrimiçi istihbarat iletiyor. NATO ve ABD’nin tüm altyapısının Ukraynalılara istihbarat toplamak ve aktarmak için kullanılması aşikâr.” demiştir. [52]Ukrayna’nın Batılı müttefiklerinin, savaşın dördüncü kışına girdiği bir dönemde Rusya’ya yönelik baskılarını artırmasının ardından, Rusya Kiev’e yönelik füze saldırılarını artırmıştır. Ukrayna hava kuvvetleri, Rusya’nın Ukrayna genelindeki saldırılarında fırlatılan dokuz füzeden dördünü ve fırlatılan 62 insansız hava aracından 50’sini düşürdüğünü açıkladı. Başkent Kiev ve Dnipropetrovsk bölgesinde kayıplar bildirilmiştir.[53] Moskova ile köprüleri yıkmayan ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna’daki savaşı sona erdirmek için bir anlaşmaya varılması halinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini belirtmiştir. Trump, “Bir anlaşma yapacağımızı bilmem gerekecek. Zamanımı boşa harcamayacağım” demiştir. [54]
Taktiksel olarak, devam eden 2025 Rus asker konuşlandırmaları ve Kremlin’in çeşitli açıklamaları, Moskova’nın öncelikli hedefinin, Ukrayna’nın şu anda bölgenin yaklaşık %25’ini kontrol ettiği Donetsk’teki kalan kasabaları ele geçirmek olduğunu gösteriyor. Rusya, 2025 yılında kazandığı her kilometrekare toprak başına tahmini olarak 100-150 asker kaybediyor. Ukrayna’daki savaş, Rusya’nın son yüzyıldaki en ölümcül ikinci çatışması ve toplam Rus kayıpları 1 milyona yaklaşıyor; bu sayı, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana tüm Rus ve Sovyet savaşlarının toplamına hızla yaklaşıyor. Bu ağır kayıplara rağmen, son üç buçuk yıl Kremlin’in siyasi hedeflerini veya stratejik hesaplamalarını temelden değiştirmiş gibi görünmüyor. Rusya’nın Ukrayna’daki savaşı en az iki ila üç yıl daha sürdürebileceğini gösteriyor. Batı’nın eşi benzeri görülmemiş yaptırımları karşısında Kremlin, yabancı yatırımların çöküşünü askeri-endüstriyel kompleksine yaptığı devasa devlet destekli harcamalarla telafi etti. Teknokratik yönetim; esnek tedarik zincirleri; düşük borç seviyeleri; Çin, İran ve Kuzey Kore’den gelen destek ve istikrarlı enerji gelirleri, Rusya’nın hem askeri operasyonlarını hem de sosyal harcamalarını sürdürmesini sağladı. Ne yaptırımların yol açtığı uzun süreli bir durgunluk ne de yavaş büyüyen bir ekonomi, Putin’in rejim istikrarı konusunda endişelenmesine neden olmayacak gibi görünüyor.
Askeri-endüstriyelbir bakış açısından, Rusya’nın Ukrayna’da yaşadığı ekipman kayıpları Sovyet sonrası dönem için eşi benzeri görülmemiş düzeydedir. Şubat 2022’den bu yana Rus ordusu, savaş öncesi aktif görev envanterini aşan bir sayı olan 3.000’den fazla tankın yanı sıra çok sayıda zırhlı personel taşıyıcı, topçu, roket sistemi, helikopter ve deniz aracını kaybetti. Yurt içi İHA üretiminin hâlâ genişlemesiyle Rusya, yılda yaklaşık 30.000 Şahid tipi insansız hava aracı üretme kapasitesine sahip ve bu sayıyı 2026 yılına kadar iki katına çıkarma potansiyeline sahip. Rusya’nın 2025 sonbaharına kadar düzenli olarak her salvoda 2.000’den fazla İHA fırlatması bekleniyor. Rusya bugüne kadar yaklaşık 1 milyon kayıp vermesine rağmen, Kremlin, Rus ordusunu 1,5 milyon aktif görev personeline çıkarma iddialı hedefine bağlı kalmaya devam ediyor. Bu hedef, Başkan Putin’in Eylül 2024’te bir kararnameyle belirlediği bir hedef ve Rus ordusunu Çin’in ardından dünyanın en büyük ikinci ordusu haline getirecek. Bu amaçla, Kremlin 2025’te 14 yılın en büyüğü olan bahar askerlik seferberliğini başlattı ve 160.000 kişiyi askere aldı. Bu faktörler göz önünde bulundurularak,gelişmeler , savaşın gidişatına dair en olası dört senaryoyu özetlemektedir: (1) Rusya’nın bir atılım yapması ve Ukrayna ordusunun çökmesi; (2) uzun süreli düşük yoğunluklu çatışma; (3) ateşkes; ve (4) bir barış anlaşması. Özet, her senaryonun olasılığını ve Ukrayna ile Batı’nın olumlu sonuçları en üst düzeye çıkarmak için uygulayabileceği stratejileri değerlendirmektedir.Her senaryoda, dengeyi değiştirmek ve çatışmaları sona erdirmek, Ukrayna’nın ön cephedeki güçlerini korumak, şehirleri füze ve insansız hava aracı saldırılarından korumak ve uzun menzilli saldırılarla Rus topraklarına güç göndermek için Avrupa ve Ukrayna savunma sanayisine önemli yatırımların sürdürülmesini gerektirecektir. [55] Ukrayna savaşında ise Trump’ın etkisi çok daha az. Son dokuz ay boyunca Putin’i ve ardından Zelenski’yi sindirme girişimleri arasında gidip geldi, ancak bunların hiçbiri görünürde pek etkili olmadı.[56]
Türkiye-Avrupa Stratejik Savunma ve Güvenlik İşbirliğinde Gelişmeler: Eurofighter Savaş Uçakları Anlaşması
Türkiye’nin aylardır yürüttüğü Eurofighter uçakları trafiğinde sona yaklaşıldı. Türkiye’nin Eurofighter Typhoon savaş jetlerini tedarik etmesi sürecinde 23 Temmuz’da önemli iki adım atıldı. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve İngiltere Savunma Bakanı John Healey İstanbul’da Türkiye’nin Eurofighter kullanıcısı olarak kabul edilmesini sağlayan bir mutabakat zaptı imzaladı. Aynı gün Alman yayını Der Spiegel, savaş uçaklarının Türkiye’ye satışına Berlin’in onay verdiğine dair bir haber yayımladı. Ardından Alman makamlarından da resmi açıklama geldi.[57] Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Ankara ziyareti kapsamında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmenin ardından Eurofighter hakkında açıklamalarda bulundu. Wadephul, “Türkiye’ye sevkiyat yakında başlayabilir” dedi.[58] Wadephul, Almanya’nın Türkiye ile savunma alanında işbirliğini geliştirmeyi istediğini söyledi. Türkiye’nin güvenilir bir NATO müttefiği olduğunu söyleyen Wadephul, “Almanya NATO müttefiğiyle işbiliği içinde olmayacaksa kiminle olacak?” diye sordu.”Almanya açısından sınırlama yok tam tersine her alanda Türkiye ile işbirliği içinde olmak istiyor” diye ekledi.[59] Türkiye, milli muharip uçağı KAAN’ın 2028’de envantere girmesine kadar hava gücünü güçlendirmek için önemli bir adım attı. Katar ve Umman’dan ikinci el 12 Eurofighter Typhoon alımı için anlaşma sağlanırken, 28 yeni uçağın da Eurofighter Konsorsiyumu’ndan temini için diplomasi trafiği hız kazanmıştır.
Ankara’nın hava kuvvetlerini modernize etmek için yürüttüğü çalışmalar kapsamında bu anlaşmanın ayrıca Avrupa-NATO savunma iş birliği açısından da önemli bir adım olacağına çok önemli bir gerçektir. Avrupa’nın önde gelen savunma sanayi şirketlerinden Airbus’ın savunma ve uzay bölümü CEO’su Michael Schoellhorn: “Almanya’nın ihracat kontrolü açısından dönemin siyasi tartışmaları artık geride kaldı” ifadesini kullandı ve Alman hükümetinin “Türkiye’ye Eurofighter teslimatına engel olmayacağı” yönünde net bir tutum ortaya koyduğunu belirttmiştir.
Türkiye savunma sanayii ürünlerinde ihracatçı bir ülke olarak küresel savunma ürünleri pazarında her geçen yıl konumunu yükseltirken, kendi savunma kapasitesinin eksikliklerini de çok yönlü olarak tamamlama yoluna gitmektedir. Bilindiği gibi Türkiye, Avrupa menşeli savaş uçağı olan Eurofighter tedariki konusunda önemli bir mesafe kaydetti. Almanya uzun bir süre onay konusunda dirense de en nihayetinde yakın dönemde şerhini kaldırmak zorunda kaldı. Ancak Almanya’nın onayı geciktirmesi maalesef Türkiye’ye zaman kaybettirmiştir. Türkiye daha fazla zaman kaybetmeden Eurofighter tedarikini hızlandırmak istiyor. Alımlarla geniş bir filolar kurulması hedefleniyor. Üretici ülkelerle anlaşma hemen imzalansa bile üretim süreçlerinden dolayı teslimat için genelde beklemek gerekiyor. Bundan dolayı da Türkiye, şu anda Katar, Umman ve İngilteregibi ülkelerin elinde olan Eurofighter’lardan hemen almak ve teslimleri hızlandırmak için müzakere yürütüyor. Bu ziyaret kapsamında, Katar ve Umman ile bu alımların konuşulduğu gündeme gelince Türkiye’de bazı çevreler hızlı bir şekilde “ikinci el”tartışması başlattılar. Halbuki, daha alınacak uçakların yaşı ya da ne kadar kullanıldığı ile ilgili bir bilgiye sahip değiller. Ayrıca, bu sektörle ilgili “ikinci el” tartışmasının abesle iştigal olduğunu işin uzmanları söylüyor. Aslında Türkiye’nin Umman ve Katar’la bu konudaki müzakerelerini bir tür “araya girme” ya da “devretmek” gibi görmek gerekir. Katar ve Umman’ın bu uçakları tedariklerinin yeni olduğu ve neredeyse kullanmadıkları biliniyor. [60


Bilindiği üzere, son yıllarda Ankara ve Washington arasında yaşanan S-400 krizi, F-35 programından çıkarılma ve yaptırım tehditleri, Türkiye’nin Batı blokundaki konumunu tartışmalı hâle getirse de İngiltere’yle ilişkiler istikrarlı bir şekilde gelişmeye devam etti. Türkiye-İngiltere ilişkileri özellikle son beş yılda ivme kazanırken 2021’de yürürlüğe giren Serbest Ticaret Anlaşması da iki ülke arasındaki ticaret hacmini 2024’te 19 milyar dolara taşıdı. İngiltere, Türkiye’nin Avrupa dışındaki en büyük ikinci ihracat pazarı hâline geldi. Londra, Türk ekonomisinin yenilenebilir enerji, savunma sanayisi ve dijitalleşme sektörlerindeki yapısal dönüşüme her yıl artan doğrudan yatırımlarıyla eşlik ediyor. İngiltere merkezli savunma sanayisi şirketi BAE Systems’in KAAN projesine teknik danışmanlık desteği vermesi, bu güvenin en somut göstergelerinden. Türk savunma şirketleri de şimdiden İngiliz tedarik zincirlerinde yer bulmaya başladı. Bu tablo, iki ülkenin ideolojik olmasa da çıkar temelli bir uyum yakaladığını gösteriyor. Yeni “güvenlik mimarisi” olarak bakıldığında, Türkiye’nin İngiltere’yle yaptığı Eurofighter anlaşması, her iki ülke için de bir uçak ticaretinin ötesinde “stratejik yön belirleme” hamlesi. Bu hamleyle Ankara, ABD’ye olan bağımlılığını azaltmakla birlikte Batı ekseniyle yeni bir güvenlik mimarisi inşa etmeye çalışıyor. Londra ise Brexit sonrası kaybettiği etki alanını yeniden inşa etmeye çalışıyor. [61]

Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmelerin ardından düzenlenen ortak basın açıklamasında Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının tedarikine dair uygulama düzenlemelerinin heyetler arası görüşmelerde imzalandığını belirterek: “Birleşik Krallık ile bu iş birliğimizin savunma sanayiinde müşterek projelere de kapı aralayacağına inanıyorum. Bu mutabakatı iki yakın müttefik olarak aramızdaki stratejik ilişkilerin yeni bir nişanesi olarak görüyorum.” Demiştir. Starmer ise “Stratejik bir ortaklığı, ilk İngiltere-Türkiye ikili iş birliği çerçevesini duyuruyoruz. Bu NATO’daki güvenliği derinleştirecek, artıracak. İkili savunma sanayisindeki iş birliğini artıracak” ifadelerini kullanmıştır. Avrupa’nın iki ucunda bulunan İngiltere ile Türkiye’nin günümüzün zorluklarıyla mücadelede hayati önem taşıdığını söyleyen Starmer, “Bu durum, tehditleri caydırmak ve ulusal çıkarlarımızı korumak için Silahlı Kuvvetlerimizin daha da yakın bir şekilde birlikte çalışmasına olanak tanıyacak” demiştir. Millî Savunma Bakanı Güler de yaptığı açıklamada İngiltere’den 20, Katar ve Umman’dan 12’şer uçak olma üzere toplam 44 Eurofighter temin edileceğini bildirdi. Güler, “Sayılar artabilir. Uçakların önümüzdeki yılın başında gelmesi bekleniyor” demiştir. [62] Almanya açısından bakıldığında, yakın zamana kadar
kaynaklarını ticareti geliştirmeye ayıran, askeri alanda ABD’ye yaslanmanın yeterli olacağını düşünen ve ABD’nin desteğine sahip oldukları sürece kendileri için ciddi bir tehdidin söz konusu olamayacağını zanneden Berlin’deki politikacılar, kötü bir rüyadan uyanmış gibiler. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ve ABD Başkanı Donald Trump’ın güven vermeyen tavırları, onları uyandırdı ama bu uykunun çok uzun süre devam etmesi, askeri açıdan çok geri kalmalarına yol açtığı için şimdi panik içerisinde hareket ediyorlar. Uzun süre ihmal ettikleri silahlanmaya hızlı bir şekilde büyük kaynaklar tahsis ettiler, asker sayısını artırmak için zorunlu askerlik uygulamasını yeniden getirmek istiyorlar ve yakın çevrelerindeki küstürdükleri müttefiklerini geri kazanmaya çalışıyorlar. Fiili silah ambargosu uygulayarak, Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşı çıkarak, demokrasi ve insan hakları sorunlarını bahane edip iç işlerine müdahale ederek küstürdükleri ülkelerin başında Türkiye geliyor.[63] Net olan ise, Türkiye’nin AB’nin şimdilik 150 milyar avroluk bütçe ayrılan silahlanma programı SAFE’ye dahil edilmesinin her iki ülkenin de gündeminde önemli yer tutması. Bu bağlamda Merz’in Türkiye ile stratejik ortaklığın geliştirileceği, dışişleri bakanları arasındaki stratejik görüşmelerin yeniden başlatılacağı ve savunma bakanlarının buluşmalarının kararlaştırıldığını açıklaması ilişkilerin savaş hazırlıkları başlıklarında yoğunlaşacağını gösteriyor. [64]
Karayipler Denizinde ABD Deniz Gücü ve Venezuela Uyuşturucu ile Mücele Operasyonu: Hedef Petrol veya Rejim Değişikliği Olabilir mi?
ABD ordusu, Trump yönetiminin uyuşturucu terörizmine karşı sözde savaşı kapsamında bölgeye varlıklarını kaydırmaya başladığı bu yazdan bu yana Karayip Denizi ve Venezuela açıklarında alışılmadık derecede büyük bir güç oluşturdu. Trump, Kolombiyalı Petro’yu ‘yasadışı uyuşturucu lideri’ olarak nitelendirdi ve ülkeye ABD yardımını kesti [65] ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela’ya saldırı düzenlemeyi düşünmediğini söyledi. Bu açıklama, ABD’nin bölgede büyük bir askeri yığınak yaptığı bir dönemde, bu ayın başlarında yaptığı açıklamalarla çelişiyor gibi görünüyor. ABD, Karayipler’e savaş uçakları, savaş gemileri ve binlerce asker konuşlandırdı. Dünyanın en büyük savaş gemisi olan uçak gemisi USS Gerald R Ford, Venezuela kıyılarına doğru yola çıktı.[66] Kendini ‘barış başkanı’ ilan eden Trump, Venezuela rejimini devirmeyi neden hedefliyor? Marco Rubio, Venezuela’ya karşı sert bir yaklaşımın benimsenmesini savunurken, başkanın yalnızca petrolle ilgilendiği bildiriliyor “Amerika’yı yeniden harika yap” (Maga) dış politikası, geçmişte ABD’yi kendi kıyılarından uzakta, yorucu ve uzun süren savaşlara sürükleyen askeri taahhütlerin sonu anlamına gelecektir. Venezuela’da Nicolas Maduro’nun otoriter rejimini hedef alan yoğun askeri yığınak, bu kararlılığı kırılma noktasına getiriyor. Beyaz Saray, Trump’ın kendini ilan ettiği “barış başkanı” imajıyla alay eder gibi görünen savaşçı bir duruş sergiliyor. ABD güçleri, son haftalarda Venezuela açıklarında Karayipler’de, Washington’ın uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığını iddia ettiği teknelere yönelik en az sekiz saldırı düzenleyerek en az 38 kişiyi öldürdü. Savunma Bakanı Pete Hegseth tarafından duyurulan son saldırıda , “bilinen bir uyuşturucu kaçakçılığı rotası” olduğu iddia edilen bir teknede uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığı iddia edilen altı kişinin öldüğü bildirildi. [65] Nicolás Maduro’nun yerine rejiminin başka bir üyesinin getirilmesi ve böylece Trump’ın zafer ilan etmesi onu tatmin edecek mi? Görünüşe göre bu gözdağı, operasyonun ana noktalarından biri olabilir: Dünyaya, Amerika Birleşik Devletleri’nin bunu, istediği kişiye, istediği zaman yapabileceğini göstermek. Gerçek bir savaş olmasa ve öldürülen insanlar (ki henüz kimlikleri bilinmiyor) diğer insanların hayatları için yakın bir tehdit oluşturmasa bile. Kayıtlar, Trump yönetiminin savaşın bu dönüşümüne hazırlandığını ve Trump göreve geldiğinden beri, hatta daha öncesinde bile, belirli sivillere yönelik askeri saldırıları meşru, savunma amaçlı eylemler olarak yeniden tanımladığını gösteriyor. Ocak ayında Trump, “belirli uluslararası kartellerin” ve “diğer örgütlerin” Yabancı Terör Örgütleri olarak tanımlanmasını zorunlu kılan bir başkanlık emri yayınladı. O zamandan beri, uyuşturucu kaçakçılığı şüphelilerini düşman savaşçı olarak görme politikasına (ABD ve uluslararası hukuk ve anlaşmalar uyarınca yasa dışı) doğru sürekli olarak ilerlediler.[67]

ABD, son haftalarda Karayipler’deki askeri varlığını artırarak, Trump yönetiminin uyuşturucu kartelleriyle ” silahlı çatışma” olarak adlandırdığı bölgeye ABD savaş gemileri ve uçakları konuşlandırdı. Pentagon’un açıklamasına, ABD’nin bölgede bir tekneye düzenlediği ve altı kişinin ölümüne yol açan ölümcül saldırının ardından geldi. Bu saldırı, Venezuela açıklarında Karayipler’de ve Doğu Pasifik’te gemilere yönelik saldırı serisinin onuncusuydu. Saldırılarda toplamda en az 43 kişi hayatını kaybetti. Trump yönetimine göre, tekneler ABD’ye uyuşturucu kaçakçılığı yapıyordu. Yönetim iddiaları destekleyen herhangi bir kanıt sunmadı ve bu durum, ABD’li milletvekilleri ve Venezuelalı yetkililerin saldırıların yasal gerekçesini sorgulamasına yol açtı.Eylül ayında, ABD’de uyuşturucu terörizmi suçlamalarıyla karşı karşıya olan ve bu suçlamaları reddeden Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, ABD’nin askeri yığınağını “aşırı, ahlaksız ve kanlı bir tehdit” olarak nitelendirdi. Ülke ayrıca asker seferber etmeye ve milis üyelerini askere almaya başladı.[68] Son birkaç haftadır, Amerika Birleşik Devletleri ile Venezuela arasındaki gerginlik giderek artmaktadır. Trump yönetimi, Nicolas Maduro’yu uzun süredir ABD topraklarına uyuşturucu kaçakçılığı yapan uyuşturucu kaçakçılığı ağlarına karışmakla suçluyor. Ağustos ayı başında Washington, Maduro’nun yakalanması için verilen ödülü 50 milyon dolara çıkardı ve ardından Venezuela sularına birkaç savaş gemisi göndererek Chavista rejimi üzerindeki baskısını artırdı. Bu konuşlandırma, askeri bir saldırıya yönelik ilk adım mı, yoksa sadece bu güç gösterisiyle Maduro’nun düşüşünü provoke etmek mi amaçlanıyor? Donald Trump’ın uyguladığı baskı ve buna paralel olarak diğer Avrupa ülkelerinin de yaptırımlar uygulamasıyla karşı karşıya kalan Maduro, retoriğini yükseltti ve kendisini adalete teslim etme iddiasıyla ABD başkanına meydan okudu. Tekrarlanan kışkırtmalara yanıt olarak, ABD Donanması son günlerde Venezuela kıyıları yakınlarında, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Karayipler’de gerçekleştirilen en büyük deniz gücü seferberliğini gerçekleştirdi.ABD Donanması şu ana kadar Iwo Jima’dan Amfibi Hazırlık Grubu (ARG) birimlerini (özellikle LHD Iwo Jima ve LPD San Antonio ve Fort Lauderdale ile birlikte 22. Deniz Piyade Seferi Birimi’nden (MEU) 2.000’den fazla deniz piyadesi), üç Arleigh sınıfı destroyer ve (büyük olasılıkla) bir denizaltı seferber etti.[69] 2025 yazının sonlarından bu yana, Karayipler’deki Amerikan askeri varlığı, deniz ve hava gücünün tüm boyutlarını kapsayan geniş çaplı bir konuşlanmaya dönüştü. Washington, aynı anda su üstü muharipleri, nükleer enerjili bir saldırı denizaltısı, bir amfibi grup ve gelişmiş bir hava unsuru konuşlandırdı. Bu unsurlar bir araya geldiğinde, eksiksiz bir yetenek seti sunuyor: Tomahawk seyir füzeleriyle uzun menzilli saldırılar, amfibi gemiler aracılığıyla asker sevkıyatı, beşinci nesil savaş uçaklarından hava desteği ve insansız hava araçları ve deniz devriye uçakları tarafından güçlendirilmiş gözetleme. Sonuç, kalıcı bir caydırıcılık varlığını korurken yüksek yoğunluklu operasyonlar yürütebilen entegre bir konum. Görevin özü su üstü filosunda yatıyor. Üç Arleigh Burke sınıfı muhrip, USS Gravely (DDG 107), USS Jason Dunham (DDG 109) ve USS Sampson (DDG 102), Karayip Denizi’nde görev yapıyor. Aegis muharebe sistemiyle donatılan bu muhripler hava savunma, denizaltı karşıtı ve su üstü karşıtı yeteneklerini birleştiriyor. Her biri SM-2, SM-6, ESSM ve Tomahawk füzeleri için yapılandırılmış 90’dan fazla dikey fırlatma sistemi (VLS) hücresi taşıyor. Varlıkları, kara hedeflerine karşı doygunluk ateş gücü ve derin vuruş yeteneği sağlayan 120’den fazla VLS hücresine sahip USS Lake Erie (CG 70) kruvazörü tarafından güçlendiriliyor. Los Angeles sınıfı bir birim olan nükleer enerjili saldırı denizaltısı USS Newport News (SSN 750), gizli ama belirleyici bir unsur ekliyor. Mk 48 torpidolarının yanı sıra 40’a yakın Tomahawk füzesi fırlatabiliyor ve aynı zamanda su altı gözetimini de sağlayabiliyor.

Karayipler’de konuşlandırılan ABD kuvvetleri arasında savaş gemileri, bir nükleer saldırı denizaltısı, amfibi gemiler, F-35B savaş uçakları, P-8 Poseidon uçakları, MQ-9 Reaper insansız hava araçları ve Deniz Piyadeleri helikopterleri yer alıyor. Amfibi unsur da aynı derecede önemlidir. Wasp sınıfı amfibi hücum gemisi USS Iwo Jima (LHD 7), F-35B savaş uçakları, CH-53E Super Stallion ağır nakliye helikopterleri, MV-22 Osprey tiltrotorları ve AH-1Z Viper saldırı helikopterlerine ev sahipliği yapabilen bir uçuş güvertesine sahip bir havacılık platformu görevi görmektedir. Bunun yanı sıra, USS San Antonio (LPD 17) ve USS Fort Lauderdale (LPD 28), birlikler, zırhlı araçlar ve ağır teçhizat için kaldırma kuvveti sağlamaktadır. 22. Deniz Piyadeleri Seferi Birimi’nin yaklaşık 4.000 denizcisi ve deniz piyadesi, kıyı bölgelerini ele geçirebilecek, muharip olmayan tahliyeler gerçekleştirebilecek veya insani destek sağlayabilecek bir çıkarma kuvveti oluşturmaktadır.
Beş F-35B Lightning II uçağının Porto Riko’ya gelişi önemli bir adımı işaret ediyor: bu gizli avcı uçakları hava üstünlüğü, hassas vuruş ve gelişmiş sensörler aracılığıyla istihbarat toplama sağlıyor. Bunlar, Deniz Piyadeleri’nde hala hizmette olan AV-8B Harrier II jetlerini tamamlıyor. Konuşlandırmaya ayrıca deniz devriyesi ve denizaltı karşıtı savaşta uzmanlaşmış, sonobuoy, Mk 54 torpido ve Harpoon gemi savar füzelerini kullanabilen P-8A Poseidon uçakları da dahil. MQ-9 Reaper insansız hava araçları, 24 saatten fazla havada kalış süresiyle deniz alanları üzerinde sürekli gözetleme sağlıyor. Stratejik hareketliliği sağlamak için KC-135 Stratotanker ve KC-46A Pegasus uçakları avcı uçağının menzilini uzatırken, C-17 Globemaster III ve C-5M Galaxy nakliye uçakları ağır yük taşımacılığı sağlıyor.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), “uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele” gerekçesiyle Gerald R. Ford uçak gemisi saldırı grubunu, ABD Güney Komutanlığı sorumluluk alanına gönderdiklerini açıklamıştır. [70].
Pentagon bu yığınağı bir “uyuşturucuyla mücadele” operasyonu olarak göstermeye devam ediyor. Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Daryl Caudle, gemilerin terör örgütü olarak tanımlanan kartellere karşı faaliyet gösterdiğini vurguladı. Başkan Donald Trump, narko-terör aracı olarak tanımlanan gemilere iki saldırı yapıldığını doğruladı ve saldırgan niteliklerini vurgulamak için “kinetik saldırı” terimini kullandı. Washington’a göre, kanıtlar bu gemilerin kokain ve fentanil taşıdığını gösteriyor ve bu da deniz kuvvetlerinin kullanımını meşrulaştırmanın temelini oluşturuyor. Karakas’ta Devlet Başkanı Nicolás Maduro, 284 kıyı bölgesinde silahlı kuvvetler ve milisleri harekete geçiren Bağımsızlık 200 Harekâtı’nı başlatarak karşılık verdi. Venezuela Hava Kuvvetleri, Amerikan destroyerlerinin yakınlarına konuşlandırılan F-16’lar da dahil olmak üzere uçuşlarını artırdı. Hükümet, ABD varlığının varoluşsal bir tehdit oluşturduğunu savunarak, uyuşturucuyla mücadele kampanyasını rejim değişikliği için bir bahane olarak gösteriyor.
Amerikan güçlerinin genişlemesi uluslararası tepkilere de yol açtı. Pekin, uluslararası hukukun ihlallerini kınadı ve Washington’ı Venezuela egemenliğine saygı göstermeye çağırdı. Moskova, Caracas’a siyasi destek verdi, ancak müdahalesi diplomatik açıklamalarla sınırlı kaldı. Bu tepkiler, konuşlandırmanın jeopolitik boyutunu vurguluyor: Venezuela’nın ötesinde, Batı Yarımküre’de büyük güçlerin nüfuz rekabetini yansıtıyor. Çok amaçlı muhripler, ağır kruvazör, nükleer enerjili denizaltı, amfibi gemiler ve beşinci nesil uçakların birleşimi, Karayip Denizi’ni potansiyel olarak yüksek yoğunluklu bir harekât alanına dönüştürüyor. Washington karadan bir işgal planlanmadığı konusunda ısrar etse de, konuşlandırılan varlıklar deniz ablukasından stratejik altyapıya karşı hassas saldırılara kadar geniş bir askeri seçenek yelpazesi sunuyor. Venezuela için bu, askeri kapasitesinin ötesinde bir zorluk teşkil ederken; Amerika Birleşik Devletleri için bölgede teknolojik üstünlüğü ve operasyonel özgürlüğü teyit etmeyi amaçlayan ölçülü bir güç gösterisi anlamına geliyor. [70] Başkan Donald Trump’ın Venezuela’da Nicolás Maduro rejimine karşı CIA’yı harekete geçirerek Karayipler’deki uyuşturucu savaşını tırmandırdığı hafta , Adalet Bakanlığı’nın, ilk Trump yönetimi sırasında Maduro’yu devirmek için uygulanan başarısız gizli stratejinin mimarı olan eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’a karşı bir iddianame kazanması ironiktir . İki rejim değişikliği operasyonunun ortak noktası, senatörken Maduro’nun ateşli bir muhalifi olan Marco Rubio. Şimdi ise Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak, Richard Grenell’in Maduro ile diplomatik bir anlaşma müzakere etme girişimini engellemeyi başararak Trump’ın Venezuela politikasının yeni mimarı oldu . Karayipler’de savaş gemileri ve sahada CIA ile rejim değişikliği bir kez daha gündemde. Ne ters gidebilir ki?Donald Trump’ın uyuşturucuyla mücadele mecazi savaşını ABD ordusunu konuşlandırarak gerçek bir savaşa dönüştürme eğilimi, uyuşturucu kartellerini yabancı terörist olarak ilan etmekle tehdit ettiği ve Meksika’daki uyuşturucu laboratuvarlarını havaya uçurmak için füze fırlatmayı önerdiği ilk yönetimine kadar uzanıyor. Son başkanlık kampanyası sırasında, “Uyuşturucu kartelleri Amerika’ya savaş açıyor ve şimdi Amerika’nın kartellere savaş açmasının zamanı geldi,” demişti . Görünüşe göre, bunu gerçekten kastediyordu.Göreve döndüğünde, altı Meksika kartelini, Salvadorlu MS-13 çetesini ve Venezuelalı Tren de Aragua çetesini yabancı terör örgütü (FTO) olarak ilan etti ve Pentagon’a bunlara karşı askeri harekat planları hazırlamasını emretti . Beyaz Saray yetkilileri, kartel liderlerine ve Meksika içindeki altyapıya yönelik askeri saldırıları ciddi şekilde tartışmış , ancak Meksika hükümetiyle iş birliğinin daha verimli olacağına karar vermişti. Bununla birlikte, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Batı Yarımküre İşleri ofisinin başına deneyimli bir Özel Kuvvetler askeri subayının alışılmadık şekilde atanması , Trump’ın uyuşturucuyla mücadelede askeri güce başvurma konusunda hâlâ ciddi olduğunun bir işaretiydi.
Ardından odak Venezuela’ya kaydı. New York Times, Pentagon’un kartellere karşı harekete geçmeyi planladığı haberini duyurmasından bir gün önce, Başsavcı Pam Bondi, ABD hükümetinin Maduro’nun tutuklanmasına yol açacak bilgiler için 50 milyon dolar ödül teklif ettiğini duyurdu ve onu “ABD’ye ‘sel’ atmak için kokain kullanmakla” suçladı. Trump, Maduro’nun Tren de Aragua’ya “düşmanca eylemlerde bulunması ve ABD topraklarına karşı düzensiz savaş yürütmesi” talimatı verdiğini iddia etti. İstihbarat topluluğu, Trump’ın siyasi atamalarının Trump’ın iddiasıyla uyumlu bir tahmin yapması yönündeki baskılarına rağmen bu iddianın doğru olmadığı sonucuna vardı . Tahminin hazırlanmasını denetleyen iki kıdemli kariyer istihbarat görevlisi derhal görevden alındı .Demokratlar ve bazı Cumhuriyetçiler, acil bir tehdit oluşturmayan sivilleri anında öldürmenin yasallığını sorguladığında, Trump Kongre’ye, ABD’nin uyuşturucu kaçakçılığı yapan ve ABD’ye bir saldırı teşkil eden isimsiz “uyuşturucu kartelleri” ile “silahlı çatışma” halinde olduğuna karar verdiğini bildirdi. Bu nedenle, uyuşturucu kaçakçıları görüldükleri yerde öldürülebilecek “yasadışı savaşçılar”dı. ABD Güney Komutanlığı komutanı Amiral Alvin Holsey, hava saldırılarında sivillerin yargısız infaz edilmesi konusundaki endişeler nedeniyle Perşembe günü istifa etti .

Ancak bu etkileyici askeri beceri gösterisine rağmen Trump yönetiminin Venezuela’yı işgal etmeye hazır olması pek olası görünmüyor. Şu anda konuşlandırılmış güçler, Washington’ın ulus inşasındaki son talihsizliği olan Irak’ın beş katı büyüklüğündeki ülkeyi işgal etmeye yetecek kadar bile değil. Dahası, Trump, MAGA üssüne defalarca “sonsuz” dış savaşlar olmayacağına dair söz verdi ve 2024 seçim mitinginde “o aptalca, aptalca, bitmeyen savaş günlerini sonsuza dek geride bırakacağını” söyledi. İran’ın nükleer tesislerine yapılan hava saldırıları bile “Önce Amerika” üssünde büyük bir endişeye neden oldu . Ve hiç kimse savaş başlattığı için Nobel Barış Ödülü’nü kazanmadı. Bir sonraki olası adımlar, uyuşturucu depolama tesislerine, kaçakçılıkla uğraşan kişilere ve belki de Maduro rejimi üyelerine yönelik hedefli saldırılar; Beyaz Saray’ın Şubat ayında Meksika’ya karşı başlatmayı düşündüğü türden saldırılar. Bu, Venezuela üzerinden uyuşturucu akışını yavaşlatabilir, hatta durdurabilir, ancak Venezuela bir uyuşturucu üreticisi değil. Kolombiya uyuşturucu üreticisi ve eğer uyuşturucularını Venezuela üzerinden gönderemezse, Meksika üzerinden veya Pasifik kıyılarından ev yapımı ” narko-denizaltılarla ” gönderecek. Venezuela’ya karşı gizli veya açık savaş açarak uyuşturucu kaçakçılığını durdurmaya çalışmanın bariz beyhudeliği, asıl amacın siyasi olduğunu, yani rejim değişikliği yaratmak olduğunu gösteriyor.CIA’in gizli ajanları bunu başarabilir mi? Başarılı oldukları yerlerde ( İran 1953, Guatemala 1954, Şili 1973), anahtar orduyu sivil hükümete karşı döndürmek olmuştur. Venezuela’da bu pek olası değil. ” Güneşler Karteli ” olarak adlandırılan bu örgüt, Kolombiyalı kokain kaçakçılarıyla iş birliği de dahil olmak üzere çok çeşitli suç girişimlerinden kar sağlayan gevşek bir askeri subay ağıdır. Caracas’ta rejim değişikliği, özellikle de María Corina Machado ve arkadaşlarının liderliğinde bir muhalif hükümetin kurulması, ordunun çıkarları için ciddi bir tehdit oluşturacaktır. Maduro ile birlikte hareket edebilirler, ancak rejimin ve silahlı kuvvetlerin altyapısı sağlam kalırsa hiçbir şey değişmeyecektir.CIA’in darbe girişimleri daha önce bir kez başarısız oldu. 2019’da, Maduro rejimine karşı halk muhalefetinin zirve yaptığı ve Washington’ın muhalif Juan Guiadó’yu meşru başkan olarak desteklediği bir dönemde, “Özgürlük Operasyonu”, rejimin çöküşünü tetiklemek için orduyu bölme planıydı. Ancak, önemli bir askeri birlik bile saf değiştirmeyince plan çöktü.
ABD’nin Panama’yı işgaline kod adı olarak verilen “Haklı Sebep Harekâtı”, Vietnam’daki felaketleri ve belki de Orta Amerika’daki iç savaşlara daha önce müdahil olmasının getirdiği zorlukları telafi etmek için yapılmışsa; Venezuela’ya olası bir işgalin, ABD’nin Irak ve Afganistan’daki askerî başarısızlıklarını telafi etme girişimi olarak görülmesi o kadar da zor değildir.Panama’nın işgali ile Venezuela’nın olası işgali arasında bazı benzerlikler bulunmaktadır. Tıpkı 1989’daki Panama gibi, Venezuela da Bay Trump’ın söylediklerine rağmen Amerika Birleşik Devletleri için yakın bir güvenlik tehdidi oluşturmamaktadır. Bay Maduro, Amerika Birleşik Devletleri’ne göç veya uyuşturucu akışından tek başına sorumlu değildir. Aksine, Venezuela’ya olası bir saldırı, tıpkı Operasyon Haklı Sebep’te olduğu gibi, kısmen Venezuela’da rejim değişikliğini uzun süredir savunan Dışişleri Bakanı Marco Rubio tarafından temsil edilen Cumhuriyetçi Parti’nin yerel seçmenlerini memnun etmek ve Başkan Trump’ın iç politikalarını eleştirenlerin dikkatini dağıtmak için girişilen, tercih edilen bir önleyici savaş gibi görünmektedir.ABD’nin Latin Amerika’ya müdahaleleri, altında yatan sebep ne olursa olsun, kendilerini ABD ordusunun yolunda bulan sıradan insanlara çok ciddi acılar yaşatmaktadır. 1989’da koşulların Amerika’nın amaçlarına uygun şekilde…[71]
[1] https://warontherocks.com/2025/10/optimism-for-gaza-is-based-on-shaky-assumptions/
[2] https://www.csis.org/analysis/russias-war-ukraine-next-chapter
[3] https://www.economist.com/finance-and-economics/2025/10/23/will-americas-new-sanctions-on-russian-oil-force-a-peace-deal
[5] https://www.economist.com/europe/2025/10/26/the-kremlins-blitz-to-make-ukraine-go-dark
[6] https://www.economist.com/briefing/2025/10/02/why-russias-micro-aggressions-against-europe-are-proliferating
[7] https://www.economist.com/leaders/2025/09/10/the-kremlins-plot-to-kill-natos-credibility
[8] https://www.bbc.com/news/articles/cn40w7g2d2zo
[9] https://www.bbc.com/news/articles/czxn00l00r6o
[10] https://www.independent.co.uk/news/world/europe/ukraine-russia-war-map-trump-putin-tuapse-drones-latest-news-b2856845.html
[11] https://www.hurriyet.com.tr/dunya/berlin-turkiyeye-daha-pragmatik-yaklasacak-almanya-ile-yeni-sayfa-43004012
[12] https://www.defenceturkey.com/tr/icerik/turkiye-ingiltere-ile-eurofighter-typhoon-savas-ucagi-alimi-icin-tarihi-anlasma-imzaladi-6372
[13] https://www.tercuman.com/analiz/rota-gokte-birlesti-eurofighterda-turk-ingiliz-is-birligi-1258
[14] https://www.yenisafak.com/yazarlar/nedret-ersanel/eurofighterin-stratejik-anlami-turkiye-ingiltere-anlasmasi-kime-mesaj-4763196
[15] https://www.barandergisi.net/turkiyenin-ingiltere-ile-imzaladigi-eurofighter-anlasmasi-dunya-basininda
[16] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turk-alman-iliskilerinde-stratejik-ortaklik-yeniden-mi-basliyor/3730433
[17] https://www.dw.com/en/conflict-in-the-caribbean-how-far-will-trump-go/a-74578399
[18] https://www.theguardian.com/world/2025/nov/01/trump-maduro-venezuela-coups
[19] https://www.worldpoliticsreview.com/gaza-israel-trump-peace-plan/
[20] ” Mısır’daki İsrail-Hamas dolaylı görüşmeleri hakkında neler biliniyor? “, Euronews, 7 Ekim2025, https://tr.euronews.com/2025/10/07/misirdaki-israil-hamas-dolayli-gorusmeleri-hakkinda-neler-biliniyor.
[21] ” Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi: Bölgede yeni bir dönemin başlangıcı mı? “, Anadolu Ajansı, 14 Ekim 2025, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/sarm-el-seyh-baris-zirvesi-bolgede-yeni-bir-donemin-baslangici-mi/3716600.
[22] https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyenin-de-imza-att%C4%B1%C4%9F%C4%B1-gazze-deklarasyonunda-ne-var/a-74340937
[23] ” Reuters’tan Gazze müzakeresi analizi: “Türkiye kendini yeniden kanıtladı”-“Ankara bu ivmeyle Washington’la ilişkileri geliştirmek istiyor”, Independent, 21 Ekim 2025, https://www.indyturk.com/node/766820/d%C3%BCnya/reuterstan-gazze-m%C3%BCzakeresi-analizi-t%C3%BCrkiye-kendini-yeniden-kan%C4%B1tlad%C4%B1.
[24] Jeremy Bowen: ” Analiz: Trump’ın Gazze ateşkesindeki rolü belirleyiciydi ancak bu barışın yol haritası değil”, BBC Türkçe, 15 Ekim 2025, https://www.bbc.com/turkce/articles/cev1ydyz0zpo.
[25] Hüseyin Bahri Kurt: ” ABD-Körfez İlişkilerinde Yeni Gündem İbrahim Anlaşmaları mı? “, ORSAM, https://orsam.org.tr/yayinlar/abd-korfez-iliskilerinde-yeni-gundem-ibrahim-anlasmalari-mi/
[26] https://www.hurriyet.com.tr/dunya/abdden-israile-filistin-ayari-42995814
[27] https://uysi.org/tr/2025/10/18/sarm-el-seyhin-kirilgan-barisi-trump-doktrini-netanyahunun-ikilemi-ve-gazzenin-belirsiz-gelecegi/
[28] ABD Başkan Yardımcısı JD Vance İsrail’de: ‘Gazze ateşkesi beklenenden iyi gidiyor’, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-baskan-yardimcisi-jd-vanceten-gazzede-ateskes-suruyor-aciklamasi/3729257,
[29] https://medyascope.tv/2025/10/23/abd-israil-i-bati-seria-konusunda-uyardi-bati-serianin-ilhaki-gazzede-barisi-tehdit-ediyor/ https://tr.euronews.com/2025/10/22/abd-baskan-yardimcisi-jd-vance-israilde-gazze-ateskesi-beklenenden-iyi-gidiyor
[30] https://www.milliyet.com.tr/dunya/son-dakika-israil-medyasinda-gazzede-turk-askeri-endisesi-en-buyuk-risk-7466451
[31] https://www.sde.org.tr/haber/cumhurbaskani-erdogan-taraflarin-kabul-edecegi-adil-bir-baris-icin-katki-vermeye-devam-edecegiz-haberi-60675
[32] https://www.sde.org.tr/turkiye/cumhurbaskani-erdogan-bagimsiz-bir-filistin-devleti-kurulana-kadar-mucadelemiz-devam-edecek-haberi-60955
[33] https://www.hurriyet.com.tr/dunya/live-son-dakika-gazzedeki-kirilgan-ateskeste-kriz-israil-abd-ve-misir-arasinda-anlasmazlik-cikti-abd-baskan-yardimcisi-jd-vanceten-42991725#post-5
[34] https://harici.com.tr/gazzedeki-savas-henuz-bitmekten-cok-uzak/
[35] https://www.cfr.org/article/guide-trumps-twenty-point-gaza-peace-deal
[36] https://www.theguardian.com/commentisfree/2025/oct/30/gaza-ceasefire-war-israel-airstrike-donald-trump
[37] https://warontherocks.com/2025/10/optimism-for-gaza-is-based-on-shaky-assumptions/
[38] https://www.brainyquote.com/topics/arms-race-quotes
[39] https://www.reuters.com/business/aerospace-defense/russia-ukraine-launch-overnight-missile-strikes-after-trump-putin-summit-delay-2025-10-22/
[40] https://www.nato.int/cps/en/natohq/opinions_238380.htm
[41] https://www.euronews.com/2025/10/18/disappointment-in-ukraine-as-possibility-of-obtaining-tomahawk-missiles-remains-uncertain
[42] https://www.atlanticcouncil.org/content-series/inflection-points/dispatch-from-ukraine-the-path-to-a-durable-peace-is-emerging/
[43] https://www.bbc.com/news/articles/cnve5532v7yo
[44] https://www.bbc.com/news/articles/cn00e422yr2o
[45] https://www.theguardian.com/world/2025/oct/02/vladimir-putin-dismisses-fears-moscow-plans-attack-nato
[46] https://www.atlanticcouncil.org/blogs/ukrainealert/tomahawk-missiles-are-russias-latest-red-line-will-trump-call-putins-bluff/
[47]14 NATO ülkesinden nükleer tatbikat’’, https://harici.com.tr/14-nato-ulkesinden-nukleer-tatbikat/
[48] https://edition.cnn.com/2025/10/22/europe/russia-nuclear-drills-putin-intl
[49] https://www.themoscowtimes.com/2025/10/22/putin-oversees-nuclear-forces-drills-kremlin-a90899
[50] https://www.theguardian.com/world/2025/oct/02/us-give-ukraine-intelligence-long-range-energy-targets-russia-reports
[51] https://www.theguardian.com/world/2025/oct/26/ukraine-war-briefing-us-reportedly-mulling-further-sanctions-on-russia-that-could-hit-banking-sector
[52] https://www.dw.com/en/ukraine-updates-deadly-ballistic-missile-attack-hits-kyiv/live-74493665
[53] https://www.csis.org/analysis/russias-war-ukraine-next-chapter
[54] https://www.bbc.com/news/articles/cx2y9je4d3go
[55] https://www.bbc.com/turkce/articles/ckg37j4rypyo
[56] https://www.cnbce.com/gundem/almanya-disisleri-bakanindan-eurofighter-aciklamasi-sevkiyat-yakinda-baslayabilir-turkiye-eurofighter-alacak-mi-eurofighter-ne-zaman-turkiyeye-gelecek-h18505
[57] https://www.bbc.com/turkce/articles/cy9pjge7dgpo
[58] https://www.setav.org/korfez-turu-ve-iliskilerde-stratejik-derinlesme
[59] https://www.tercuman.com/analiz/rota-gokte-birlesti-eurofighterda-turk-ingiliz-is-birligi-1258
[60] https://www.dw.com/tr/i%CC%87mzalar-at%C4%B1ld%C4%B1-t%C3%BCrkiye-i%CC%87ngiltereden-20-eurofighter-al%C4%B1yor/a-74516120
[61] https://m5dergi.com/strateji-analiz/analiz-turk-alman-iliskilerinde-stratejik-ortaklik-yeniden-mi-basliyor/
[62] https://haber.sol.org.tr/haber/merzin-turkiye-ziyareti-almanya-silah-arkadasini-ariyor-402787
[63] https://www.pbs.org/newshour/world/the-u-s-military-has-built-up-a-large-force-in-the-caribbean-sea-heres-whats-there
[64] https://www.aljazeera.com/news/2025/11/1/trump-says-not-planning-us-strikes-on-venezuela
[65] https://www.theguardian.com/us-news/2025/oct/25/trump-venezuela-strikes-regime-change
[66] https://www.newsweek.com/trump-military-attack-venezuelan-boat-intends-redefine-war-opinion-2127827
[67] https://www.yahoo.com/news/articles/ships-us-military-deployed-caribbean-195542905.html
[68] https://en.unav.edu/web/global-affairs/tensiones-en-el-caribe-venezuela-y-el-despliegue-naval-estadounidense
[69] https://www.aa.com.tr/tr/info/infografik/48546#
[70] https://www.armyrecognition.com/news/army-news/2025/analysis-comprehensive-overview-of-us-forces-deployed-in-the-caribbean-facing-venezuela
[71] https://responsiblestatecraft.org/trump-attack-venezuela/











































