Gökyüzündeki satranç tahtasında taşların yerini bir önceki yazıda tarif etmiştik. Bu kez, o tahtada Türkiye’nin neden ve nasıl çok platformlu bir denge kurduğunu mercek altına alıyoruz. Odak noktamız, yalnızca bir uçağa karar verme süreci değil; ihtiyacın anatomisi ve verilen yanıtın katmanları.
Phantom’lar on yıllar boyunca Türk Hava Kuvvetleri’nin keskin kılıcı oldu. Ancak yaşlanan gövdeler, artan bakım yükü ve hızlanan tehdit çevrimi; hava üstünlüğü ile hassas taarruzun birlikte ve kesintisiz sürdürülebileceği yeni bir düzenek ihtiyacını doğurdu. Mesele, yalnızca boşalan koltuğu doldurmak değildi. Öncelikle, Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz hattında uzun devriye, yüksek sorti temposu ve hızlı reaksiyonla sürekliliği koruyacak bir yapı gerekiyordu.
Makalenin devamını okumak için tıklayınız.






































