Mülteci akınları ve terör saldırıları ile sürekli test edilen, Rusya’nın yakın ama kontrollü markajıyla tansiyonu yine Soğuk Savaş dönemindeki seviyelere yükselen Avrupa’nın güvenliği, daha çok “birlik” ve beraberlik sağlaması gerekirken, aksine maraz “çıkartıyor.”
Çok değil, bundan altı ay önce, yani BREXIT’in şaşkınlığı henüz geçmemişken, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu’nun 27 üyesi, Roma’daki toplantılarının ardından, adına sonradan Roma Deklarasyonu adı verilen ve Avrupa Birliği’nin “birlik ve birliktelik” unsuruna atıflarda bulunan “duygusal” bir demeç yayınladılar. Bu demecin Avrupa Birliği’nin savunmaya bakışını da gösteren en can alıcı maddelerinden biri, şu şekildeydi:
“… daha rekabetçi ve entegre savunma sanayi yaratılmasına yardım edecek ve daha çok sorumluluk almaya hazır bir Birlik; yasal taahhütler ve ulusal durumları dikkate alarak, NATO’yu tamamlayıcı ve NATO ile iş birliği içinde ortak savunma ve güvenliğini güçlendirmeyi vadeden bir Birlik…”
NATO’yu “ürkütmemek” için seçilmiş kelimelerle mart ayında yapılan bu açıklamadan sadece üç ay sonra, haziran ayında Avrupa Savunmasının Geleceği konulu bir makaleyle birlikte, detaylarını 51’inci sayımızda Doç. Dr. Esra Albayrakoğlu’nun kaleme aldığı Avrupa Savunma Fonu’nun temelleri atıldı.
