İkinci Dünya Savaşı sırasında, havacılığı başlatan amatör mucitlerin devri kapandı ve malzeme, mekanik, aerodinamik, elektronik gibi olmazsa olmaz mühendislik dallarının yanında ekonomiden ergonomiye, askeri stratejiden tababete, kimyadan fiziğe, optiğe kadar çok geniş bir yelpazede bilgi donanımı ve hayal kurma kapasitesi olan kavramsal tasarımcılar ortaya çıkmaya başladı.

19. Yüzyıl'ın sonlarında insan, nihayet ürettiği ve motor adını verdiği alet ile havadan ağır bir cismi, yani insanı uçurabilme hayaline kavuştu. Her ne kadar motor, ürettiği güç ile uçağın aerodinamik kuvvetlerden yararlanabilmesini sağlıyorsa da uçağın daha çok taşıması, daha uzun ve hızlı uçması için başka teknolojiler de gerekliydi.