Her ne kadar türünün ilki olmasa da Mirage (Serap) serisi, delta kanatlı uçak denince akla ilk gelendir. Bu serinin ilk savaşçısı olan Mirage III, er meydanında kendi döneminde görevde olan diğer jetlerden daha fazla boy gösterdi. Bu üçgen kanatlı uçak, Orta Doğu’dan Asya’ya; Afrika’dan Güney Atlantik’teki birçok çatışmada başarı ile görevini yerine getirerek adını tarihe altın harflerle yazdırmayı başardı.

İkinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Fransa, tüm gayretini kara ve deniz silah sistemlerinin geliştirilmesine odaklamıştı. Bu nedenle ABD’den bol miktarda avcı uçağı alımına karar verilmesi, Fransız havacılık endüstrisinin, rakiplerinin gerisinde kalmasına neden oldu. 1940’ta Alman işgali başladığında Fransız Hava Kuvvetleri’nin, Luftwaffe karşısındaki yetersizliği kısa sürede kendini gösterdi. Bu yetersizlikte muharebe taktiklerinin çağ dışı kalması, şüphesiz en önde gelen etkenlerden biriydi. Ancak Fransa gibi geniş bir coğrafyaya dağılmış sömürgeleri ile bir dünya gücü olan ülkenin, kendi ihtiyaçlarına göre rakipleri ile aşık atabilecek hava aracı geliştirememesinin etkisini de göz ardı etmek yanlış olurdu. Benzer şekilde, yanlış taktiklerle Fransa’da muharebeye giren İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri, kısa süre sonra Spitfire gibi muhteşem bir hava aracı ile Britanya Muharebesi’nde Almanlara karşı koymayı başaracaktı.
Bir ülkenin kaybedilmesine neden olana bu hata, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fransızlar tarafından bir daha tekrar edilmeyecekti. Her ne kadar ülkenin yeniden inşa edilmesi sürecinde, 1940’ların ikinci yarısında, Hava Kuvvetleri’nin ihtiyaçları ABD’den gelen uçaklarla karşılansa da Almanya’dan harp ganimeti olarak getirilen mühendisler ve çeşitli dokümanlarla Fransız havacılık sanayi, jet çağında küllerinden yeniden doğdu.