Birleşik Avrupa Projesi’nin mimarlarından Jean Monnet, “Bir Avrupa Birliği, krizlerle yoğurulacak ve bu krizlerle başa çıkabilmek için üretilecek çözümlerin bir sonucu olacak.” ifadesini kurarken, popülizm ve milliyetçiliğin yeniden bu derece yükselebileceğine ihtimal vermiş midir?

1950’li yılların Birleşik Avrupa’sı, ortak fikirler ve değerler zemini üzerinden el birliği ile ekonomik bir deve dönüşürken; günümüzde Avrupa’nın içinde bulunduğu ekonomik darboğaz, bu fikir ve değerleri sorgulatır hâlde. Düşük büyüme hızı ve istihdam oranları, yüksek miktarlardaki kamu borçları, Tek Pazar’ın yaşadığı finansal kriz, Avro’nun sorgulanması ve mülteci akınının yarattığı sosyo-ekonomik kambur, eş zamanlı ilerliyor. 
Bu çerçevede, Roma Antlaşması’nın 60’ıncı yılı münasebetiyle Avrupalı liderlere seslenen Papa Francis, özellikle mülteci meselesine ekonomi ve güvenlik çerçevesinde değil, geçmişi hatırlama ve geleceğe yön verirken temel değerleri hatırlama egzersizi olarak yaklaşmanın önemini vurguladı. 20’nci yüzyılın dünya savaşlarından kaynaklı kitlesel göçlerin Birlik’in oluşumundaki yerini öne çıkaran Papa, sıklıkla Birleşik Avrupa Projesi’nin kurucu babalarına atıfta bulunarak, Avrupa’nın uyulması gereken bir dizi kurallar bütünü değil, insanın haysiyetli yaşam hakkına saygının sembolü olduğunun altını çizdi.